‘’Öldürülen doktor üzerinden iş bırakmak nedir ya hu kafayı mı yediniz bu ülkede on binlerce asker polis şehit edildi hangi polis asker iş bırakalım dedi’’
‘’İyi olmuş, iyi tedavi etseydi’’
‘’Pandemi dedik sağlıkçıları baş tacı yaptık ama hastanelerde vatandaşa ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar doktorundan temizlikçisine kadar.. bakalım doktor ne yaptı ki bu olay meydana geldi’’
‘’Doktorun suçu hiç mi yok hepimizin başına geliyor sene 2022 doktor bekliyoruz kapıda keyfi yerine gelecekte hasta alacak’’
‘’Doktorlara üslubunu Düzeltmeleri için Egolarını bırakmaları için Destek Eğitimi verilmesi Lazım Yaşamsal Faaliyetlerini Sağlıklı bi şekilde devam Ettirebilmeleri için’’
‘’insanlara köpeklenmeyi bilirler anca’’
‘’biz çalışanlar bişey oldumu işimi bırakıyoruz’’
‘’bir deli çıkmış vurmuş her meslekte olabilir bahane etmesinler’’
‘’iş bırakanların işine son verilsin’’
‘’zaten bahane arıyorlardı bahaneyi buldular’’
Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ekrem Karakaya’nın katledilişinin ardından yapılan yorumlardan bazılarını noktasına virgülüne ve yazım yanlışlarına dokunmadan yukarıda yazdım.
Bu yorumları yapanların eğitim düzeyinden insanlık seviyesine kadar her türlü bilgiyi yazılanların gerek içeriğinden gerekse yazım şekillerinden çok net bir şekilde anlayabiliyoruz.
Bir taraftan da katledilen tıbbi sekreter arkadaşımız var tabi. Bu cinayetleri işleyen şahıs için ise sanki onurlandırılmak istenircesine intihar etti deniliyor. Oysa ki pek çok yerde özel tim tarafından fare gibi kıstırılarak vurulduğu da bahis konusu edilirken…
Bir diğer konu da anjio esnasında ex olan bir kişinin oğlunun yaptığının söyleniyor oluşu. O konu da öyle değilmiş. Öğrendiğim kadarıyla anjio esnasında sorun falan yaşanmıyor. Hasta taburcu ediliyor. Bir süre sonra evinde kalp krizi geçirerek vefat ediyor. Yani kalp hastası bir bireyin kalp krizinden vefatı gibi son derece doğal bir süreç söz konusu.
Kaldı ki anjio sırasında bir komplikasyon olsa veya ex olsa bile bunu hangi doktor ister Allah aşkına! İyi olursa Allah’tan, kötü olursa doktordan anlayışı bir an önce son bulmazsa hiçbir hekim elini taşın altına koymak istemeyecek yakında. Hekim hatası kavramı ile yapılan bir işlem veya tedavinin sonrasında gelişebilecek bir takım komplikasyonlar artık ayırt edilmeli.
Hekim hatası olup olmadığının değerlendirmesi ve yaptırımı da vatandaş tarafından değil, bilir kişiler tarafından yapılacak soruşturma ile adli makamlarca yapılmalı. Tüm bunlar zaten bilinen şeyler. Tekrar tekrar dile getirmenin de belli ki artık bir faydası yok. Net ama çok net yaptırımlarla sağlıkçıya şiddete karşı caydırıcı bir kalkan oluşturulmalı.
Hekimlerin öncelikli beklentisi ne para-pul, ne de özlük hakları artık. Öncelikleri can güvenliklerinin sağlanması. Öyle 2 gün iş bırakmayla da olacak gibi görünmüyor. Zira bu birkaç günlük eylemler defalarca denendi ve bugüne kadar sonuç vermedi.
Acil hizmetler, yoğun bakım hizmetleri zaten hiçbir eylemde asla durdurulmadı ve durdurulma ihtimali de akıllara dahi getirilemez. Ancak yaşanan bu son olay ve akabinde yapılan bazı yorumlar (bir kısmını yazının başında aktardım), habere getirilen yayın yasakları gibi bir takım şeyler doktorlar arasında çok ciddi bazı eylemlerle ilgili çok ciddi bir şekilde düşünülmesine yol açtı. Acil ve yoğun bakım hizmetleri dışındaki hizmetlerle ilgili süresiz olarak durdurulması kararı her an fiiliyata geçebilir…
Hekimler insan canını kurtarmaya çalışan bir mesleğe sahip. Hekimler ne asker ne de polis. Yani ne canını tehlikeye atıp bunu göze alan bir mesleğin mensupları ne de buna paralel olarak kendilerini savunabilecekleri bir silaha (doğal olarak) sahip değiller.
Tek derdi hastasının sağlığı olması gerekir ki hata da yapmasın, işinde daha da başarılı olsun. Ama maalesef bir taraftan can güvenliğini, bir taraftan çocuğunun okul taksitini-servis ücretini vs vs, bir taraftan da özlük haklarını düşünmekten ancak kalan enerji ve konsantrasyonunu hastasına yönlendirebiliyorlar. O kaldığı kadarı ile bile alınan sonuçlar ise gerçekten olağanüstü, gerçekten de bir mucizeye imza atılıyor aslında.
Babamın bir lafı vardı vefat eden biri olduğunda ardından; ‘’vay gidene be oğlum’’ derdi. Bizimkisi de o hesap oldu. Değerli meslektaşım ve tıbbi sekreter arkadaşın katledilişinin ardından genel bazı sıkıntılara daldık yine. Oysa ki ateş düştüğü yeri yakar.
Çok oldu ama artık. Gerçekten çok çok çok fazla oldu. Öldürülen bir doktor değil sadece, tüm doktorların çalışma motivasyonları da öldürüldü. Tıp fakültesinde okuyan çocukların veya yeni mezunların mesleki heyecanları, şevkleri de öldürüldü.
Bu gerçekten de basitçe bir kişinin cinayete kurban gitmesi değil. Bu; tüm topluma yansımaları olacak olan çok büyük bir trajediye giden yola döşenen son taş belki de… Umarım yanılıyorumdur. Umarım bu olay her şeyin düzeleceği günlerin öncesindeki son olaydır. Umarım günün ağarmasından önceki, gecenin en karanlık olduğu son an’dır bu olay…
Umarım diye diye meslekteki 24’üncü yılımı yaşıyorum. Bir bu kadar daha çalışabilecek miyim bilmiyorum! Ama bir bu kadar daha süre geçmeden, artık doktora yönelik saldırganlığın son bulmasını umut etmek istiyorum.
Doktor Ekrem Karakaya ve tıbbi sekreter arkadaşa Allah’tan rahmet, ailelerine sabır dileklerimle herkese geçirebildiğince iyi bayramlar diliyorum…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!