Memleketten manzaralar diye çeşitli yorumlarda bulunan, haber, fotoğraf yayan ve görüntüleri sosyal medyada paylaşanlar acaba hiç araştırıyorlar mı?
Sonrasında; bardağın neresinden bakıyorlar!
Dolu tarafından mı, yoksa boşundan mı?
Son dönemde futbolda başlayan analiz, oyuncu izleme, oyuncu gözlemleme, oyuncu seçme ekibi gibi çeşitli isimler altında var olan ve bunlara da Türkiye Futbol Federasyonu tarafından belge verilen kişiler elbette son derece dikkatli olarak görevlerini yapıyorlar.
Bunda hem fikir olabiliriz…
Gözlemlerim bu yönde…
Gençler tecrübelenecekler, o zaman da analizliyi bırakıp takım çalıştırmaya soyunacaklar. Çünkü para orada var.
Paralı yöneticiler veya koltuk sevdalılarına göre, ortalık toz duman olsa da, gözlükleri her neyse her şeyi çok güzel gösteriyor. Öyle görünce de, yukarıya aynısını aktarıyor…
Futbol dünyasında yönetenler, renkli ışıklar içinde mutluluk rüzgârlarında savrulup dururken, iş başında olanların “günlük gülistanlık” havası yaratıp; koltuğu kurtarma sevdasına düşmesi işini seven ve menfaatsiz gönül veren insanların içini sızlatıyor!
İşte kahreden de bu!
Sorulan sorular ve verilen birbirine yakın cevaplar…
Aslında kendilerinin de inanamadığı “Sorunsuz bir futbol dünyası” hikâyesi tam bir hayal dünyası…
İş böyle olunca da, bunun içinde yüzenlere göre; ligimiz üst düzeyde, yerlilerin olmadığı ve dünyanın dört bir yanından gelen futbolcularla gökkuşağı gibi… Üstelik de üzerine basa basa iddia ediyorlar: “Avrupa’nın en değerli ligi”
Elbette sokağa atılan paraları üst üste koy, yan yana diz… Dolarlar, avrolar… Topla, çarp, çıkar ve böl: Al sana en pahalı lig… Sonra dil sürçmesi midir nedir bilemiyorum; bu değer kavramı…
Peki; o zaman soralım?
Biz Lüksemburg’u yenemiyor ve Faroe Adaları’na yeniliyorsak bu bir futbol şakası mı?
Yine hayal dünyasında gezelim ve diyelim ki; hemen şimdi soruna çözüm bulmak için; en lüks otellerden birinde, kalmalı, yeme içmeli, futbol çalıştayı yapın… Burada da konuyu araştırın!..
Akademisyenler, spor ustaları, yıllarını futbol antrenörlüğüne adayanlar, futbol dünyasının alın terini akıtanlar, futbol emekçileri, meslek örgütüne üye gerçek medya mensupları, üst düzey futbol antrenörleri yerine; oy getirecek veya vereceklerini kesin gözüyle baktığınız size yakın hatırlı kişileri davet edeceksiniz değil mi?
Aynen özel uçaklarla yurt içi ve dışı maçlarına götürdüğünüz gibi…
Davet de edin ki; bir dahaki maça biz tamamen yurt dışındaki gurbetçi oyuncularımızla çıkalım ve dünya sıralamasında sonlarda yer alan herhangi adı, sanı duyulmamış bir takımla berabere kalarak bir puanı kurtaralım!..
Sonrası da var; “üst lige çıktık” diye mehter takımı ile sabah akşam kutlama yapalım!
Kral çıplak; siz nerelerdesiniz?..
Gözlüğünüzü evde mi unuttunuz?
Unutmayın kandıracağınız hiç kimse kalmadı…
Derseniz ki; şansızdık, günümüzde değildik!
Adam olana sorarlar: Sahada oynadığınız futbol, futbol mu?..
Futbolun tarifi şöyle:
“On birer oyuncudan oluşan iki takım arasında, kendine özgü küresel bir topla oynanan takım sporudur.”
