Karşıyaka, Antep deplasmanında inanılmaz bir ilk çeyrek oynadı. Ancak, inanılmazdan bu seferki kastım maalesef berbat oyun anlamında... Gerek savunmada gerekse hücumda tamamen kontrolsüz ve ne yaptığını bilmeyen bir görünümdeydi. Maçın devamında geçen seneki başarısında en büyük etken olan ve kendi kişiliğinin önemli bir parçası olan iyi savunmayı hatırladıysa da hücumdaki organizasyon bozukluğu devam etti.
Basketbolu basit ve doğru oynayan takım her zaman kazanır. Efes efsanesini Aydın Örs döneminde yaratan her ne kadar muhteşem savunması olsa da set hücumundaki başarıları ve sahip oldukları iyi oyun kurucuları ile birlikte güçlü pivotları da hücumun etkinliğini sağladığı için gelen bir başarıydı. Ne yazık ki Karşıyakamızda yıllardır süregelen ''iyi pivot'' sıkıntısı aşılamadığı gibi, Antep maçına baktığımızda da sormak isterim; Gaziantep Basketbol'un oyun kurucusu, Tony Taylor yerine bizde olsaydı daha mı iyi olurdu, daha mı kötü!?
Özellikle hücumda bir basketbol takımı oyun kurucusu kadar oynar. Gaziantep maçında ise hücumları organize edebilen kimse yoktu. Karşıyaka zaten genel olarak maçlarını hızlı hücum edip, her maçta farklı bir takım oyuncuların gününde olmasıyla ve bireysel becerileriyle yaptıkları sayılarla kazanan bir takım. Son oynanan Antep maçında ise hiç kimse gününde değildi. Bilemiyorum, belki de takımdan birinde covid 19 pozitif çıkan arkadaşlarının olmasının yarattığı moral bozukluğu bunda rol oynamış olabilir. Bir diğer etken ise, Nenad Markoviç'in kendi oyun stilini Karşıyaka kabul ettirmesiydi.
Geçen sezon Avrupa'da kupayı, Türkiye'de final serisini ve belki şampiyonluğu kovalayan takım aşağı yukarı korundu. Birkaç yeni isim dışında... Kendisini tanımam bilmem, çok da iyi bir insan olabilir, ancak söz konusu Karşıyaka ise, Karşıyaka basketbol takımında yer alabilme ayrıcalığına sahip olabilmek için bazı meziyetlere de sahip olunması gerektiğinden diyorum ki; kimdir Allah aşkına şu Mahir Ağva?! Yanısıra yeni Morgan, eski Morgan'ı aratacak gibi... 2,03 m adamdan pivot yaratmaya çalışmak, sanki Karşıyaka'ya gelince emekliliğini bekler gibi bir havaya girmiş olan Semih'ten medet ummak, Mahir Ağva diye yetenekleri son derece kısıtlı birini almak ve kendi evladımız Görkem Doğan'ı Daçka'ya vermek hangi akil adamın kararıysa bravo..!
Sek Henry kendi kafasına göre takılıp kendisine skor yazdırma gayretindeyken, Tony Taylor sahada var mı yok mu belli değilken, Yunus Emre'nin savunma yönü dışında hücum organizasyonu yapabilme becerisi ortadayken yine kendi öz evladımız Alp Karahan'ı gönderen akil adama da bravo..!
Bakınız, mevcut takım kötü demiyorum! Kötü olmadığının ispatı geçen sene yakalanan başarılar... Ancak, bu takımın gününde olmayan oyuncuları varken oluşturabileceği bir B planı da olmalı ve bunu yapabileceği genç ve altyapıdan çocukları maalesef kadroda bulundurmuyor artık!
Sezon sonunda nasıl bir manzara ile mi karşılaşırız?! Play off olur, ilk 4 olursa büyük başarı olur... Bence durum budur! Çünkü unutulmaması gereken çok büyük bir etken daha var ki o da seyirci faktörü... Bu takım muhteşem Karşıyaka taraftarıyla geçen sezon belki de beklenenden de büyük bir başarı elde etti. Ancak, bu sezon boş tribünlere oynarken aynı motivasyonu yakalayabilmeleri, hızlı hücum ederken savunmada da konsantrasyonlarını devamlı diri tutabilmeleri geçen sezon gibi olamayacaktır. İşte bu noktada koç Ufuk Sarıca'ya daha fazla iş düşüyor...
Bakalım zaman neleri getirecek! Karşıyaka basketbolda bugüne değin devamlı olarak tüm Türkiye için sürpriz gibi görünen, ancak biz Karşıyakalılar için gayet de olması gerektiği gibi olduğunu düşündüğümüz nice zaferlere imza atmıştır ve atacaktır da... Fakat bir basketbol takımının iki temel direği olan pivot ve oyun kurucu sorununu çözmeden, takımın motivasyonunu seyirci önünde oynuyormuşcasına yükseltmeden sadece umut etmek de hayalcilik olur.
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!