Yazın; “Of çok sıcak… Hiç sevmiyorum bu havaları!..” Kışın da; “Vallahi kanımız dondu. Çok üşüyorum. Bir yaz gelse…” diyoruz… Yazın öyle, kışın böyle… İnsanoğlu bir türlü ayarını bilmiyor. Dilinin kemiği de yok. Atıp tutuyor…
Şimdi bakıyoruz da, ne özlü sözler kaldı, ne de o sözü ağzına sakız yapanlar...
Sosyal medya çıktı çıkalı, Bolu Beyi’nin dediği gibi “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu…” Ortalık yaşayan ölülerle dolup taştı!..
Lafı fazla dolaştırmaya gerek var mı bilemiyorum?
Son dönemde Karşıyaka Spor Kulübü’ne birileri çomak sokmaya başladı. Ortada fol yok yumurta yok ama horozlar erken ötmenin yarışı içine girdi…
Ben onu bunu bilmem… Bu kulübün imzamı attığım ilk haberini Gode Cengiz (Kocatoros) ile yapmıştım. O günden sonra da benim hep Cengiz Ağabeyim oldu… Sonra Erol (Baş) Ağabeyim bana muhabirlik dönemimde yardımın en güzelini yaptı. Gode ve Erol Baş sayesinde sürekli atlatma haberleri manşetlere taşıdım… Elbette onların çevresi haber dağarcığımı genişletti, doğru ve çabuk iletişimi sağladı… Karşıyaka haberlerindeki başarının sırrı bu oldu…
Nur içinde yatsınlar Gazcı Erol (Özışıkcılar), Pertev Molay, Kampana Rıza (Rıza Alpay), Tilla Cengiz, Gömlekçi Cavit, Köfteci Erol, Kuş Argun (Akmoral), Arap Osman (Ah o havuzda bir fotoğraf için ne çekerdik ondan), rahmetli Tahir Türetken hangi birisini saysam… O günlerin tanıkları var, yaşayan efsaneler… Onların oğulları… Sakıpağa Kardeşler, Nahit May… Turgay Meto’ya sorun; Gazcı Erollu günleri... Erol Baş’ın kardeşi Karşıyaka’da, çoğunu o da yaşadı… Ekrem Güçsav “Yaşayan efsane…” İğne atsan yere düşmeyecek olan Diskosu Karina’ya bizi arka kapıdan sokan “KSK’de basketbolun kitabını yazan adam” Ateşinko (Ateş Özerk) bu kulübün zirvesini de gördü, dibe vuruşunu da!..
Bunların her biri gerçek Karşıyakalı… Hazreti Ali’nin “Söz verirken acele etme, çünkü söz namustur” deyişi tam bu insanlara göreydi…
Şimdi söz mü kaldı?..
Bakın Hazreti Mevlana ne der: "Söz vermek bir mana ise, sözü tutmak bin bir mana! Herkes söz vermesini bilir ama “Şeref” yürekli olana..."
Açıklamama gerek var mı?
Peki, size soruyorum: Karşıyaka Spor Kulübü’nün sahipleri kim?
Öncelikle oy hakkı olan genel kurul üyeleridir. Yönetenleri seçerler. Sonra seçilen yöneticilerdir. Onlar da kulüpte tüzük ve yönetmeliklere göre görev yaparlar. Bu sürede asla kulübün ve derneğin sahibi değildirler… Kulübün gerçek sahibi kimdir biliyor musunuz? Taraftarıdır… Hani o yağmurlu havada ıslanmayan, buz gibi rüzgârda üşümeyen, yakıcı sıcakta terlemeyen taraftar…
Sizler sırça köşklerinizde otururken onlar renk aşkıyla kilometreleri arşınlar ve ölümü göze alarak “Kaf Sin Kaf” çeker!
Öyle değil mi; Okan Kırmacı… Taner Ütüklerli… Altar Toker… Ejder Güç…
Sizler; bu kulüpte doğduğunuzda şimdi hava basanlar nerelerdeydi?..
