Dini öğretilerimiz cinsiyeti, dini, ırkı farketmeksizin her insanın yaşama hakkını ve diğer temel haklarını dokunulmaz, mukaddes haklar olarak ilan etmiş. Kadın ve erkeği Yaratıcı karşısında eşit bireyler olarak tanıtmış. Cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmış. Sevgiyi, adaleti, merhameti emrederken haksızlığı, her türlü kötülüğü ve şiddeti yasaklamış, bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek gibi büyük bir günah olduğunu bildirmiş.
Sevgili Peygamberimiz kadına ve kız çocuklarına karşı yapılan olumsuz ayrımcılığa son verilmesini bizzat istemiş. Genç kız ve kadınların geleneğin getirdiği haksız tutum ve davranışlara maruz kalmasına asla müsaade etmemiş, “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim” buyurmuş.
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” , “Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki Allah da size merhamet etsin” buyuran Peygamberimiz sadece insanlara değil hayvanlara, bitkilere, bütün yaratılmışlara karşı da şefkat ve merhameti, zarafet ve nezaketi emretmiş.
Bütün bu uyarılara rağmen yaşadığımız dünyada hâlâ kadınlar şiddet görüyor. Sadece kadın olmak bile baskıya, zorlamaya, tehdit ve şiddete maruz kalmayı kolaylaştırıyor. Aile yuvasında bile kadınlar şiddetin hedefi olabiliyor. Dini, ahlakî ve yasal açıdan bütün uyarılara rağmen hâlâ günümüzde kadınların insanlık suçu olan şiddetle yüzleşmesi, bir anlamda dinimizi iyi anlamadığımızı gösteriyor. Peygamberimiz; “Müslümanı elinden ve dilinden diğer insanların zarar görmediği kimse” olarak tarif ediyor.
Araştırmalar, ülkemizde her on kadından dördünün fiziksel şiddete uğradığını belirtiyor. Ülkemizde 2019 yılında 336 kadının, 2020 yılında 267 kadının, 2021 yılında 307 kadının 6284 sayılı Kanunun kapsamındaki cinayetlerde yaşamını yitirdiği ifade ediliyor.
Diğer taraftan trafikte yol verip vermeme, park yeri paylaşamama ve benzeri tartışmalar ve çeşitli anlaşmazlıklar sonucu meydana gelen şiddet olaylarında birçok insanımızı kaybettiğimiz vakalar yazılı ve görsel medyada sık sık yer alıyor. Şiddet adeta toplumsal bir sorun haline geliyor.
Dini öğretilerinin özü Allah’a saygı ve bütün varlıklara şefkat ve merhamet olan müslüman toplumuna ne oldu da ilişkilerine şiddet içerikli davranışlar yön vermeye başladı?
Büyük bir şefkat duygusuyla tarih boyunca, kış mevsiminde yiyecek bulamayan yırtıcı hayvanlara yiyecek vermek, yuvasız kuşlara yuva yapmak, yaralı hayvanları tedavi etmek, öksüz kızlara çeyiz hazırlamak, evdeki yardımcıların kırdıkları kap- kacağı tazmin etmek, ihtiyaç sahiplerinin tedavisini yaptırmak, borçluların borçlarını ödemek için insanı hayrete düşürecek vakıflar kurmuş bu milletin insanlarına ne oldu da ilişkilerinde şiddet yaygınlaşmakta?
Vatanımızı işgale kalkışan düşman ordusuyla Çanakkale’de kahramanca savaşırken merhametle davranmayı ihmal etmeyip yaralı düşman askerinin tedavisini sağlayan, kırbasındaki suyunu yiyeceğini paylaşan, dost düşman herkese karşı ahlaklı davranmak gerektiğini dünyaya göstermiş bir milletin çocuklarına ne oldu da eşine, aile fertlerine, kendi insanına düşmanca davranışlarda bulunur hale geldi?
Uzmanlar yakın ilişkilerde şefkat, merhamet ve nezaket kavramlarının önemini vurguluyor. Dini öğretilerimiz şefkat ve nezaketi emrediyor, söz ve eylemlerde kabalığı, şiddeti, taş kalpliliği, merhametsizliği yasaklıyor.
Uzmanlar, günümüzde yakın ilişki ve yaşantılarda şefkat ve nezaket kavramlarının çok çürüdüğünü söylüyor. Şefkat ve nezaket; koşulsuz sevgi, içinde empati olan sevgi ve saygı. İki sihirli kelime, şefkat ve nezaket... Şefkat ve nezaketi kaybettikçe aile parçalanıyor, şiddet oluyor. Şiddet artıyor.
Uzmanların belirttiğine göre insani ilişkilerde ve aile içinde şefkat ve nezaketi iletişim biçimi haline getirmek gerekiyor. Uzmanlar sevgi, şefkat ve nezaket ailede yaşatılırsa sorunların farkında olmadan düzelmeye başlayacağını söylüyor.
Vahşet ve dehşetle insan öldüren, şiddete başvuran, eşine şiddet uygulayan, zulmeden merhametsizlerin bulunduğu bu dünyada, trafikte adeta canavarlaşan, insanları rahatsız edecek boyutta bağırıp çağıran, sözüyle ve davranışlarıyla hakaret eden, körpe bir fidanı kıran, çevreyi kirleten, bir hayvana eziyet etmekten zevk duyan insanların varlığı sevgiye, şefkate, nezaket ve zarafete, saygı ve hoşgörüye ne derece muhtaç olduğumuzu göstermiyor mu?
İnsanın sırf insan olduğu için saygın ve değerli görüldüğü, kadınların töre ve namus cinayeti, aile içi şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı gibi olumsuzluklara hedef olmadığı, şiddet, terör ve savaşların son bulduğu şefkat ve nezaketin, sevgi, saygı ve hoşgörünün egemen olduğu bir dünya temennisiyle...
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun... Kadın erkek herkese mutluluk getirsin.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!