Genelde bu lafı çok kullanırlar: Çevreyi tanımamak, iftira atmak!
Yeni bir kente geliyor ve iş buluyorsunuz… Bunu, kendi bilek, zekâ, kişisel ustalık, iş yeteneği, diploma ve mesleki beceriniz gerçekleştiriyorsunuz. Veya gücünüz gerekçe oluyor. Bir de siyasi torpil var. “Adamını bul” mantığı da halen oldukça iyi işliyor. Bulduğunuz adam, sizi hiç beklemediğiniz, rüyalarınızda görüp de inanasınız gelmeyecek bir makama yerleştiriyor.
Yepyeni bir yer. Tanıdığınız pek fazla hatta hiç kimse yok. Ama sizden akıllı insanlar çok… Yeni yaşama alışmaya, insanları tanımaya çalışırken, sizden akıllı, iş bitiren, gerçekten o yerin adamları olduğuna inandığın, bildiğin, hissettiğin veya “bu adamın gözü yerimde” psikozuna girip paniğe kapılıp; “Aman bunları buralardan uzak tutayım da, işimden olmayayım. Sonra benim boş olduğum ortaya çıkacak” olgusunu beyninizde büyütmeye başlıyorsun. İş yapma yerine dedikodu üreterek, iftira atma yolunu seçiyor, en ufak bir tartışma sonunda da “Fırsat bu fırsat” diyerek “Çamur at izi kalsın” misali yapıştırıyorsunuz iftirayı…
Karşı tarafın müdafaa için; “Yok böyle bir şey” diyebileceği ortam da yok! Zaten bunlardan da bihaber!.. Her şey kendi dışında geliştiğinden nereden bilebilsin, arkasından çevrilen dolapları…
Hepimizin biliriz ne olduğunu yine de hatırlatayım: “İftira, az ve yetersiz bilgi ile bolca yorum yapmak demektir. Kulaktan dolma ve yüzeysel bilgilerle sonuca gitme eğiliminde olan insanlar tarafından yapılır. “
Dünyaca ünlü Rus yazar Lev Tolstoy “Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek” der. İşte iftira atan kişi veya kişiler bunu asla bilemez. Çünkü elleri geçmişten kirlidir. Yıka, yıka… Çıkmaz!..
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözü de çok anlamlı: “Haklı olmak, haklı olduğunu bilmek, bir insanı bir ordu içinde bile güçlü yapar.”
Haklıysan; güçlüsündür… Konuşursun. Yazarsın… Alnın ak, başın diktir…
“Bayram değil, seyran değil. Eniştem beni neden öptü…” Derler ya… Bunlar nereden aklıma geldi diye soracağınızı biliyorum. Sakın ha; öküzün altında buzağı aramaya kalkmayın!
Rus yazar Lev Tolstoy’un bir sözünü aktarayım: “Mutluluğu ve gerçeği arayın, gerisi size verilecektir! Oysa insanoğlu sadece gerisini arıyor; Dolayısıyla bulamıyor...”
İşte anlatmak istediğim tam da budur… Geldiğiniz şehirde ne kadar yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınız daha önemlidir.
Ne demek istediğimi düşünün taşının. Biraz da kafa yorup, bulun!..
Çevreyi bilmeden, insanları tanımadan iftira atmak nankörlüğün ta kendisidir… Bu bindiğin dalı kesmenin bir başka yoludur… Unutmayın; su akar, yolunu bulur…
Gerçekler diyordum…
Neredeyse 15 yılı aşacak Bostanlıspor Gençlik Spor Kulübü başkanlığını yaptığım… Sağlıkla, başarıyla devam ediyoruz… Başkanlıktaki istikrarı, yönetimlerde, antrenörlerde sporcularda da sürdürmeyi severim… İstikrar olmayan yerde başarıyı yakalamak zordur.
Düzeni kurmak ise ayrı bir meziyet ister.
Tek istikrarsızlığı sevmediğim branşlaşma… Bir, iki, üç demem… İmkânları zorlar, yapabileceğimiz, yaptırabileceğimiz her spor branşını Karşıyaka’ya, Bostanlıspor’a kazandırmanın gayreti içinde olurum.
Çünkü bu şehir benim şehrim… Yaşadığım, nefes aldığım, hayat bulduğum şehir…
Burada mütevazı olmayacağım… Koskoca bir ilçe, en büyük mahalle. Onun spordaki temsilcisi sadece bir branş da mı olacak?.. Geçeceksiniz bunu… Temelleri sağlam attın mı, korkmadan büyüyeceksin!
Korona virüs öncesi Gençlik Spor Genel Müdürlüğüne tescilli 28 branşımız vardı. Şimdi 29 oldu…
O dönemde de boş durmadık!..
Ne derler; "Boş duranı Allah sevmez…"
Covit-19 sürecinde spor faaliyetlerine ara verildi. Biz de futbolda 2. Amatör Ligde 3 maç yapmıştık. Teknik heyet, bu yıl 1. Amatör Lige çıkmanın daha kolay olduğunu ifade ederek yatırım yapmamızı istemişti. Bizim gibi mütevazı bütçeli bir kulüp için “Hatırı sayılır yatırım”ı yaptık. Üst lige çıkacağız. Daha doğrusu çıkmak istiyoruz. Ama gel gör ki, yaygın hastalık maçların yarıda kalmasına neden oldu. 3 maç oynadık, siz deyin şansızlık. Bence beceriksizlik. Neticede son sıraya demir attık! Oradan kurtulup hedefi yakalar mıydık?
Futbol bu, olur mu? Olur…
Ekip de, “Kesinlikle yakalayacaktık!..” İddiasındaydı.
Ama olmadı. Maçlara devam edilmemesi kararlaştırıldı. Edilseydi; lige devam edecek miydik? Hayır!.. Hiç kimse kusura bakmasın, oynadığımız ortam sağlıklı değil. Hiç bir sporcumun yaşamını riske atamam… İnşallah yeni dönemde tüm eksikler giderilir. Sağlıklı bir ortamda spor yapmaya devam ederiz…
Ligler oynatılmadı. Karar, 1. Ve 2. Amatör Lig birleştirilip, gelecek yıl tüm takımların 1. Amatör Ligde oynatılmasına karar verildi.
Adaletli mi, hakkımız mı? Kesinlikle hayır!
Konfüçyüs ne der: “Asil ve şerefli insan, hak ve adaleti her şeyin üstünde tutar.”
Biz de öyleyiz…
Son sıradaydık, şampiyon misali bir üst lige çıktık…
Söylenecek hiçbir söz yok. Emir, demiri keser.
20. yüzyılın en büyük şairlerinden, Fransız yazar ve düşünür olan Paul Valery’in “Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uykudan uyanmaktır” sözü haksız olarak 2. Kümeden 1. Kümeye çıkarılan takımlara söylenmiş gibi…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!