Geçtiğimiz günlerde doktorların düzeltilmesini istedikleri çalışma koşullarına dikkat çekmek maksatlı yaptıkları bir eylem oldu biliyorsunuz. Her zamanki gibi acil servis, yoğun bakım gibi kritik öneme haiz yerler kapsam dışı bırakılarak poliklinik hizmeti 1 gün süre ile verilmedi. Bu tip hareketler meslek hayatımın başladığı 24 yıl öncesinden beri zaman zaman oluyor ve bu güne kadar da somut anlamda herhangi bir sonuç alınabildiğini hatırlamıyorum.
Zaten doktorun eylemi nasıl olacak ki! Olsa olsa ancak böyle olur. Yani, yine ciddi sorunu olan insanları mağdur etmeden, yine hiç kimseye zarar vermeden... Buna rağmen eylem günü şahit olduğum bir konuşmayı duyunca gerçekten de hem çok üzüldüm, hem de doktorların halinden hiçbir zaman vatandaşın anlayamayacağına dair kaygılarım iyice arttı.
O gün, yani eylem günü ben mecburen çalışmak zorundaydım. Branşım itibarı ile, poliklinik yapmayacak olsam bile ameliyat olan hastalarıma bakmam gerekliydi. O nedenle, hastalarıma vizit yapmak için asansör beklediğim sırada, asansörün yanında yer alan bir birimden sonuçlarını teslim almayı bekleyen genç bir çiftin konuşmasına şahit oldum. Şöyle ki;
Erkek olan kişi yanındaki kadına dönüp ''bunların keyfini mi bekleyecez yahu'' diye yüksek sesle bir şeyler söyledi. Sesin geldiği yöne refleks olarak dönüp baktığımı gören kadın, yanındaki adama eliyle sus işareti yaparak engellemeye çalıştı. Neyse, en azından yüzde 50 oranında anlayış gösteriliyor diye mi düşünmek lazım, yoksa benim doktor olduğumu anlayıp da kendilerine verilecek olan hizmetin verilmemesi ihtimali kaygısına düşerek yapılmış bir savunma hareketi olarak mı algılamalıyım bilemedim..!
Zaten konunun asıl önemli tarafı da bu değildi. O arkadaşın keyif yapıldığı için kendisinin bekletildiğini zannetmesiydi asıl önemli olan... Burada tek tek sıkıntıları yazıp da kimsenin canını sıkmak istemiyorum, ama şu kadarını söylemeliyim ki ne madden ne de manen Türkiye'de doktorluk artık cazip bir meslek değil ne yazık ki! Zaten bu işe bir meslek, bir iş gözüyle de bakmamak lazım. Bu bir yaşam biçimi...
Hangi oto tamircisinden, ailecek veya bir arkadaş ortamında yemek sofrasındayken kalkıp da birileri o anda arabasındaki bir arızayı gidermesini istiyor. Veya bir bankacıya kalkıp da plajda güneşlenirken, birilerinin elindeki mevduatı getirip de en karlı yatırımda bunu işletmeni istiyorum diye istekte bulunduğunu hiç gördünüz mü?! Ya da golcü bir futbolcuya gittiği bir sinemada film arasında hadi şurada güzel bir rövaşata yap da görelim deniliyor mu! Ama bizlere her ortamda, her yerde, alışverişte, tatilde, yemekte, sinemada, yolda yürürken bile hatta insanlar sürekli olarak bir takım rahatsızlıklarını anlatıp tedavi için ne yapmaları gerektiğini soruyor...
Yani mesai kavramı zaten olmayan bir duruma, sadece bir meslek denilebilir mi! Hadi dedik diyelim. Bu kez de mesai kavramının kapsamına göz atacak olursak, 36 saat aralıksız çalışmak da buna dahil, ayda 15 gün icapçı olup mütemadiyen akşam vakti hastaneden aranıp o yorgun halinle evinden tekrar işe gitmek de...
Maaş konusuna ise hiç girmiyorum bile. Dünya genelindeki muadillerimizle bizlerin durumunu kıyaslayın desem nafile... Ya da verileceği vaadedilen zammın aslında totalde cebe giren rakamı arttırmayacağını, sadece veriliş şeklinin adının değişeceğini anlatsam nafile... Şeklen değişiklik yapılıp da verilmeyecek olan zammı verilecekmiş gibi gösterme kararından dahi vazgeçildiğini söylesem, o da nafile... Neden mi nafile?! E baksanıza tetkik sonucu beklerken o genç adamın sarfettiği cümleye; ''bunların keyfini mi bekleyecez yahu''...
Keyif ve Türkiye şartlarında çalışan doktorlar... Sanırım sadece kağıt üzerinde aynı cümlede yan yana gelebilecek kavramlar. Ama hal böyleyken de tabi ki de Hakan Ural beyfendi gibiler de televizyon ekranlarından bas bas bağırabilirler ''o doktorun gözünü çıkarmak lazım'' diye... Çünkü biliyorlar ki halkın çoğunluğunun gözünde bu şekilde konuşmakla prim yapacaklar. Üstelik de covid'i henüz yeni atlatmış, o gözünü çıkarmaktan bahsettiği doktorların hayatını daha yeni kurtarmış olduğu birisi olarak bunu yapabiliyor... Hadi bana iyi keyifler, sizler de;
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!