Bazen güzel bir haber okuduk mu içimiz ısınıyor. “Altınordu Müzesi açıldı” haberine sevinmek bir yana, sporsever olarak nasıl gururlandık. Tarifi imkânsız…
100. Yılına girecek, adını Türk İmparatorluğundan alan Altınordu, Seyit Mehmet Özkan ile geçirdiği evrimle bir anda ülkede rol model olmakla kalmadı, Avrupa’da sesini duyurdu.
Kuşadası, Torbalı, Selçuk da yer satın aldı, kiraladı… Kendi futbol tesislerini yaptı. Gidin görün; bir tek kuşsütü eksik. Mehmet Başkan “istiyorum” dese inanın kuştan bile sütü çıkarır…
Tesislere “Türk Futbolu”nda unutulmazların isimlerini vererek vefa duygusunu da üst düzeye çıkardı…
Sırası geldikçe eserlere devam etti ve nihayet büyük bir eksik olan, müzesi de açıldı.
Şimdi sıra kendi stadını geldi…
Bunu Seyit Mehmet Özkan dillendirdi…
Şirketleşmenin en güzel modellerinden birisi, örnek gösterilecek Altınordu FK (veya AŞ) bugün her ne kadar tek adam yönetimindeyse de, alt yapıdaki sesi tüm eksikliklerini, hataları silip götürmektedir.
Şeytanlarda, “gelip giden” antrenör sayısı bilinenden fazlaysa da, “babam” dediğin ve değer verdiğin tarafından hiç beklenmedik anda kovuluyorsan, bu AŞ’nin ve ticaretin bir gerçeği olsa gerek!
Değişmeyen tek şey; hataya af yok! “Altınordu Modeli”nde bunun büyüğü küçüğü, hatta miniği bile olmuyor. Sıfır taviz… Ya kurala uyacaksın veya kendine yeni bir yer bulacaksın!
Ticaret ve sporun yan yana geldiği AŞ’lerde başarı nasıl gelir? İşte bu sorunun cevabı uygulayıcılara kalıyor.
Öncelikle karar vermek gerekiyor. Yetiştiricilik mi, yoksa yarışmacı takımlar mı?
Başarıyı sportif açıdan her noktada beklemek bir hak mıdır, yoksa kulübün yaşaması mı önemlidir?
Bunları akademisyenler inceleyip, doktora konusu yapsalar çok daha iyi olur…
Bizi aşan konu bunlar…
Çok sayıda davetlinin katıldığı “Altınordu Müzesi”nin açılmasıyla birlikte, “neden Torbalı’da?” sorusu da gündeme geldi.
Bence de “Altınordu Müzesi” Dönertaş 948 çıkmazının hemen karşısında tarihi taş binadaki Altınordu Kulübü olmalıydı. İnşallah orada da Altınordu Spor Kulübü (dernek statüsündeki) Başkanı Sinan Bezircilioğlu gerçekleştirir…
Her şeye karşın; tesislere o müze yakıştı… Yeni yılda camiaya hediye değil, ödül kabul edilmeli…
Altınordu diyoruz da… İsterseniz şimdi resmi kaynaklarda kulübün kurtuluş öyküsüne şöyle bir göz atalım:
İzmir'in en köklü ailelerinin bulunduğu Basmane-Tilkilik-Namazgâh semtlerinde o tarihlere kadar herhangi bir spor kulübü kurulamamıştı. Semt gençlerinden Mustafa (Balöz), Hüseyin (Yurdakul) ve Hoca Mehmet’in (Hancıoğlu) girişimleri ve semt sakinlerinden Doktor Hacı Hasanzade Ethem Bey aracılığıyla bu bölgede de bir spor kulübü kurulması fikri, Ragıp Paşa Kıraathanesi'nde toplanan semtin diğer büyüklerine anlatıldı. Herkesin hemfikir olması üzerine konu Hacı Hasanzade Ethem ve Doktor Cevdet Fuat Beyler tarafından Süleyman Ferit Bey’e de anlatıldı. Süleyman Ferit Bey, Tilkilik-Hatuniye-Namazgah ve İkiçeşmelik semtlerinin yabancısı değildi. Köklü İzmirlilerin oturduğu bu semtleri ve insanlarını iyi tanıyor, içlerinde Kuvayi Milliye yıllarında kader birliği yaptığı insanların olduğunu biliyordu. Arkadaşlarına hemen bu işin yapılması gerektiğini anlattı ve ardından da Vilayet Mektubi Kalemi'nden cemiyet nizamnamesi örneğini sağlayarak çalışmalarına başladı. En önemli adım, kulübün ismiydi... Hemen her gün, isim üzerinde önemli tartışmalar yapıldı. Düşman denize dökülmüş, vatan kurtulmuş, kahraman ordumuz büyük bir zafer kazanmıştı. İşte bu muhteşem tabloya yakışır bir isim aranıyordu. İlk akla gelen Zafer, Hilal ve Kurtuluş isimleri üzerinde duruldu. Her toplantıda başka isimler masaya yatırılıyordu. Bunlar arasında Göktürk ve Sakatürk isimleri ağırlık kazanmaya başlamıştı. Toplantıda bulunanlardan Muallim Mehmet Rıza Bey, Göktürk isminde ısrar ediyordu. Toplantıyı idare eden Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı), “Ben de bir Türk ismi buldum, Yine büyük bir Türk İmparatorluğu olan Altınordu ismini kulübün adı yapalım” fikrini ortaya attı. Ve bu teklif hiç itirazsız kabul edilerek kulübün ismi Altınordu olarak kabul edildi. Süleyman Ferit Bey ise Altınordu’nun hem isim babası, hem de kurucu başkanı oldu.
