İnsanlığın en önemli değeri olan merhametin ferdi ve toplumsal hayatımızdan uzaklaşmaya, merhametsizliğin oldukça yaygınlaşmaya başladığı günlerden geçiyoruz. Suyun topraktan çekilmesi gibi, merhamet de insanlığın vicdanından hızla çekiliyor adeta. Merhametin açtığı boşluğu şiddet, öfke ve zorbalık dolduruyor. Nice insan kin, nefret ve öfkenin esiri oluyor. Vicdanî duygulardan yoksunluk, hayatın her alanında gün geçtikçe artıyor. Bu sebeple de her geçen gün toplumumuzda sudan bahanelerle nice canlar hayattan koparılıyor. Kız çocukları, genç kızlar, kadınlar, dünyaya gözlerini yeni açmış minicik bebekler acımasızca katlediliyor. Birçok kadın şiddete maruz kalıyor, merhametsizliğin kıskacında kıvranıyor. Bunlara şahit olmak, vicdanımızda derin yaralar açıyor, yüreklerimizi sızlatıyor. Dünyanın çeşitli köşelerinde, Doğu Türkistan'da, Gazze'de zulüm ve şiddet kasıp kavuruyor, sayısız masum insan kurşun ve bombalara hedef oluyor. Bu insafsızlık ve vicdansızlıktan sadece insanlar değil, bütün canlılar zarar görüyor. Maalesef merhametsizlik dünyamızda kol geziyor. Merhametsizlik, çağımızın en büyük hastalığı haline geliyor.
Halbuki dini öğretilerimiz, insana ve bütün varlıklara merhametle davranmayı öğütlüyor, karınca kadar küçük bir varlığın bile incitilmesine rıza göstermiyor. Sevgili Peygamberimiz; “İnsanlara merhamet edene Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki Yüce Allah da size merhamet etsin” buyuruyor.
Mevlana; "Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hiddet ve öfkede ölü gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol” diyor.
Gerçekten bugün evimizde, sokağımızda, iş işyerimizde, uzak ve yakın çevremizde merhamete ne kadar da muhtacız. Evladımız bizden şefkat ve merhamet bekliyor. Ailemiz, büyüklerimiz, komşularımız, arkadaşımız, fakir fukaramız, yetimlerimiz bizden merhamet bekliyor. Tahrip edilen doğa bizden merhamet bekliyor.
Merhamet, insana ve tüm canlılara şefkat kanatlarını germek, yaratılanı yaratandan dolayı sevip saygı duymaktır. Merhamet, kimseyi incitmemek, kimseye zarar vermemektir. Merhamet, anne ve babamıza iyi davranmak, onları yalnızlığa terketmemektir. Eşimize karşı anlayışlı ve güler yüzlü olmaktır, gönül alıcı sözler söylemektir. Çocuklarımıza karşı affedici, hoşgörülü ve adaletli davranmaktır. Aile ocağımızda, insani ilişkilerimizde gönül dilini, zarafet ve nezaketi hakim kılmaktır. Merhamet, bir çaresizin elinden tutmak, bir yetimin gönlünü ısıtmak, dara düşenin imdadına koşmak, bir yoksulla lokmamızı paylaşmaktır. Merhamet, acımak değil acıtmamaktır. Merhamet ağlayanla ağlamak değil, ağlayanın gözyaşlarını dindirecek çözüm yolları bulmaya çalışmaktır. Merhamet, doğaya zarar vermekten kaçınmak, bir fidanı toprakla buluşturmaktır. Kış gününde aç ve susuz kalan hayvanlara bir kap yiyecek, bir tas su vermektir. Nihayetinde merhamet, dünyayı bütün canlılar için güvenilir bir yer kılmaktır.
O halde geliniz, asrımızın en büyük hastalığı haline gelen merhametsizliği bir tarafa bırakalım. Başta eşimiz, çocuklarımız, anne ve babamız, arkadaşımız, komşularımız olmak üzere tüm insanlara ve bütün varlıklara karşı vicdanlı ve merhametli olalım. Merhamet pınarları çağlasın daima gönlümüzde. Merhamet adlı bir çınar büyüsün kalbimizde. Şefkat ve merhamet kaplasın dört bir yanımızı. Ailemiz, toplumumuz merhamet ocağı olsun. Merhamet tüm ilişkilerimizin odağı olsun. Her türlü şiddet son bulsun. Şefkat ve merhametin, sevgi ve saygının egemen olduğu bir dünya dileklerimle...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!