Kardeşlerim; “Çek git!” dememiz gereken insanlara, “kusura bakma” dedik. Kaybedişimiz hep bu yüzdendir…
Ama unutmayın; en büyük, en süslü, en pahalı balonun havası küçücük bir toplu iğnenin değişine kadardır!..
Siz hiç merak etmeyin; çürük tahta çivi tutmaz!.. Geçmişte şişirilenler şimdi nerelerdeler?
Konumuz Karşıyaka Spor Kulübü ise; önümüzde de seçimli genel kurul kararı da varsa yapılacak tek şey kalıyor: Birlik, beraberlik, güçlü olmak…
Bugünkü yönetimden şikâyet var mı? Var… Büyük mü? Hayır!.. Çözülür mü? Evet…
Belediyeden şikâyet var mı? Var… Büyük mü? Hayır!.. Çözülür mü? Evet…
Kulüp Başkanı için herkes hem fikir mi? Genel kanı “Evet”
Belediye Başkanının Karşıyaka Spor Kulübü taraftarı olduğu ve sevgisinden şüphesi olan var mı? Hayır!
Öyleyse bir araya gelin; mesele neyse çözün de; “İnsan kendisini ucuza sattı. O çok değerli atlas bir kumaş gibiydi. Tuttu, kendini bir hırkaya yamadı gitti…” dedirtmeyin!..
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’la seçim öncesi sürekli görüştük. “Karşıyaka Sevdası”na kefilim. Koltuktan sonra bir yıl da ancak iki kez görüşebildik. KSK ile ilgili fikirleri değişti mi? Bence, asla değişmemiştir. Bir kere “adam gibi adam.” Spora bakış açısından çok, KSK’ye nasıl baktığı önemli. Eşi, bizim aile büyüklerinden miras kalan tarlalarımın olduğu Akhisar Kapaklılı… O da Kaf Kaf sevdalısı…
Turgay Büyükkarcı’yı basketboldan tanıdım. Ankara’da bir kez TBF Genel Kurulu öncesi otelde aynı masada kahvaltı yaptık. Bir kaç kez telefonla görüştük. Ailecek Somalı, bizim Akhisar’da babasının yeri olduğunu söylemişlerdi… Eşi, Kuş Argun’un kızı… Çocukluğunu bilirim… Karşıyakalılıkları kesinlikle tartışılmaz…
İki ayrı grup kutup gibi görünen aslında, başlangıçları harika olup, sonra buz gibi çözülen bu ikili için iyimserim… Diyorum ki; bakış şaşı gözlerle olmadığına göre, aynı noktaya bakan gözleri bir araya, göz göze getirmek önemli…
Şimdi iddiam şudur ki; çok az tanıdığım bu iki değerli insanı; spor için, aynı değer için, aynı marka için, ortak aşkları KSK için bir araya getirmemizin yararı kendilerinden çok Karşıyaka Spor Kulübü için olmalı… İkisi de başkan hüviyetini kapı arkasında bırakıp, hijyenik maskelerini takıp, sosyal mesafeye uyarak masaya oturup, eteklerindeki taşları dökmeli… Soruyorum: Alıp veremedikleri ne?
Etrafıma bakıyorum da; “Ben herkesi insan yerine koyuyorum ama bazıları yerini yadırgıyor!” diyecek o kadar çok bekleyen ikiyüzlü şeytan var ki, lütfen bunlara fırsat vermeyin…
Oturun masaya, vurun yumruklarınızı aynı noktaya ve birbirinize şunu söyleyin: “Ya söz verme ya da tut. Tutamayacağın sözü söyleme, yut!”
Her şey Kaf Sin Kaf için… Unutmayın; baş başa vermeyince, taş yerinden kalkmaz… Bir atasözümüzle yazıya noktayı koyalım: “Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!