21 Haziran en uzun gün…
Yaz mevsiminin resmi başlangıcı…
Gündüzlerin kısalmaya başlamasının da başlangıcı. Ama gecenin gündüzü yakalamasına 23 Eylül sonbahar ekinoksuna kadar daha çok var…
Bu upuzun ve sıcak geçecek olan günlerde çocukların okulları tatil ve tatilden beklentileri de yüksek. Bu beklentilerin karşılığını alabilecekleri bir tatil dönemi olur umarım onlar için…
Uzun kurban bayramı tatilinden de daha yeni yeni çıkmaya başlayan yetişkinler var bu arada…
Bu uzun tatillerde de çalışmak zorunda olanlar olduğu gibi… Ben de onlardan birisiyim…
Benim için uzun günler, yaz sıcakları ve çoğunluğun yapabildiği tatil ne anlama geliyor derseniz, kısaca özetleyeyim; her şeyden önce Karşıyaka bana kalıyor adeta. Sokaklar olması gerektiği kadar sayıda insanla dolu…
İnsan kalitesi her ne kadar yerlerde sürünüyor olsa da, onların yerine gökyüzünün sonsuzluğuna, güzelim palmiyelerimize, imbat esintisinin geldiği denizimize bakıyorum ve mutlu oluyorum yine de…
Şehrin uzun tatiller haricindeki zamanlarda olması gerekenden defalarca kat fazla sayıdaki kalabalığında bunları görmek için başımı kaldırmaya fırsatım dahi olamıyor maalesef…
Karşıyaka’nın zaten bir zamanlar İzmir’in sayfiyesi olduğunu rahmetli babamdan dinleyerek büyüdüm ben… Denize girmek için uzaklara gitmeye mecburiyetleri yokmuş ki! Hem o zamanlar her yer yemyeşil de olunca alın size tadına doyulamayan Karşıyaka…
Şehrin sokaklarının boş olduğu zamanlarda bunu aklıma getiriyorum ve içimden dünyanın en güzel sayfiye yerindeyim zaten diye düşünüyorum. Böylece ne işimin getirdiği stres kalıyor, ne de hiç tatil yapamamanın getirdiği yorgunluk…
Şükrediyorum Karşıyakalı olduğuma, şükrediyorum burada yaşadığıma ve bunun için ödemem gereken tek bedelin çok çalışmak olması gerekmesine… Zaten bol bol tatil imkanım olsaydı o zaman Karşıyaka’dan da daha fazla ayrı kalmam gerekecekti ki, ne gereği var canım!
Bu tatil günlerinde huzur bulduğum memleketimin sokaklarında tek sorun, sağıma soluma bakınca artık hemen hemen hiç kimsenin bu memleketin kültüründen yetişen bu toprağın çocukları olmayışı…
Evet ben bundan çok ama çok rahatsızım. Böyle düşünüyor oluşumu şovenizm ile, hatta ırkçılık ile bağdaştırmaya kalkanlar illa ki olacaktır ama onlara cevabım yeni sokak jargonunda ve net; ‘’boş yapmayın kardeşim’’.
Bu köşemde defalarca Karşıyakalı tanımını yapmışımdır. Kısa bir özet geçecek olursam;
Karşıyakalı entelektüeldir, kültürlüdür, kitap okur, müzik dinler hem de en niteliklisinden, spor hayatının bir parçasıdır, temiz kokar, güzel giyinir…
Türkçe’yi düzgün konuşur-düzgün kullanır. Yaşamayı sever, yaşatmayı da sever, hayvanları-ağaçları-yeşili korur ve sever. Her daim pozitiftir ve etrafına neşe saçar, sabah gördüğüne günaydın, akşam gördüğüne iyi akşamlar demeyi ihmal etmez…
Sağa sola çöp atmaz, oturduğu yerde çöp bırakmaz, hatta çöp bırakmak bir yana yerde gördüğü çöpü alır çöp kutusuna atar. Erkeği ya sakal traşlıdır ya da sakalı varsa da bakımlıdır, kadını güzeldir güzel olmasına ama asıl olan güzel olup olmadığını aklına bile getirmeksizin duyduğu özgüven ve giyim kuşamıyla-duruşuyla zaten her daim güzel görünmesini bilir…
Karşıyakalı öyle sokaklarda 15 metreden gırtlağından garip sesler çıkartarak birbirine bağırmaz, gürültü yapmaz, bağıracağı varsa da ya KAF KAF çeker ya da tatlı bir şarkı tutturur dilinde…
Meydanının adı hergeledir ama kendisi haza beyefendidir, durduk yere kavga etmez, edeceği varsa da son derce geçerli bir neden arar ve nefs-i müdafa için eder. Kavgaya teke tek, yürek yüreğe, bilek bileğe girer, öyle özgüveni yoksun korkaklar gibi silaha-bıçağa vs sarılmaz ve asla davar sürüsü gibi bir anda bir kişiye karşı 15-20 kişi toplanıp da saldırmaz. Yani diyeceğim o ki; kavgasının bile bir asaleti vardır, onuru vardır…
Başkalarına nasip olup da bana nasip olmayan şu uzun tatil döneminde sevdam Karşıyakam bana kalınca hem çok keyif aldım hem de sokaklarımızdaki çevremdeki insan profili ve Osman Bey parkının karşısındaki sahil şeridinde Fazıl Bey caddesine doğru yer alan parkta hiçbir yerde haber konusu dahi edildiğini görmediğim pis suratlı, kaba saba konuşan kalabalık bir grup tarafından birisinin gözümün önünde ya ağır yaralanması ya da öldürülmesi nedeniyle yukarıdaki satırlarda yazanlar aklıma geliverdi işte…
Herkese Karşıyakalı olmak da, Karşıyaka’da yaşamak da, en önemlisi de kendi içinde Karşıyaka’yı yaşamak da nasip olmaz… Bana bunların hepsi nasip olduğundan tatil konusu da benim için sadece ufak bir ayrıntıdan ibaret. Bu duygulara sahip olmayanlara bol bol nice nice tatiller diliyorum. Mümkünse beraberlerinde şehrimi istila eden şu garip tipleri de götürsünler ve gittikleri yerlerde kaybolmalarını ve geri gelmemelerini sağlasınlar. Bana da kutsal toprakların gönüllü bekçiliğini yapmak kalsın yeter…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!