Son yıllarda ekim ayını nedense daha çok sever oldum…
Yazın bunaltan sıcaklarından sonra gündüzleri havanın mevsim normallerinde gitmesi, geceleri hafif ürperten rüzgârın getirdiği serinlikten midir nedir?
Son dönemlerde bu aylarda arabaya atladığım gibi sağı solu geziyorum… Eski dostları da görüp, kısa da olsa sohbet etme şansı buluyorum.
Derler ya; “Hem ziyaret, hem de ticaret.”
Ziyareti anladım da, ticaret bunu neresinde pek anlayamadım…
Turistik yerleri dolaşırken, tarihin derin izlerini takip ederek, dünü inceliyor, görmediğimiz yerleri tanıma şansını yakalıyoruz… Gördüklerimizi de hafızamızda tazeliyor, kentlerdeki değişime inanın şaşırmamak elde değil.
“Burası ne olmuş” dediğimizde, aldığımız cevap klasik: “Siz kaç yıldır gelmiyorsunuz?”
Her İstanbul seyahatinde Akhisar ilk durak. Nezih’e “Günaydın” derken, katmeri yememek imkânsız. Yıldız Katmer bence bu işin halen lideri… Balıkesir, Bursa arasındaki duraklar da keyifli. Öğle saatlerine denk gelirseniz ve canımız döner çekerse de, adres belli… Uludağ tercihimiz. Damak tadına güvenenler kuyrukta beklerken asla sıkılmıyor…
Pideli kebap… Özellikle de Abidin Usta’nın süt levhası mükemmel…
Bursa’da keyfimi kaçıran tek şey, Timsah Arena’nın yanından geçerken Bursaspor futbol takımının durumu…
“İnşallah” diyeceğiz ama bu işler artık ne nazar boncuğu, ne de temenniler ile düzelecek gibi… Borçlar büyürken, ödenmeyecek seviyelere geldiğinde adeta mat oluyorsunuz. Ülkenin en güzel taraftar kitlesine sahip durumundaki yeşil beyazlıların bu günleri atlatması zor gibi… Mutlaka bir sihirli elin dokunması şart!
Derler ya; çıkmayan candan ümit kesilmez. Biz neler gördük, neler… Demek de tek teselli…
Süper Ligde şampiyonluğu kazanan kulüp olarak futbol tarihimizde yerini alan Bursaspor’u anımsayıp, yola devam ederken Timsah Arena yine Karşıyaka’nın yapılmayan stadını aklımıza getiriyor…
Aslında Karşıyaka Sevdalıların stat aklından çıkar mı?
İmkânsız!
Önümüzde yerel seçimler var; Ankara veya İzmir bunu gündemine alır mı?
Alır.
Seçim vaatlerine gireceği kesin de… Ya yapılacağı?
Bakın bunun garantisi yok!
Karşıyaka Stadı’nın yapılıp yapılmayacağından önemlisi neden yapılmadığı ve varsa önündeki engelin de açıklanmasının yeri ve zamanının geldiğini kulaklarınıza fısıldamalıyım…
Her halde doğru günü bulduklarında, bunu da açıklayacaklar.
Artık topu hiç kimse birbirine pas olarak vermesin veya taca atmasın. Vursun gol olsun!
Seyahatleri severim…
Özellikle gittiğim kentte spor tesisi olup olmadığını bakar, âdetini dostlarımdan öğrenir vakit bulursam da gezerim… Bunu yurt dışında da yapmışlığım oldukça fazladır ki; çoğu zaman “Burada da mı?” diye sitem dolu sözleriyle de karşılaşırım…
Sovyetler’den ayrılan birkaç ülkede özellikle alt yapıları inceleme fırsatını bulduğumda çoğu kez şaşırıp kaldım. Hele birinde küçücük çocukları çamurun içinde sokup, futbol topuyla oynamalarını hayretle izledim.
“Bu çalışma neden?” soruma da aldığım cevap çok mantıklıydı.
Yazmayacağım… Düşünmenizi istiyorum.
İzmir, Bursa, İstanbul, Çanakkale üçgeninden sonra Alaşehir, Denizli, Korkuteli güzergâhından Antalya’dan dönüş, Kemer, Kaş, Kalkan, Göçek, Fethiye, Akyaka sahil yolundan çok keyifliydi. Olympos Antik Kent’in kurulduğu alan ve kanyonun sonundaki sahiline şaşmamak elde değil. Az ilerisindeki Adrasan koyu tek kelime ile harika. Unesco Dünya Kültür Listesinde yer alan Xanthos Antik Kenti ve yolumuz üzerinde uğradığımız Noel Baba Kilisesi ya da resmi adıyla Aziz (St.) Nikolaos Anıt Müzesi gezilmesi, görülmesi gereken yerlerden birisi…
Ülkemizin dört bir yanında o kadar çok görülecek muhteşem yerler var, bunların hepsi de mükemmel güzellikte!
