İnsanlar yaşadığı müddetçe hatalarıyla sevaplarıyla bir karakter tesis ederler. Yaşadığımız fani dünyada kötülüklerinin ya da sevaplarının hangisinin daha fazla olduğundan bağımsız olarak, iyi koşullarda veya kötü koşullarda bir hayat süreriz. İnancımıza göre de sevaplarımızın karşılığını göreceğimiz yer ahir hayatımızda cennetle ödüllendirilmek olacaktır.
Tabi gönül isterdi ki bu dünyada da iyilikleri, iyi karakter özellikleri daha fazla olanların, kötülükleri, kalp kötülüğü daha fazla olanlardan daha konforlu ve daha rahat bir hayat sürmesini… Tabi ki de bu böyle değil ve böyle olmaması da bizlerin önüne konulmuş olan bir sınav belki de… Elde ettikleri güç nedeniyle kötülere duyulmaya mecbur bırakılan korkuyla karışık saygıya tahammül edebilmek ise en zor olanı belki de…
Yalnız bir de şöyle bir durum var tabii ki; bu fani dünyada hayatı daima sadece kendi çıkarları doğrultusunda yaşamış olan, bu uğurda çevresindekilere kötülük yapmaktan, yeri geldiğinde iftira atmaktan hiçbir beis görmemiş olan fakat belli bir yaşa gelince de, ‘’dur amman haa şimdi de öteki taraftaki konforum için iyi ve doğruları yapmaya başlayayım’’ kafasıyla hareket edip ömrünün son yıllarında birden iyilik abidesi, ahlak timsali kesilenler var ki en fenası da bu iki yüzlüler maalesef…
Ömrü boyunca kazıkçı esnaflık yapıp, kul hakkı yiyip yaşlılığında hacca gidip de mahallenin hacı amcasına dönüşenlerini eminim pek çoğumuz görmüşüzdür…
Ya da gençliğinde rakı sofralarından kalkmayıp, onun bunun karısına kızına kötü gözle bakıp sonradan yaş alınca birden tövbekar kesilip camiden çıkmayanlara da eminim şahit olmuşsunuzdur…
Diyeceksiniz ki Allah tövbe edenleri affeder, hatanın neresinden dönülse kardır. O zaman ben de diyeceğim ki; evet haklısınız ama ‘’içinde riya olmayan için geçerli’’ o sizin söylediğiniz…
Bu tarz mutasyonel durumlara farklı şekillerde de şahit oluyoruz… Mesela; sonradan olma dindarlar kadar sonradan olma Atatürkçülerin de samimiyetlerine şüpheyle bakarım ben… (Bu noktada bir yanlış anlaşılmanın da önüne geçmek için belirtmemde fayda var ki; bir insan hem dindar hem de Atatürkçü olabilir. Din için ‘’dinci’’ kavramı ile ‘’dindar’’ kavramını, Atatürk ile ilgili olarak da ‘’Atatürkçülük’’ kavramı ile ‘’putlaştırılan Atatürk’’ kavramını doğru ayırt etmek lazım…)
Bir diğer şüphe duyacağım insan tipi de ‘’sonradan olma dürüstler’’…
Anketlerde Türkiye’nin en güvenilir kişisi seçilip duran, ‘’muhabir, sunucu, program yapımcısı’’ sıfatlarına sahip bir şahıs var ki; ününe ün katmasını, sürekli olarak doktorları yalan yere kötüleyip, doktorlara iftira atıp, doktorları vatandaşın önüne yem diye atmasına borçluyken, son zamanlarda doktorları koruyup kollayan, çalışma koşullarının kötülüklerinden bahseden, uğradıkları saldırıları kınayan yazılar yazmaya başladı. Güler misin, ağlar mısın!..
Gerçi benim nazarımda yukarıda saydığım sıfatlarına ek olarak ‘’yazarlık’’ veya ‘’aydın kişi’’ veya ‘’düşünür’’ gibi sıfatları olmadığından iyi veya kötü ne dediğinin çok da önemi yok aslında. Burada önemli olan nokta, yaşı 80’i aştıktan ve muhtemelen bir takım sağlık sorunları yaşamaya başladıktan sonra bu şahsın doktor övgülerinin başlaması.
Artık; hep doktorların elinde olduğundan mı, yoksa öteki tarafa intikal etmeye az süresinin kaldığını düşünüp de oradaki ortamını da hazırlamak kaygısıyla mı dürüstmüş gibi, iyi ahlaklıymış gibi davranmaya başladı orasını Allah bilir… Bir nev’i günah çıkarıyor olsa gerek… Tabi çıkması mümkünse…
Elinde mikrofon, yanında kameramanıyla Türkiye’nin saygın tıp profesörlerinin evinin önünde kamp kurarak taciz ettiği dönemleri de, yaptığı her televizyon programında yalandan ve sahtekarca doktor kötüleyerek en fazla prim yaptığı zamanları da daha dün gibi hatırlıyorum. O nedenle bu zat’ın o anketlerde en güvenilir kişi çıkmasının da tamamen bir algı operasyonunun başarılı bir sonucu olduğunu düşünüyorum. İşin aslını biz hekimler gayet iyi biliyoruz sevgili ……..
Adı bende saklı kalsın! Maazallah, o hak etmediği ününü ve gücünü sonra bir de benim aleyhimde falan kullanmaya kalkar da baş edemem… Anlayan anlamıştır zaten…
Herkese iyi bayramlar, sağlıklı ve mutlu günler diliyorum. Riyasız, samimi, gerçekten dürüst olan insanlarla dolu nice nice bayramlara…
Sağlıcakla kalın!.. (Sn. Cemil Tugay Karşıyaka İskelemize saatimizi geri istiyoruz-İzdeniz de artık sizin hakimiyetinizde, mazeretiniz de olmamalı artık)
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!