Son günlerde bir parti liderinin başlattığı Tabipler Birliği ile ilgili söylemler aldı başını gidiyor. Bu konuda çoğunluk, hekimlerin temsilcisi konumunda olan TTB lehine yorumlar yapıyor ve bir hekim olarak beni, vatandaşın bizleri anlıyor olduğunu görmek adına, da bu durum mutlu ediyor. Fakat vatandaşın büyük çoğunluğunun dahi hekimlerin sıkıntılarını anladığına şahit olurken kendi içimizden olan ve kendince ''marjinal'' olmaya çalışan bir doktor arkadaşımın sosyal medyadaki bir paylaşımını görünce gerçekten çok şaşırdım.
İçinden geçtiğimiz coronavirüsle savaş döneminde kalkıp da akıl ve mantık dışı yorumlar yapan bu arkadaşın genel karakterini bildiğimden dolayı sonrasında şaşkınlığımın yerini kendisine karşı duyduğum acıma duygusu aldı. Eminim sizlerin de çevresinde vardır, toplumun geneli tarafından kabul gören mantıklı görüşlere yönelik, kendisİni her durumda karşıt görüş savunarak farklı göstermeye çalışan zavallılar.
Evet, farklı olmak iyidir çoğu zaman. Herkesten farklı bakış açısıyla olaylara yaklaşmak, yeni ve herkesçe düşünülmeyen fikirler üretmek illa ki faydalı ve iyi bir şey. Gelişmek ve olumlu yönde değişimlere imza atabilmek adına... Ancak, farklı bir tez savunuyorsan karşındaki önce bu tezi savunan kişinin entellektüel birikimine ve adamlığına, sonra da savunduğu karşıt görüşün altını doldurabildiği ikna edici gerekçeleri olup olmadığına bakar! Benim de zaten ilk şaşkınlığımın yerini acıma duygusunun almasının nedeni, bahis konusu kişiye dair böyle yaklaşmış olmam. Bunca laf salatasından sonra daha fazla meraklandırmadan bu, doktorluk mesleğine ve doktorlara ihanet eden ve kendi de hasbel kader doktor ünvanı almış olup doktorluğun özünü kavrayamayan arkadaşın kendince bazı konulara dair farklı yorumlarına bir bakalım isterseniz...
Pek çoğunuzun belki zaten gördüğü ve birtakım yerlerde (pandeminin başlangıcı ile birinci pik yaptığı dönem aralığında) yayınlanan bir mizansen vardı; bir hastane koridorunda yürümekte olan doktorların her iki yanında dizilmiş vaziyette duran Marvel'in süper kahraman karakterleri öne doğru eğilerek doktorlara saygılarını gösteriyorlardı. Bu tamamen bir mizansendi ve bunu yapanlar da doktorlar değildi. Doktorların enerjisini ve moral motivasyonlarını yükseltmek için, doktorlar dışındaki kişilerce yapılmış olan son derece de esprili bir yaklaşımdı bence... Bu bahsettiğim doktorcuk arkadaş bundan hareketle diyor ki; ''kendini kahraman ilan etmek doktora yakışmaz, bu utanç verici''. Pes diyorum... Bir kesim doktor karşıtı insan ancak bu kadar gaza getirilebilir ve doktor karşıtı olmayanlar da ancak bu kadar doktora karşı kışkırtılabilir Tamamen, yapılan şeyin amacından saptırıldığı ve doktorların kendi kendine yapmış olmadığı bir durumu doktora yıkarak doktor düşmanlığını iyice tetikleyici, gerçek dışı bir yorum.
Bu doktorcuğun bir diğer safsatasına geçecek olursak; içinden geçtiğimiz şu zorlu günlerde doktorların verdiği mücadele esnasında yaşadıkları zorlukları dile getirmelerini ve hak arayışlarını bir nev-i krizi fırsata çevirme çabası olarak göstermek maksadıyla, şu anda pandemi mücadelesine hiçbir katkısı ve aldığı herhangi bir risk olmaksızın bir OSGB'nin sahibi olarak iş adamlığı dışında doktorlukla zerre ilgisi kalmamış bu zat gerçek doktorlara diyor ki; ''fırsatçılar''...