Sizin tercihiniz Yunan Adaları olursa yine de şaşırmam…
Tek şikâyetim bu tatil yöresindeki inanılmaz pahalılık… Kemer de bir esnaf arkadaşa “Yerel halk bu fiyatlara ne diyor?” diye sorduğumda “Onlar buradan alış veriş etmez” aldığım cevaba hiç şaşırmadım…
Daha önce birkaç kez Türkiye Beyzbol ve Softbol Şampiyonaları için Bostanlıspor ile gidip kupa ile döndüğümüz Kemer pahalılık dışında gerçekten gezilecek kentlerimizden birisi…
Kemer’de kendinizi yabancı bir kentte gibi hissediyorsunuz. Özellikle de Rus’lar yoğun. Bu yıl Polonya, Arap ülkeleri, Almanlara da rastlamak mümkün oldu. Türkçe konuşana hasret kaldığımızı itiraf etmeliyim ki; esnafın bile neredeyse ağzımıza kadar girip de Rusça malına methiye yağdırmasına “Merhaba” diyerek onu şaşırttığım çok oldu olmasına da, tatlı bir gülümsemeyle karşılaşmak özrün en güzeliydi…
Onlar da ekmek parasının peşinde…
58. Uluslararası Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun ikinci etabı olan Kemer-Kalkan arasındaki yarışın startını tesadüfen izlemek elbette gezimizin en güzel anlarından birisi oldu. Trafik bir süre durdu ama olacak o kadar. Keşke ülkemizdeki trafik her zaman spor için kördüğüm olsa…
Manisa, Burdur, Denizli, Antalya, Muğla, Aydın il sınırları derken “Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânı” misali yine İzmir’de, Karşıyaka’dayız…
Olmadığımız günlerde Karşıyaka Spor Kulübü’nün olay olan ani tüzük kongresi ve ertelenmesi… Futbolda 1-0’dan sonraki geri dönüş, Pınar Karşıyaka’nın Fenerbahçe Beko zaferi…
Maçı TV’den izledik izlemesine de, genel kurul için söylenecek tek söz ertelenmesinin en hayırlı olmasıydı. Şimdi eteklerdeki taşlar dökülmeli ve Tarihi zaferlerle dolu kulübe yakışır “10 Numara, 5 Yıldız” bir tüzük hazırlanmalı…
Karşıyaka Spor Kulübü’dür. Bu nedenle sadece futbola odaklanmamalı ama futbolun da lokomotif olduğu, kulübün bu branş için kurulduğu da unutulmamalıdır.
Bu yıl futbolda gidişata bakacak olursak, hedef yakın. Unutmayın “Çantada keklik” değil… Futbolda böyle bir deyim yoktur. “Ceketimi assam yine kazanırım” mantığı ne yazık ki Karşıyaka Spor Kulübü için geçerli değildir.
Taraftarın gücü asla ve asla unutulmamalı. Küçümsenmemeli, dirsek ardı edilmemelidir.
Şu sözü de bazıları için hatırlatmak isterim “Yavaş atın çiftesi (tekmesi) pek olur.”
Açıklaması da şöyle:
“Yumuşak huylu kimselerin kızması korkunç olur. Çünkü bunlar, ancak sabırlarını taşıran olaylar karşısında tepki gösterirler. Bunun için davranışları, aşırı bir öfkenin patlamasıdır. Her şeye kızan kimsede, bu denli taşkın öfke bulunmaz.”
Karşıyaka taraftarını anlayabildiniz mi?
Elbette sözümüz meclisten dışarıya… Hak edene!
Taraftar; yenmek ve yenilmek. Sonuç ne olursa olsun takım aşkını kalpten anlatandır. Gol atıldığında “Helal olsun”, gol yendiğinde “Yazıklar olsun” demek, 90 dakikanın sonunu beklemeden yenik duruma düştüğünde “Bu yıl da hiçbir şey olmaz” diyerek sosyal medyada ahkâm kesmek, son düdükten sonra kazanılan zafer karşısında yazdıklarını silerek, “Aslan, kaptan edebiyatı” yapmak da delikanlılığa sığmaz!..
Zaten bunlar da Kaf Sin Kaf’lı olamaz!
Basketbolda da aynı durum söz konusu olmadı mı?
Aliağa’da yenilen takımı eleştirenler, Ufuk Sarıca’ya idam sehpası hazırlayanlar, Fenerbahçe Beko zaferinden sonra yere göğe sığdıramadılar…
Size en güzel cevabı kim veriyor biliyor musunuz? Levent Yüksel’den “Geç Bunları” şarkısını dinleyin anlayacaksınız!
Voleybol ayrı bir sayfa… Onu da açacağız galiba…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!