Galatasaray ile oynanan play off çeyrek final üçüncü maçı yine nefesleri kesti…
Maça son derece hızlı başlayan taraf Karşıyaka’ydı. Bir ara skor 16-0 oldu. Taraftarın Galatasaray hücumlarındaki kulakları sağır eden muhteşem baskısı Galatasaraylı oyuncuların adeta elini ayağına dolaştırmıştı. Sonra sonra Galatasaray skor üretmeye başlayabildiyse de maç boyunca Karşıyaka üstünlüğünü devam ettirdi. 20 sayının üzerine çıkan farklar olduğu gibi 7 sayılara kadar inen farklar da oldu ama hep öndeydik. Dolayısıyla, serinin önceki müsabakalarına kıyasla ciddi bir stres yaşamadık. Bununla beraber tribünler ise kendi içerisinde hiç de öyle değildi…
Rakip takım taraftarının olmadığı bir maçta salonda üç ayrı yerde farklı farklı zamanlarda fiziksel müdahaleli kavgalar çıktı. Anlayabilmek mümkün değil! Aynı taraftasınız, aynı takımı desteklemek için oradasınız ve yumruk yumruğa kavga ediyorsunuz!!! Tabi bunu izah edebilecek bir takım şeyler de aklıma gelmiyor değil…
Mesela salonun kapasitesinin üzerinde bilet satışı önemli bir etken. Bileti olup da oturacak yer bulamayan taraftar, VIP ile normal vatandaş oturma yerleri arasındaki şeritte ayakta dikilmek zorunda kaldı. Öyle olunca da onların arkasında kalan taraftarlar için saha görüşü kapanmış oldu. Özel güvenlik veya polisin konuya müdahil olmaması üzerine de ‘’önümde durma sahayı göremiyorum’’ diyenlerle ‘’başka duracak yer mi var sanki’’ diyenler arasında yaşanan tartışmalar kavga nedenleri ile ilgili olasılıklar arasında ilk sırada…
Bir diğer kavga nedeni olabilecek durum da bazı kişilerin insansı özelliklerini yitirmesine neden olacak şekilde tabiri caizse kafaları dumanlı olarak salonda yer almasıydı. Gözünün beyazı kırmızı olmuş, sağ ve sol adımını aynı anda atmaya falan çalışan, yürümeyi başarabilenlerde ise her adımda hacıyatmaz gibi salınım hareketleri içerisinde olanlar oldukça fazlaydı. Bunlarla kazayla göz teması kursan ‘’ne bakıyon lan’’ diyip de kavga çıkartma potansiyelleri oldukça yüksek olduğundan, meydana gelen kavgaların bir nedeni de bu olabilir.
Yine bir başka olasılık da bilet satışları numaralı biletler bittikten sonra numarasız biletler şeklinde sürdürüldüğünden, numaralı bileti olup da kendi yerine oturacağı hayalini kuranlarla numarasız biletlerden alıp da başkalarının hayallerini suya düşürerek mecburen (çünkü o da para vermiş, o da bilet almış neticede) oralara oturanlar arasında yaşanan kavgalar olabilir.
Gerekçeler her ne olursa olsun ben bu kavga-dövüş sahnelerinden son derece rahatsızım. Kendimi, ailemi, yanımdaki sevdiğim insanları maalesef o salonda son derece güvensiz ve tehdit altında hissediyorum. 40 yılı aşkın süredir salonlardayım ve çok net ifade etmeliyim ki eskiden basketbol salonları böyle değildi…
Mesela maç boyunca yapılan tezahüratların yüzde 20’si Karşıyaka’yı destekleyen içerikteyse, yüzde 80’i rakibe dümdüz küfreden nitelikteydi. Taraftarlık böyle mi olmalı?! Adı üstünde taraftar=kendi takımını tutan tarafta yer alan. Yani kendi takımını ateşlemek, desteklemek birinci önceliği olması gereken. Böylesi önemli bir maçta bir ‘’yaşa varol’’ tezahüratı bile olmadı. Neden peki?! Güzel, küfürsüz, destekleyici ve takımı ateşleyici diye mi!..
Bu öz eleştirilerden sonra gelelim bir diğer önemli konuya… Atatürk ne demişti; ‘’ben sporcunun, zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim’’… Buğrahan’ın, Göksenin’in yaptıklarının ahlak neresinde Allah aşkına!
Eşimiz, kızımız, kız kardeşimiz var orada ve sen kalkıp mahrem yerini avuçlayarak tribünlere hareket yapıyorsun! Bunu sadece Buğrahan yapmadı, Göksenin de daha ısınırlarken yaptı. Sadece bu da değil… Buğrahan 5’leyip çıkarken önce reklam panolarını tekmeledi, sonra elinin orta parmağını gösterdi, ondan sonra da o hareketi yaptı. Göksenin de sadece ısınırken o hareketi yapmakla kalmadı, Buğrahan’ın ağır tahriki sonrası oyun durduğunda soyunma odasına giderken daha çocuk yaştaki bir kardeşimizin üzerindeki ceketini parçalayarak tartakladı ve bir başka Karşıyaka taraftarına da tükürdü.
Sizler profesyonel sporcularsınız. Sizlere edilen küfürleri tabii ki tasvip etmiyorum ve o küfürler de beni ailemin yanında utandırıyor ama sizler profesyonelliğin çerçevesinde kalarak size edilen laflara birebir cevap vermemelisiniz. Orada göz önünde olan ve en ufak bir hareketiyle kalabalıkları galeyana getirme potansiyeli olan bir durumdasınız. Asla ama asla yaptıklarınızın mazereti olamaz.
Hele ki küçük bir çocuğu tartaklamak da neyin nesi?! O çocuğun anne-babası Göksenin hakkında hukuki süreç başlatmalı bence…
Netice itibarı ile kazandık. Kazandık ama yaşananlar nedeniyle de tadımız kaçtı. Hele ki sahaya yabancı maddeler atılması tuzu-biberi oldu. Çünkü sırf o nedenle bile yarı finalde seyircisiz oynama cezası gelme ihtimali olabilir. Diliyorum ki olmasın… Hemen aklıma sahaya atılan pet su şişesi nedeniyle kaybettiğimiz Eurochallenge final maçı ve Avrupa kupası geliyor!
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!