Hafta sonu... Ailecek güzel vakit geçirmek için çalışanların iple çektiği günler... Ya da kimisi için de yalnız başına yapacağı keyifli aktiviteler için bulunan fırsat...
Yine böyle bir hafta sonunda 8 yaşındaki kızıyla, çok sevdiği takımının futbol maçını izlemek üzere keyiflle planlar yapılmıştı... Göztepe taraftarıydı. Altay ile derbi maçı vardı. Biletler alındı, formalar giyildi, tribünde neşeyle yerler alındı...
Tribünler takımlarını destekleyen ateşli taraftarların tezahüratları ile inliyordu. Neşe, enerji, keyif hakimdi. Hemen hemen her derbi müsabakasında olduğu gibi rakip taraftarlar birbirlerine tezahüratlarla sataşıyor, birbirlerine tribünde de üstünlük kurmaya çalışıyorlardı. Buraya kadar her şey hoş, her şey normal seyrindeydi. O minik kız çocuğu da babasının yanında böylesi bir futbol şöleninde yer almanın mutluluğu içerisindeydi...
İşte böyle bir atmosferi kan kırmızısı bir cehenneme, kapkaranlık bir kabusa çeviren elim hadise yaşandı bir anda... Altay tribünlerinde önce belli ki kamuflaj amaçlı bir sis perdesi oluşturuldu, ardından da direkt Göztepe taraftarlarının üzerine doğru bir işaret fişeği ateşlendi. Hiç tanımadığı, hayatında görmediği birisine sadece farklı formalara tutkun olduğu için gönderilen bir ölüm fişeğiydi aslında...
Sonuçta ağır yaralanan bir Göztepe taraftarı ve bu dehşet anına şahit olan 8 yaşındaki bir kız çocuğu vardı artık... Ağır yaralanan kişinin girdiği hayati tehlike yanısıra o minik kız çocuğunun masum, tertemiz ruhunda açılan korkunç yara ve oluşan travma belki de bir ömür boyu kendisini bırakmayacak, belki de asla çocukluk neşesine geri dönemeyecek...
Ülkeni işgal etmek isteyen bir düşmana bile yanında çocuğu varken yapılmayacak bir hadiseye sadece basitçe bir futbol takımı gerekçesiyle, eğlence amaçlı icad edilmiş olan bir futbol maçı nedeniyle imza atılmıştı üstelik... İnanılır gibi değil... Ama maalesef yaşanan bir acı bir gerçek... Keşke olmasaydı... Keşke önce insan, sonra taraftar olunması gerektiği unutulmasaydı... Hangi takım olduğundan bağımsız olarak, rekabetin böylesi yerin dibine batsın diyesi geliyor insanın...
xxx
''Can dostlar'' denilen, ancak bu tabirin hep sözde kaldığı savunmasız, konuşamayan, günahsız, en iyi niyetli insandan bile daha masum olan, aynı gezegeni paylaşmaya mecbur olduğumuz halde onlara bu yaşamı çok gördüğümüz sahipsiz hayvanlara yapılanlar bugüne kadar zaten zaman zaman gündeme geliyordu ama Konya'daki görüntülerden sonra çok da haklı olarak ciddi bir infial yarattı toplumda bu kez...
Ben o görüntülere bakamadım... Eşim dostum anlattı... Hatta açıp telefonlarından göstermeye de kalktılar ama bakamadım...
Dediler ki, ''gördün mü o ilk kürek darbesinden sonra başını kaldırıp da attığı o bakışı''... Bakamadım... Ama bakıp da görmeme gerek de yok zaten. Ben çocukluğundan beri köpek sahibi olan birisi olarak o bakışı çok çok iyi biliyorum...
Bir köpeğin bakışlarında karşılıksız sevgi vardır, sonsuz güven vardır, o gözlerden senin gözlerine gelen ve senin gözlerinden kalbine kadar ulaşan şefkat vardır ve bazen de canı yandığında veya üzüldüğünde senden merhamet dileyen görünüm vardır...
Asla kin duygusu yoktur... Asla nefret içermez... Asla sinsice bir plan yoktur... Ancak ve ancak ya hastaysa, ya korumakla mükellef olduğu ailesi tehdit altındaysa tamamen nefsi müdafa amaçlı çok nadiren olan gelip geçici öfke hali olabilir hepsi bu...
O barınakta o masumun başına indirilen kürek darbesi benim kalbime indirilen bir balyoz gibi oldu adeta... Gıkını bile çıkaramadan, korkunç bir acıyla oracıkta sadece durdu... Evet o anda bile kendisine vurana hamle yapmaya çalışmadı... Sadece bekledi ve makus kaderine razı oldu... Çünkü belli ki o kadar uzun süredir o kadar fazla baskı altında kalmıştı ki, adeta hayat için artık ''bitse de gitsek'' der gibiydi...
Bu sadece tesadüfen gün ışığına çıkan tek bir örnek tabi... Bu ve bunun gibi yüzlerce canilik yaşanıyor muhtemelen. Umuyorum ki o masum can boş yere ölmemiştir, umuyorum ki onun verdiği can, diğer masum hayvanların kötü muameleye maruz kalmalarını engellemek için karanlıkları aydınlatan bir meşale olur...
xxx
''Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında''. Franz Kafka'nın bu sözü herkesin kulağına küpe olmalı... O zaman belki sadece bir takım taraftarlığı için adam öldürmeye teşebbüs etmeyi de, savunmasız-günahsız canlara eziyet ederek öldürmeyi de bırakabiliriz. Hiç ölmeyecek gibi kibirli yaşayıp çok saçma mevzulardan savaş çıkartacak hale geliyoruz... Keşke yarın ölecek gibi merhametli yaşayabilsek...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!