Yahu normal zamanlarda da defalarca sorunlarını, sıkıntılarını dile getiren hekimler, ifade ettikleri sorunlara belki de yaptıkları işin anlam ve önemi kavranamadığı için çözüm bulamamışken şimdilerde hazır herkesçe (bu doktorcuk arkadaş hariç tabi) doktorların mevcudiyetinin, sorunsuz çalışma koşullarına sahip olmasının önemi kısmen de olsa anlaşılmışken biraz daha yüksek sesle önceden beri var olan sorunlarını sadece salgına dair ufak eklemeler yaparak dile getirmelerinin neresi fırsatçılık?!
Evet, bu süreçte biraz daha dinlenir olmamız belki bir ''fırsat'' olarak değerlendirilebilir ve bu da zaten önceden beri olması gerekirken şimdilerde de yine kısmen olan fakat olması zaten gayet olağan olan bir durum. Yani sapla samanı karıştırmamak ya da aslında karıştırmadığı halde sadece ''bakın ben ne kadar da farklıyım, hadi beni takdir edin, ne kadar da cesur olduğumu söyleyin'' ortamı oluşturmak için yapılan art niyetli yaklaşımlarda bulunmamak, yani ''fırsat'' ve ''fırsatçılık'' arasındaki farkı görebilmek lazım...
Yine bu tuzu kuru arkadaş der ki; istifa eden doktorların istifa nedeni, koşullarının düzeltilmemesi değil de zora gelince kaçmakmış''. Kendisi hayatında ne kadar zorluk yaşadı bilmiyorum ama hekimlikte, hele ki bir de ihtisas yapmışsan, zora gelince kaçma özelliği olma ihtimalini düşünemiyorum bile. Eğer öyle olsaydı, şu andakinin 10'da biri kadar doktor ya olurdu ya olmazdı yeryüzünde.
En son yaptığı yorum ise saygısızlıktan öte ''terbiyesizlik''... Hatta gerçek doktor olamayıp doktorcuk olmasından çok daha öte, insan olabilme özelliklerini de kaybettiğini gösteriyor. Neymiş efendim; coronavirüs ile mücadele ederken vefat eden sağlıkçılara saygı anlamında yapılan siyah kurdele takılması eylemi nedeniyle doktorlara gelen hastaların moralleri bozulurmuş ve son derece yanlış bir eylemmiş. Hem zaten coronavirüs nedeniyle vefat eden sağlıkçı yüzdesi ile toplum genelinde aynı nedenle vefat edenlerin yüzdesi arasında da fark yokmuş! Bir kez daha ve çok daha yüksek sesle PESS diyorum...
Coronavirüs ile olan savaşta şehit düşenlerin, siyah kurdele yorumuyla, anısına yaptığı büyük saygısızlığın arkasından bu sefer de sayısal verilerle ilgili tamamen yalan söyleyerek ve sanki kaybedilen sağlıkçı oranının normal populasyonla aynı olduğu yönünde büyük palavrayı atarak, aklınca, yaptığı saygısız siyah kurdele yorumunun altını dolduruyor. Yani bir büyük saygısızlığı bir büyük yalanla destekleme çabası...
Bakınız, içinden geçtiğimiz şu zorlu süreçte doktorların özellikle belli branşlara mensup olan bir kesimi var ki içinde bulundukları durum yazılı-görsel medyaya yansıyanlardan çok daha vahim. Bir kısım doktor ise bu süreçte normal rutinini sürdürürken, yeni coronavirüs vakalarının görülmemesi, bulaş olmaması adına aldıkları tedbirler nedeniyle girdikleri stresi yaşıyorlar. Bir kısım ve çok çok çok azınlıkta olan doktor ise kendi işinin patronu olup, artık işveren gibi çalışıp, bu salgın sürecine zerre katkı sağlamayıp yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir de gerçek doktorların vermekte olduğu mücadeleye zarar veriyor. Bir işe yaramıyorsun, bari yarayanları yaralama...
