Karşıyaka evimiz ve insan evinde dağınıklık, pislik olsun istemez. Bu mantıkla Karşıyaka'da gezinirken beni rahatsız eden bir takım görüntülerden bahsetme ihtiyacı duydum...
Önceliği trafiğe veriyorum! Tramvay'ın iskele durağını kullanan yayaların ısrarla 20-30 metre ilerideki trafik lambalarına ilerlemeyip karşıdan karşıya geçerken kendilerini akan trafiğin ortasına atmaları ancak insanların duyarlı olup kurallara uyması ile önlenebilecek bir durum ki bu maalesef zor görünüyor. Bu, pratikte uygulanmayacağı bilinen bir durum olduğu için de insanları bu tehlikeden arındırmanın yolu belki de Cevat Durak zamanında da gündeme gelen ve son yerel seçimler öncesinde de gündeme gelen ''iskele önünde trafiğin yer altına alınması'' projesi...
Tabi bu projenin uygulanabilirliği konusu da hem mühendislerin hem de ulaşım uzmanlarının ortak çalışmasıyla belirlenecektir. Sahilden akan trafiği birkaç ay boyunca tamamen durdurmak mümkün olabilecek bir şey gibi görünmediği gibi, deniz seviyesindeki bir çalışmanın yer altına araç yolunun alınmasına izin verip vermeyeceği de ayrı bir soru işareti! Berbat bir görünüme neden olacağını düşündüğüm bir üst geçit yapılması ihtimaline ise kesinlikle karşıyım...
Bunlara bulunabilecek çözümler varsa eğer, o alanda oluşturulacak bir meydan ve trafiğin anıt önünden iskele tramvay durağının da ilersine kadar yer altına alınması gerçekten çok önemli bir keşmekeşi çözeceği gibi şehre güzellik de katacaktır.
Bir diğer dikkatimi çeken şey ise nedenini anlayamadığım bir şekilde palmiyelerde teker teker gözlemlediğim kuruyup sadece gövde olarak kalması hadisesi. Sayıca çok fazla değiller ama ya bu sayı artarsa endişemi de koruyorum ne yazık ki! Anıtın önünden, Cumhuriyet ilkokulu sokağına kadar olan alanda hem orta refüjde hem de apartmanların bulunduğu kaldırımda hiç değilse 4-5 adet palmiyenin kuruduğunu ve hatta orta refüjde kuruyanların sonradan kesildiğini de gözlemledim. Bunlar gibi olan yine Alaybey yalısında ve Penetti köşkü karşısında da aynı durumda palmiyeler mevcut. Umuyorum ki bu durum Mersin'de palmiyelerin maruz kaldığı bir tür palmiye düşmanı böcek istilasına bağlı bir durum değildir. Veya genele yayılabilecek bir başka neden... Konunun araştırılıp, alınması gereken bir tedbir varsa yol yakınken alınması iyi olur kanaatindeyim.
Yine sadece benim için değil, görüşünü aldığım pek çok Karşıyaka sakini için de bir diğer göze batan hadise yenilenen parkların son hali... Bostanlı tarafındaki düzenlemelerden genel olarak duyulan bir memnuniyet olduğunu görüyorum. Alaybey sahili de yaşayanlarca büyük eleştiriye maruz kalıyor gibi değil... Ancak İskele'nin Bostanlı yönüne doğru olan tarafından başlayarak Van Der Zee köşküne kadar olan bölümde durum gerçekten rahatsız edici!
Eskiden olan ağaçların yerinde kurumuş dallardan oluşan çalı gibi ağaçımsılar, eskiden olan geniş çim alanın yerine o çimlerin büyük kısmının beton zemine dönüşmüş olduğu bir manzara, çocuk oyun parkı diye yapılan şeylerin (şey diyorum, çünkü tanımlamakta güçlük çektiğimden o oluşumları) adeta komando eğitim parkurundaki profesyonellerce kullanılabilecek nitelikte olması, yapılmadan önce panolara konulan fotoğraflarda yeşillik ve havuzlar arasından ilerleyip denize uzanan iskeleye ulaşılacağı izlenimi veren görünüm yerine içleri kuru otlarla dolu altıgen beton içi boş havuz şekilli duvar örgüleri ve bunların yanındaki zeminde de kuru havada yürümesi zor-yağmurlu havada da ayak bileğine kadar su birikintisine dönüşen çakılların olması gerçekten de hem görsel olarak hem de işlevsel olarak çok büyük hayal kırıklıkları...
Daha önceki yazılarımda da birkaç kez yazdığım gibi Çamlık muhitindeki kentsel dönüşüme giren binaların önceden var olan ve içerisinde çeşitli ağaçların yer aldığı bahçelerinin yerine topu topu 4 araç konulması için beton zeminli otoparka dönüştürülen bir şekilde yenilerinin yapılması da devam etmekte olan bir diğer üzüntü kaynağı...
Köpeği olan bir adam olarak, köpek sahiplerinin tasmasız bir şekilde köpeklerini dolaştırıp, tuvaletlerini yaptıktan sonra da bir poşetle o dışkıyı yerden almamaları konusunda da büyük bir rahatsızlık duyuyorum. Köpek fobisi olan veya küçük çocuğu olup da ona dair kaygıları olabilecek olan kişiler serbest bıraktığınız köpeklerinizin yaratacağı stres ve travmaya katlanmak zorunda değil! Keza dışkısını temizlemediğiniz hayvanın kakasına basmak veya oradan yayılabilecek bir takım hastalıklara çanak tutmak suretiyle insanlara zarar vermek de kimsenin hakkı değil...
Kimi ciddi, kimi ufak tefek bazı gözüme batan konulara değinmek istedim. Bunlar dışında da mutlaka pek çok şey var, ancak şehir hayatına dair sorunları tespit etmek ancak her sorumluluk sahibi Karşıyakalı'nın dikkatini çeken ve düzeltilmesi gerektiğine inandığı sorunları doğru platformlarda doğru metodlarla dile getirmesiyle mümkün olacaktır.
Sorunları tespit etmek, beraberinde çözümlere de kapı açacaktır. Bu, sadece bir ya da birkaç kişinin dikkat çekeceği tek tük sorunlarla değil, ancak her bireyin gözlemlediği sorunları ifade etmesiyle birlikte, kollektif bir bilinçle çözülebilecek bir durum! Ben bu yazıda da olduğu gibi kendimce zaman zaman bazı tespitler yapıyorum. ''Bu kadar eften püften şeylerle ne diye uğraşıyorsun'' diye düşünecek olanlara ise şu meşhur kısa öyküyü anlatayım;
''Deniz kenarında yürüyüş yapan bir erkek, kumların üzerindeki deniz yıldızlarını denize atan bir kadın görür. Yanına yaklaşarak ne yaptığını sorar! Kadın da; deniz çekilince güneşte kalan deniz yıldızlarının kurumaması için onları denize attığını söyler. Bunun üzerine erkek de; binlerce kilometre sahil, milyonlarca deniz yıldızı var ve senin birkaç tanesini kurtarman neyi değiştirecek ki der! Kadının cevabı kısa ve net olur. Önce bir denizyıldızını daha alarak denize atar ve ardından da adama dönerek -onun yaşamı değişti- der!..''
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!