Play off şansı kalmayan Karşıyaka ne yazık ki son iki maçını (en azından Türkiye ligi için) bir formalite anlamında oynayacak. Üstelik de geçmiş pek çok döneme kıyasla nispeten daha iyi ve ortalama bir bütçeyle başlanmış olan bir sezona rağmen... Bütçe anlamında ligde 5'inci olup da sıralamada 9'uncu olması Karşıyaka'ya yakışmıyor doğrusu. O da; ligi en iyi ihtimalle 9'uncu sırada bitirebilecek olursa tabi! Oysa ki bir zamanlar Karşıyaka'nın kendi altyapısından gelen çocukları ve muhteşem taraftar desteği ile elde ettiği ortalamanın üstü başarıların ardından ''ahh bir de bütçe olarak daha iyi olacaktık ki'' hayıflanmasında bulunurken, şimdilerdeyse ne yazık ki tersi bir durumla karşı karşıyayız. Yani bütçe olarak ortalama bir seviyede başlanan sezonda sportif başarı anlamında vasat, hatta vasatın altı olan durum..!
Yönetim olarak tasarruf tedbirleri çerçevesinde izlenen politikaya paralel olarak öncelik borçların azaltılmasına verilmiş olduğu için belki de bu durum yaşandı. Ancak sonuç itibariyle bu sezona başlarken pek çok sayıda transfer de yapıldı ve görünen o ki yanlış tercihler yapılmış. Transfere ayrılması planlanan bütçenin, borçların azaltılması doğrultusunda hareketle sınırlı tutulmasını bir ölçüde makul karşılayabilirim. Anlayamadığım şey ise o sınırlı tutulan bütçenin aynısıyla niçin transferde çok daha doğru tercihler yapılamadığı. Çünkü bir zamanlar Karşıyaka'ya öyle yabancı oyuncular getirilirdi ki, başlangıçta kimsenin adını sanını duymadığı, uygun rakamlarla getirilen fakat sonradan herkesin adını öğrendiği ve Karşıyaka'da kariyer patlaması yaparken takımı da sırtlayan nitelikteydiler... Şimdi değişen ne?!
Oyuncu takibi yapan o zamanlardaki ekipte yer alanlar kimlerdi bilmiyorum ama acilen o kişiler saptanıp, ulaşılıp, yine onlardan transferler konusunda yardım istenmeli diye düşünüyorum. Ve yine net bir şekilde ''basketbol şube'' organizasyonu tekrar hayata geçirilmeli kanaatindeyim. Hatta ve hatta keşke yapılsa diye yıllardır içimden geçirdiğim şey ise basketbolun da tıpkı yelken şube gibi özerk bir statüde kendi yağıyla kavrulan bir kimliğe kavuşturulması. Bu statüsü sayesinde yelken şubenin elde ettiği başarılar ve kulübe sağladığı prestij gün gibi aşikar! Buna rağmen bazı futbol fan'larınca bazı sosyal medya mecralarında kalkıp da yelken şubenin elindeki işletmeye dil uzattıklarını, hatta el uzattıklarını görüyor ve sadece Allah akıl fikir versin diyorum...
İyi ve doğru işleyen bir sistemi bozup da her şeyin sadece futbola yönelik, her türlü gelirin sadece futbola akacak şekilde organize edilmesi isteğini gerçekten akıl ve mantıkla bağdaştıramıyorum. Çünkü her şeyden önce Karşıyaka bir spor kulübü, sadece futbol kulübü değil..! Zaten gelinen noktada buna gerek de yok. Uzun yıllar sonra da olsa nihayet futbol, Karşıyaka Spor Kulübünün diğer branşlardan gelen gelirlerini kara delik gibi içine çeken fakat başarı elde edemeyen durumundan sıyrılıp, doğru hamleleri yaparak ve sabırla olması gereken sistemi kurdu. Alt yapıdan yetişen oyuncularımızla, yılmadan çalışarak, düştüysek kalkarız düşüncesinden hareketle dibe vurduğu noktadan zirve yarışına ortak olduğu duruma gelmeyi başardı. Çok büyük bir başarı hikayesi ve takdirlerin en büyüğünü hak ediyorlar gerçekten. İşte olması gereken de buydu zaten.
Bu yükselişin verdiği mutluluk kadar, basketbol takımının bu sezonki görüntüsü ise üzücü! Bu sene kendi adıma Karşıyaka basketbol takımı ile ilgili olarak kapıldığım pek çok duygu arasından en ön plana çıkanı, takımı genel itibariyle ''antipatik'' buluyor oluşumdu. Evet yanlış okumadınız; ''antipatik''... Uzun uzadıya cümlelerle açılımını tam olarak yapamayacağım, ancak bende yarattığı duygu durumun tek kelimelik ifadesi bu! Zaten biraz da belki o nedenle bu sezon geçmiş yıllara kıyasla daha az basketbol yazdım.Takım tribüne heyecan vermiyordu, oyuncular arasında sezon başından beri tam bir uyum yakalanamadı, takımın hangi maçta savunma hangi maçta hücum yönü iyi olacak acaba diye düşündüğümüz istikrarsız bir hali vardı, kenar yönetimi (eskisi-yenisi) takıma bir şey katamadı, hemen hemen hiçbir maçta set hücumu olmadı ve sadece o gün gününde olan bir iki oyuncumuz varsa o zaman maç kazanılabildi ve bunlar gibi sayabileceğim pek çok şey var... Dolayısıyla yazımın başlığındaki sorunun cevabı da; Karşıyaka'nın bu takımla play off dışı kalmasına ŞAŞIRMADIK!
Koç konusu tekrar değerlendirilirse, eski Karşıyaka'nın oyuncu getiren ekibinin (artık onlar her kimse) yaptığı gibi gerekirse NCAA'den gerekirse Avrupa'dan nitelikli ve uygun fiyatlı oyuncular doğru saptanırsa, Assem Marei'nin yanına üç saniye koridorunu kapatacak size'da bir pivot alınırsa, Erwing Walker'dan kurtulunup doğru düzgün bir playmaker bulunursa ve bu takımın dış şut sorununa ilaç olacak bir şutör getirtilirse önümüzdeki sezon bu sezon hiiiç alamadığımız keyfi bizlere verecek olan bir basketbol takımı oluşturulabilir. Bu arada yanlış anlaşılmasın, antipatik bulduğum; o kutsal formayı giyen oyuncu topluluğunun parkede yansıttığı oyun stili, yoksa Karşıyakamızı ve Karşıyaka basketbolunu asla ve asla bu tarz kelimelerle tanımlamak ne bana ne de herhangi bir başkasına yakışmaz, yakışmayacaktır. Sevdamız Karşıyaka ve eleştirilerimiz de övgülerimiz de daima Karşıyaka'nın Karşıyakalılara yakışır şekilde elde edeceği başarıları için...
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!