Önce biz takım olmamışız… Sonrasına gerek kalmıyor…
Takım olmak; Avrupa’nın dört bir yanına dağılmış gurbetçi futbolcuları toplayıp bir gece otelde yan yana getirip, ertesi gün sahada Türk çocuklarına Almanca veya İngilizce taktik vererek olmaz…
Yürekle olur, gönülden olur!.. Değerlerini hissedeceksin. Taşıdığın formanın ağırlığını bileceksin. Kutsallığını özümseyeceksin. Ay Yıldızın şerefini düşünecek ve arkanda seni iyi gününde de, kötü gününde de bağrına basan Türk Milleti olduğunu unutmayacaksın…
Kazanırsın; kaybedersin…
Tek kelime ile rezil olmazsın!..
Günümüzde rezilliğin bini bir para derdi, bir büyüğüm…
Çok doğru bir söz.
“Dostlarınızın sizinle olmasını istiyorsanız, siyasi hayatınızda daima doğruluktan yana olun” özlü sözü duydunuz mu?
Acaba diyorum; bu söz bizim siyasetçiler için mi söylenmiş?
Artık yorumu da siz yapın…
Yeşil sahalardan parke zemine hızlı bir geçiş yapalım ve biz bakalım Pınar Karşıyaka basketbol takımına…
Karşıyaka ile antrenörlük yaşamında, oyunculuk günlerindeki gibi “aydınlık ışık” saçan mazisini yeniden yakalayan ve nice başarılara imza atarak, Karşıyakalıların kalbinde taht kuran Ufuk Sarıca geçen yıldan aldığı dersle yepyeni bir kadro kurdu.
Karşıyaka, kadrosunu Errick McCollum (Lokomotiv Kuban), Jaylon Brown (Hamburg Towers), Angel Delgado (Bilbao Basket), Skyler Flatten (Boras Basket), Vitto Brown (Coosur Real Betis), Mindaugas Kuzminskas (Serbest), Kenan Sipahi (Beşiktaş Emlakjet), Thomas Akyazılı (Merkezefendi Denizli Basket), Mert Celep (Semt77 Yalovaspor), Deniz Kılıçlı (ONVO Büyükçekmece), Duşan Cantekin (Gaziantep Basketbol), Ergi Tırpancı (Semt77 Yalovaspor) ile transferleriyle renklendirdi.
Tony Taylor, Amath M’Baye, Semih Erden, Can Korkmaz, Yunus Emre Sonsırma ve Mahir Ağva ile yollarını ayıran Kaf Kaf için yanıt aranan soru: Bu yıl şampiyonluk hasretine son verebilecek mi?
Aklı fikri hem futbol takımında, hem de yapılmayan stadında olan Karşıyaka taraftarının olmazsa olmasından birisi de basketbol ekibi…
Litvanyalı forvet Mindaugas Kuzminskas’ı son transfer olarak alıp, sükse yapan ekibin bu en büyük hamlesi olarak yorumlandı.
Topsuz alanda oyunu çok iyi okuyan, yarı sahada doğru pozisyon alması gerektiğinin bilincindeki Kuzminskas, dış şut tehdidiyle de fark yaratacak bir oyuncu.
Hiç kuşkusuz uzun rotasyonunun ana parçası olması için alınan Angel Delgado potayı karartan, çember altında bitiriciliğinin ön plana çıkan özelliğiyle bu yılın yıldız adayı… Üstelik de uzun yıllar “Beş numara” diyerek ömür tüketen taraftarın “oh be” dedirteceği türden…
İnşallah yanılmayız.
Diğerleri mi?..
İzleyip göreceğiz…
Yukarı satırlarda demiştik ya; “önce takım olmalıyız” diye…
İstediğin kadar bireysel başarın olsun. Eğer takım olamıyor ve böyle hareket edemiyorsan sadece bireysel istatistik öne çıkar ve sen kazanırken, takımını kaybettirirsin… Buradaki ömrün de bir yılı aşmaz!..
Sizce doğrusu hangisi?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!