Sonuç itibariyle hepimiz bir değiliz tabi ki! En önemlisi önce insan olmak lazım... İnsan olma gereği tüm toplum için lazım olan bir şey... Karabağlar'da bir ASM'de görev yapan Aile Hekimi Dr Murat Ceyhan geçtiğimiz günlerde görevi başında geçirdiği kalp krizi neticesi henüz 47 yaşındayken vefat etti. Kalp krizi geçirdiği esnada arkadaşları tarafından ilk müdahalesi yapılırken muayeneye gelip sıra beklemekte olan hastalardan birinin ne zaman muayeneye alınacağına dair sorduğu soruya kapıdaki görevlinin içeride yaşanan durumla ilgili yaptığı izahat sonrası hastanın verdiği cevap; ''bize başka doktor bakamaz mı?''... İşte o yüzden diyorum ya hepimiz için her şeyden önce en önemlisi insan olmak lazım diye! Dr. Hüsrev Çetin'den bir alıntıyla sonlandırıyorum bu yazımı;
''Siz hiç bir insanın içini gördünüz mü? Canlıyken, kalbi atarken! Damarlarında kanı dolaşırken! Bir de içinde bir dert aradınız mı?
Ben aradım!
Siz kanser olduğunu bir insanın daha kendi bilmeden, en yakını en çok seveni duymadan teşhisini koyup ağladınız mı?
Ben ağladım!
Siz hiç kanayan yaraya el bastınız mı? Düşünmeden bir şey bulaşır mı diye! Açık yaraya dibinden baktınız mı? Gözünüze sıçrayan kandan hepatit kaptınız mı?
Ben kaptım!
Siz hiç bir tümör gördünüz mü? Dokuz yaşında bir çocuğun kafasının içinde, görünce anlayıp yakın olan ölümünü... Ve bunu annesine nasıl söyleyeceğinizi düşündünüz mü?
Ben düşündüm!
Siz hiç başınız sağolsun dediniz mi? Hastayı ne halde getirdiklerini unutup, kapıda umutla bekleyen kalabalığa. Bir babaya, bir anaya, bir evlada...
Ben dedim!
Siz hiç bir gece vakti kalkıp sıcak yatağınızdan, polisle jandarmayla uzun yol gidip kör bir ışıkla vadiden indiniz mi? Üstelik bile bile az sonra görülecek manzarayı...
Ben indim!
Yetmez gibi gecenin sersemliği, ters dönmüş araçtan cesetler çıkarıp, niye ölmüş diye soran savcıya bir sebep söylediniz mi hiç?!
Ben söyledim!
Siz uyurken, sabaha karşı çalan bir telefonla uyanıp, ya yetişemezsem diye gaza basıp apar topar ameliyata girdiniz mi?
Ben girdim!
Siz bir akşam misafir ağırlarken, ya da güzel bir yemekteyken, belki de en sevdiğiniz dizi oynarken koşa koşa hastaneye gittiniz mi tanımadığınız biri için?
Ben gittim!
Ben daha neler yaşadım insana, insanlığa, yaşama dair. Ne gerekiyorsa yapın'la başlayan... Terketmeler, vefasızlıklar gördüm.
Siz gördünüz mü?
Siz hiç bir salgında, bulaşmasın diye evine kaçarken herkes, ateşli halsiz, deva bekleyen birini yatırıp yanınıza tedavi ettiniz mi?
Ben ettim!
Ve sırf bu yüzden herkes korkarken hasta olmaktan, siz hasta oldunuz mu? Bırakın hastalığı, öldünüz mü?
Ben öldüm!
Normal bir insansanız eğer, herkes kalan-giden sayılara bakarken bir can için kendini feda eden kardeşlerinizi, görürken ölüme meydan okuyan meslektaşlarınızı, ses vermez miydiniz?
Ben veriyorum!
Artık kimse demesin bana otur oturduğun yerde! Bir de birlik olmuşsunuz, çok ses veriyorsunuz, susturamıyoruz böyle!
Ve sakın demeyin bana; senin sesin çok çıkıyor, bırak canları, benim iktidarım gidiyor burda! Kapatılsın hemen tabip odaları...
Ben seçmişim zaten yolumu, gerekirse ölürüm. Benim derdim kendim değil diyorum. Her bir insan hayatı değerli, bilin istiyorum! Hiçbir can önlem alınmadığı için gitsin istemiyorum...''
Sağlıcakla kalın!...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!