Karşıyaka nasıl başladı, neye döndü!? Basketbolda şu sıralar en merak edilen soru bu olsa gerek... Başlığa bakıp da kuruluş yılımızı yazdığımı da zannetmeyin bu arada... Manresa'dan ve Beşiktaş'tan yenen farklar onlar. Ne kadar ironik değil mi!
Takım son iki maçtır ciddi anlamda kötü oynuyor. Tek yönlü bir kötü olma hali de değil bu maalesef. Hem koç Ufuk Sarıca'nın yanlış oyuncu tercihleri, hem oyun sırasında oyunu kuracak oyun kurucu becerisi noksanlığı (ki bir basketbol takımı oyun kurucusu kadar oynar), hem de neredeyse hiç rebaund alamama... Hepsi birleşince de kaçınılmaz sonuçlar...
James Blackmon takıma adaptasyonu arttıkça form grafiğini de yükseltti. Ancak, koçun Tony Taylor ısrarı Beşiktaş maçında oyun içi doğru düzgün organize bir hücum yapabilmeye imkan vermedi maalesef. Michael Roll tek başına Beşiktaş'a direnmeye gayret eden tek oyuncuydu belki de. Bonzie Colson ise ilk günlerini mumla aratıyor. Amath M'Baye de kendi performansının çok uzağında.
Bu takımdı Efes'e kafa tutan, bu takımdı Avrupa dahil tüm rakipleri dize getiren. Öyleyse sorun oyuncu profilinde değil, oyun planlamasında ve oyuncu motivasyonunda. Yani teknik kadroda. Son transfer Alex Tyus ise şu ana kadar tam bir hayal kırıklığı. Geçmiş kariyerine bakarak düzelmesi umudunu her kadar korusam da, şu ana kadar hiçbir pozitif ışık veremedi ne yazık ki!
Bir de tabi Semih Erden gerçeği var. Semih'in devamlılığının olamayacağını daha önceki yazılarımda da tahmin edip, söylemiştim. Hal böyleyken rebaundlardaki sorun, pota altı krizi kısa vadede nasıl çözülecek çok merak ediyorum! İnsanın Akill Mitchel'i bile arayacağı hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Mahir Ağva elinden geleni yapıyor, kendini geliştirdi de, ama tek başına yetmiyor.
Tabi üç sayı çizgisi gerisinden ve faul çizgisinden yapılan atışlardaki düşük yüzdeler de takımın skor üretmede zorlanmasının bir diğer ve hatta en önemli nedeni! Hücumdaki bu kısırlığın yanında savunma başarısı olsa, belki yine de son topa kadar kazanma umudumuzu koruyacağız ama savunma da son iki maçtır içler acısı.
Yani, sonuç olarak takımın son maçlardaki görüntüsü basketbolda da futbolda olduğu gibi başarısız olunmasını isteyen bir kesim hainin ekmeğine yağ sürüyor resmen. Beşiktaş maçında önceki maçlara kıyasla iyi olan tek bir şey vardı, o da seyirci faktörü. Salonu dolduran seyircimizin kritik anlardaki müdahaleleri olmasaydı maç çok daha erken kopabilirdi. Onların oyunculara kıyasla gösterdikleri üstün performansları ise bu kez galibiyeti getirmeye yetmedi.
Karşıyaka seyircisi basketbolda takımından da, galibiyet inancından da vazgeçmez. Aynı dirayeti başta teknik kadro olmak üzere, oyunculardan da görmek ise en büyük beklentim. Önümüzde çok önemli iki Avrupa maçımız var ve hedeften asla şaşmamamız, bir an önce toparlanmamız lazım. Bu konuda ilk görev ise Ufuk Sarıca'ya düşüyor.
Bir daha 1912'nin geçtiği her cümlemde sadece ve sadece galibiyetleriyle bizleri coşturacak olan basketbol takımımız sayesinde kulübümüzün kuruluş yılı ve kuruluşundan duyduğumuz gurur ile ilgili şeylerden bahsetmek istiyorum. Öyle yenilen bir 19'luk, bir de 12'lik farklara atıf yapmak için değil...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!