5,5 yılın ardından Turgay Büyükkarcı Karşıyaka Spor Kulübü başkanlığından ayrıldı. Öncelikle Karşıyakamıza hayırlı olsun diyelim… Son zamanlarda çok fazla ve belki de abartılı eleştirilere maruz kalmıştı. Çok yıprandı ve sağlık sorunları da cabası oldu. Hal böyleyken, aldığı kararın doğru olduğunu düşünüyorum…
Kulüp başkanlığına soyunduğunda kulübün halinin ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Kayyuma devredilme gündemdeydi ve ne yazık ki tesislerin ödenemeyen faturalarından tutun çalışanların verilemeyen maaşlarına kadar son derece kaotik bir ortam hakimdi. Bu açıdan bakıldığında, o dönemde başkanlığa talip olmak gerçekten de büyük bir yürek istiyordu…
Sonraki süreçte artan borçlar (en azından iddialar böyle), sanal para ile işlem konuları vs vs derken pek çok eleştiriye maruz kaldığını da biliyoruz tabi. Bunların haklılık payı da olabilir, olmayabilir de… Ancak; hiçbir şey, başkanlığa geldiğinde kulübün neredeyse kapısına kilit vurulmak üzere olduğu gerçeğini tamamen unutmanın mazereti olamaz. Hep söylerim; kulübün menfaati doğrultusunda eleştiriler tabi ki olacak ve olmalı da, ama yiğidi öldürürken hakkını da yemeden olmalı…
Benim için bir diğer çok önemli konu da altyapı tesisleri için Mavişehir’deki alanın kazanımı konusu!.. Buranın akıbetini, değerlendirilip değerlendirilmeyecek oluşunu her Karşıyakalı’nın mutlaka ama mutlaka adım adım takip etmesi lazım. Yeni yönetimin bu kazanımı heder etmesi halinde de hep bir ağızdan ses yükseltilmesi lazım. Oranın Karşıyaka Spor Kulübüne aidiyetinin sahiplenilmesi, belki de stadın yapımı kadar önemli bir konu çünkü…
Gelelim yapılan genel kurula; yıllardır süregelen ve bana göre çok da çocuksu ve fazlasıyla duygusal bulduğum ‘’seni şu formayla görmüşler, ben yeşil-kırmızıdan başka giymedim’’ türden lafların yine söylendiği, sanki ilkokul çocuklarının atışması gibi olan sahneler hakimdi…
Bu türden lafları arkadaşlar birbirini kızdırmak için aralarında söyleyebilirler tabi ki de, bunda sakınca yok. Ama profesyonelce yapılması gereken bir işe talip isen kriterlerin çok daha farklı olmalı. Kendin ve ekibin için öncelikli kriterlerin; kulübü iyi yönetip yönetemeyeceğine dair tecrübe sahibi olunup olunmadığı, maddi anlamda kulübe destek verebilecek gücünün olup olmaması, gereğinde tüm zamanını kulüp için ayırıp ayıramayacağın vb gibi…
Yeni oluşturulan yönetim tüm bu saydığım özelliklere haiz görünürken ancak mahalle çocuklarının tartışma konusu yapabileceği bir mevzuya dalınması ne kadar da lüzumsuz ve aynı zamanda ne kadar da şevk kırıcı. Şimdi de İlker Ergüllü için başka takımı da tutuyor sözleri dolanıyor ortalıkta. Amaç üzüm mü yemek, bağcıyı mı dövmek!
Tüm soyu sopu, kendi sadece ve sadece bu toprağın insanı olup da kulübe zerre katkı sağlamayandan ise, aynı zamanda başka takıma da sempatisi olup Karşıyakamıza tüm enerjisini, maddi-manevi gücünü adamaya hazır olan birisini tercih ederim başkan olarak… Hem kökeni ve kendi itibarı ile Karşıyaka’nın öz evladı olan hem de kulüp başkanlığında her anlamda fayda sağlayabilecek birileri olursa tadından yenmez o ayrı…
Bakınız; Cem Karas’ın Fenerbahçeliliği hep konuşulup durdu, ama kulübe verdiği maddi-manevi destek ve maddi olarak verdiklerini hibe etmesi ise hiç konuşulmadı. Ya da yıllarca Abdurrahim Albayrak Galatasaray için çırpınıp dururken, başkan yardımcılığı yaparken Galatasaray camiasından bir kez bile ‘’ama o Rizeli’’ lafı duymadım. Veya bu gazetenin yaratıcısı Avni Erboy’un Alaşehirli olduğunu bilmeyeniniz yoktur ki zaten her fırsatta gururla kendisi de dile getirir. Şu kadarını söylemeliyim ki Bostanlıspor ile Karşıyakamıza sağladığı faydaları sağlayan bir ikinci kişi daha tanımadım. Doğal olarak da kendisini aynı zamanda Karşıyakalı olarak tanımlar ki zaten bence de öyle…
Yani diyeceğim o ki; bunlar, arkadaşların arasında yapacağın ‘’sen mi daha Karşıyakalısın ben mi’’ geyiği dışında bir kulüp yönetimi söz konusu olduğunda dillendirilecek şeyler olmamalı. Dediğim gibi fazla çocukça ve aşırı duygusal bir yaklaşım… Şimdi bu kafaya göre konuşulacaksa eğer, birileri de çıkıp Cenk Karace’ye; ‘’kardeşim sen siyaseten Karşıyakalının yüzde 80’inden farklı düşünürken bu kulübün idaresinde bulunmayı nasıl oluyor da kendine layık görebiliyorsun’’ da diyebilir. Doğru bir yaklaşım olur mu peki?! Asla…
Çünkü burada mevzu bahis olan, KAF SİN KAF’ımıza kimin en yüksek yararı sağlayacağı… İster başka takım formasıyla fotoğrafları da olsun, isterse Türkiye’nin batıya dönük, çağdaş, modern yüzü olan Karşıyaka’nın yüzde 80’inin kesinlikle aynı görüşte olmadığı bir siyasi görüşe daha yakın olsun farketmez… Eğer başka takıma duyduğun sempatiyi de, siyaseten Karşıyaka’nın yüzde 80’ine ters düşen görüşünü de bir kenara bırakarak sadece Karşıyaka Spor Kulübü’nün başarısına odaklanabileceksen, gerçekten farketmez… Çok içime sinmese de farketmez…
Yeter ki Karşıyaka için verebileceği her şeyini ortaya koyarak, iyi niyetle, ne şahsi ne de bir takım grupların menfaatlerini kollama kaygısı taşımadan, cesurca ve yorulmadan çalışsın…
Karşıyaka Spor Kulübü’nün yeni başkanı olarak İlker Ergüllü’nün ve beraberindekilerin başarıları biz Karşıyakalıların mutluluğu olacaktır. Artık sen şunu yaptın, ben bunu yaptım tartışmalarını bir kenara bırakalım. Yeni yönetime çalışmalarında destek verme zamanıdır. Turgay Büyükkarcı’ya da yaptıklarından ve yapmak isteyip de yapamadıkları için gösterdiği çabalarından dolayı teşekkür edilerek önümüze bakılmalı artık…
Başkanlar gelir geçer, aslolan Karşıyaka’dır!
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!