Bugün için çok sık duyduğunuz bir söz olabilir, “Sosyal demokrat belediyecilik…”
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, bildiğim kadarıyla sosyal demokrasinin temel ilkeleri, “özgürlük, eşitlik ve dayanışmadır…”
Sporda özgür kulüplerin, eşitlik ve dayanışma sonucunda birbirleriyle mücadele edeceği bir lig var mıdır?
Elbette bu sorunun cevabına her kesimden başka cevaplar alabilirsiniz. Tamamının “Evet” cevabını vermesini de kesinlikle beklemeyin.
“Sosyal Demokrat Belediyecilik” kavramını sporla bağdaştırıp da amatör kulüpleri gündeme getirirsek durumun ne kadar vahim olduğunu göreceğiz…
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, belediyelerin spor kulüplerini kurmasına karşı olmamakla birlikte yarışmacı takımları oluşturup, bol sıfırlı rakamlı bütçeleriyle kendisinden destek bekleyenlere rakip olmasına kesinlikle karşıyım…
Halktan aldığı parayla büyük bir güç olup, halkla savaşıyor…
Açıklaması şu: Halkın verdiği, yine halka hizmet için kullanması gereken paralarla (vergi vb.) kurduğu spor takımlarıyla halkın bütünleştiği, mahallelinin, semtin çocuklarının oynadığı, ilçeyi temsil eden amatör çocukların karşısına paralı lejyonerlerle çıkarak egolarını tatmin etmek… Halkın parasını sokağa atmak!..
Olmamalı böyle bir şey. Olamaz da!
“Bardağın dolu ve boş tarafına bakın” diye bir söz vardır… Burası için geçerli değil. Bardak ya boştur veya dolu!
Sen benim vergilerimi alacaksın, hizmet için kullanacağın yerde lüks içinde takımlar kurup, uçaklarla seyahat edecek, beş yıldızlı otellerde kalacaksın. Sonra da “ben halkın yanındayım. Amatörün hizmetindeyim” diye laf salatasına çeşni katacaksın…
Yemezler!
Bir de, dayatmacılık da var… Ya yapacaksın, ya yapacaksın!..
O zaman nerede kaldı, ağzında sakız olan Sosyal Demokrat Belediyeciliğin “özgürlük, eşitlik ve dayanışma…” ana unsuru…
Bir kurulan takımlara bakın, bir de amatörlere hizmete…
Özgürlük yok…
Eşitlik yok…
Dayanışma yok…
Bütçeden spora ayrılan paranın büyük bölümünü kendi kulübüne harcıyorsun. Sebebi: Onlar da amatör…
Amatör kulüplere dağıtacağın malzemeyi Sayıştay’a takılmasın diye ihaleye çıkarıp (Ki doğrusu bu…) en ucuzunu alıyorsun. Futbol ayakkabısı bir maçta parçalanıyor. Futbol topu iki vuruşta yamuluyor, formaları kullanamıyorsun (Her tarafında belediyenin adı yazılı ve tüm takımlara dağıtılanların hepsi aynı) Başka da bir şey yok…
Kendi takımına en iyisini layık görüyorsun ve diyorsun ki, “Dağıtılanlar kullanılacak gibi değil… “
Orta Asya’nın en önemli şair, ilahiyatçı, dai (dua eden, duacı) ve İran edebiyatının en büyük yazarlarından birisi olan Nasır-ı Hüsrev ne der bilir misiniz: “Beğenmediğin bir şeyi başkasına münasip görme.”
Aklın yolu birdir. Hakkın yolu da…
Belediye spor kulüpleri asla “arka bahçe” olmamalı.
Belediye spor kulüpleri semtin çocuklarıyla omuz omuza, onların kurduğu, yaşatmaya çalıştığı, sokaktaki çocuklara doğru yolu sporla gösteren amatör zihniyetteki kulüplerle iş birliği içinde olmalı.
Onlara çeşitli desteğin yanında eğitici olarak da destekte bulunmalı.
Ne olabilir mi? Sadece parasal ve malzeme yardımı değil… Tesis konusunda destek, var olan tesislerin iyileştirilmesi… En önemlisi de eğitim… Okul çağındaki sporculara kitap başta olmak üzere her konuda eğitim desteği. Antrenman öncesi yabancı dil kursu. Okulda zayıf oldukları derslerine öğretmen olanağı, sağlık konusunda uyarılarda bulunacak seminerler. Basit bir diş sağlığı ve kontrolleri için ayrılacak kısa zaman… Gelecek planlaması, aile ve sosyal terbiyeler konusunda psikolojik sunum…
Yeter ki yapmak iste…
ABD’li aktör ve yazar Gene Fowler’in şu sözünü aklınızdan çıkarmayın: “İnsanların size karşı olmaları diye bir şey yoktur. Onlar kendilerinden yanadırlar, hepsi o kadar.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!