Ufuk Sarıca şu açıklamasında çok haklıydı; ‘’biz sezon başında şampiyonluk için kadro kurmadık, Efes ise Euroleague şampiyonluğu hedefleyerek kadro kurdu’’… Bu çerçevede bir şeyler söylemişti koç Ufuk Sarıca. Evet gerçekten de aradaki farkı tek cümle ile sanırım bundan daha güzel kimse özetleyemezdi…
Bizim takım yine Ufuk Sarıca’nın dediği gibi; yolda büyüyen bir takım oldu gerçekten…
Sezon başı neredeyse tüm kadro değişmişti. Yepyeni ve birbirini tanımayan oyuncular bir araya gelmişti. İyi bir koç ve iyi oyuncular vardı ama takım olabilmek her yeni oluşumda olacağı gibi başlı başına ayrı bir zorluktu. Bu takım işte bunu başardı. Final oynayarak da bizlere yeniden bu büyük heyecanı yaşattılar…
Ancak ben bir taraftan final oynamanın mutluluğunu, gururunu yaşarken bir taraftan da her şeye rağmen ‘’kazansak daha iyiydi tabi’’ demekten kendimi alamıyorum. Bu seneki takımın oluşturulması evrelerine ve başlangıca bakınca mevcut durum, yani final, elbette ki beni çok mutlu ediyor, ama her Karşıyakalı gibi basketbolda ulaşılabilecek en üst hedefe varmayınca mutlak mutluluğu da hissedemiyorum…
O hedefe varma şansı da aslında elimize geçmişti…
İstanbul’daki ilk maçı kastediyorum. O maçta Efes’i yenmemiz işten bile değildi aslında. Büyük fırsat kaçırmıştık. Efes gerçekten kötü günündeydi. Kendi normal şut ortalamalarının çok altındaydılar ve yorgundular…
Fakat bizim oyuncular da maalesef o maçta ellerinden çıkardıkları şutları atarlarken sanki Efes’in adından mı çekindiklerinden nedendir müthiş bir güvensizlikle yolluyorlardı topu potaya… Çok fazla çemberden dönen atışımız olmuştu. Ya da Efes’in adından çekinmek değil de, belki de final serisinin ilk maçı olmasının verdiği ‘’acaba ne yapabileceğiz’’ tedirginliğinden kaynaklanıyor da olabilirdi. Öyle ya da böyle, o maçı alabilirdik, fakat alamadık…
Serinin ikinci maçında daha derli toplu bir Efes vardı ve kadro kalitesi sizden üstün olan bir takımı yenebilmek için olması gereken ekstra işleri ise yapamayan bir Karşıyaka vardı sahada…
Bu şekilde gelinen evimizdeki son maçta ise takım elinden geleni yapmasına rağmen tecrübe farkı ve bireysel yetenek farkı faktörleri devreye girerek yine kaybettik maalesef…
Benim için bu final serisinde en çok hayıflanacağım konu ise o ilk maçı İstanbul’da kazanamamamış olmamız olacak. Bence serinin gidişatını tayin eden maç o maç oldu…
Yine bu final serisinde en çok zihnimde yer eden husus ise Amath M’Baye’nin bize karşı olan ekstra motivasyonu olacak… M’Baye ile ilgili konu; üçüncü maçta zaten skorun ne olacağı belli olmuşken saygısızca yaptığı değirmen smaç değil sadece. M’Baye serinin önceki maçlarında da her nedense yaptığı smaçlar sonrası (normalde de yaptığı bu tip sayılardan sonra başka maçlarda yaptığına ya hiç ya da çok az şahit olduğum şekilde) çok abartılı sevinç gösterileri, çok abartılı jest ve mimikler yapmıştı. Hatta bir keresinde attığı bir üçlük sonrası direkt Ufuk Sarıca’ya ve bizim bench’e dönerek alaycı bir yüz ifadesiyle bir şeyler de söylemişti. Bunun nedenini gerçekten çok merak ediyorum!
Kendisi bizim kutsal formamızı terletirken tüm Karşıyakalıların sevgisine mazhar olup, takdir görmüştü oysa ki! Acaba bizim bilmediğimiz negatif bir süreç sonrası mı ayrıldı Karşıyaka’dan? Ve bunun intikamı gibi mi gördü bu finaldeki buluşmayı? Gerçekten çok merak ediyorum, seri boyunca bize karşı takındığı son derece çirkin tavrın nedenini!.. Gerçi oyuncular gelir geçer, kalıcı olan camialardır neticede, ama insan yine de merak etmekten alıkoyamıyor kendini…
Kaybedilen her final üzücüdür. Çünkü finale gelinceye kadar kat edilen yol son derece meşakkatlidir ve aynı zorlukları aşıp da bir daha ne zaman tekrar finale gelinebileceğinin cevabı da belirsizdir…
Umarım çok da fazla beklemeden yeni finalleri ve daha da önemlisi ‘’kazanılan’’ yeni finalleri ve şampiyonlukları görürüz. Önce Avrupa’da, sonra da kendi ligimizde…
Bu sezon bizlere yeniden yaşattıkları final macerası için de; ‘’tebrikler takım’’…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!