Altınordu Spor Kulübü, 26 Aralık 1923 tarihinde kuruldu. Kırmızı rengi; Kurtuluş Savaşı’nın isimsiz kahramanları şehit ve gazilerimizin kanından, Lacivert rengi ise, sağlamlığı ve gücü temsilen çelikten aldı. Kulübün kurucuları Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı), Ahmet Şerafettin Bey, Kemal Kamil Bey (Aktaş), Edip Berkant Bey, Eczacı Sermet Bey, Numanzade Ali Rıza Bey, Muallim Mehmet Rıza Bey, Doktor Hacı Hasanzade Ethem Bey, Katip Selami Bey, Cerrah Necipzade Ali Bey ve Eczacı Rıza Bey oldu.
Yıllar acımasız…
O kadar çabuk geçiyor, kulüp devamlı yönetimler değiştiriyordu… Başarı derken, başarısızlıklar zinciri sonunda takımın lig düşmesi camiada büyük üzüntü yarattı. Yapılan genel kurul sonucunda kulübün şirketleşmesi yönünde karar alındı. Isparta’da kulüp satın alacak olan Seyit Mehmet Özkan ile dönemin başkanı Halim Bezircilioğlu ve şu anda dernek başkanı olan kardeşi Sinan Bezircilioğlu temasa geçti. Temmuz sıcağında Çeşme’de başlayan ve yaklaşık 1 ay süren görüşmeleri sonunda Altınordu Futbol Yatırımları Anonim Şirketi kuruldu. Türkiye Futbol Federasyonu 8 Ağustos 2012 tarihinde yaptığı toplantıda Altınordu Spor Kulübü'nün adının Altınordu Futbol Yatırımları Anonim Şirketi olarak değiştirilmesi kararını onayladı. Seyit Mehmet Özkan, Altınordu A.Ş.'nin başkanı oldu.
O günlerden de bugünlere gelindi…
Kolay mı? Asla… O yolları yürümek hiç o kadar da basit olmadı…
Başarıyı elde etmek yılları alacaktı…
Yıllar devam ederken, profesyonel futbol kulüplerine belki de örnek oldu, Altınordu…
Altınordu profesyonel yönetim ve düşünceyle futbolda emin adımlarla ilerlerken, ülkemizde amatör spor kulüplerinin de sadece futbol kulübü olmadığı gerçeğini su yüzüne yine “İlkler şehri” İzmir’den bir kulübümüz çıkardı… Bu Karşıyaka’nın Bostanlıspor’uydu… “Biz futbol değil, spor kulübüyüz” diyerek kollarını sıvadı, peş peşe başarılara imza attı.
Neler mi bunlar?
Amerikan Futbolu, erkekler 12’li ragbi, kadınlar 7’li ragbi, beyzbol, softbol, çim hokeyi, paletli yüzme, su altı ragbisi…
Evet, belki de isimlerini ilk kez duyup da “Aaaaa… Bunlar İzmir’de oynanıyor mu?” diyerek hayret ettiğiniz, TV’lerde zevkle izlediğiniz sporları İzmir’e Bostanlıspor getirdi. Kısa zamanda da Türkiye çapında yedi şampiyonluk kazandı.
Altunspor Kulübü Başkanı Cengiz Altun’un destekleriyle Oryantiring’e el attı. Bir anda İzmir’de dengeleri değiştirdi… Çok kısa sürede çok büyük başarılara imza attı… Yeni başarılar için, şu anda hem milli sporcuları, hem de Türkiye Şampiyonaları hazır…
Dövüş sporlarını “savunma sanatı” olarak kabul eden kulüp, aikidoyla başladı, boks, kick boks, muaythai ile devam etti… Türkiye Şampiyonluklarını İzmir’e getirdi… Halen şampiyonlar bünyesinde barınıyor ve çalışmalarına imkânları ölçüsünde devam ediyor…
Atletizm, çocuk cimnastiği, dart derken tenis ve masa tenisinde İzmir Şampiyonlukları “Başarılar listesi”ne eklendi… Doğa yürüyüşlerini dağcılık şubesi yeni yılda gündemine aldı… Bisikletçiler Antalya’daki ilk Türkiye Şampiyonası yarışında genel klasmanın içinde yer buldu…
Basketbolda 2. Lige yükseldi. Badminton, voleybol, hentbol de İzmir Şampiyonluğu zevkini yaşadı.
Kadınlara pilates yaptırmaya devam ederken, çocuklara resim yarışması düzenledi. Atık Pilleri toplattı. Çevre temizliğini öğretti. Engelsiz spor için çocukları kanatlarının altına alarak, onlara tüm olanaklarını seferber etti.
Futbolda yaşı 5’e kadar düşürdü, “Ağaç yaşken eğilir” sözünü gerçekleştirip A Takımına alt yapıdan sporcu yetiştirmeye başladı. Kadınlarımız “biz neden oynayamıyoruz” dediği gün kadın futbolun da startını verdi. Saha kadınların şutlarından gelen gol sesiyle şenlendi… Halk Oyunlarında ekipler kurdu. Yeni yılda Karşıyakalılara zeybek oynatacak, halay çektirecek, horon teptirecek, kaşık çaldıracak…
Sosyal Sorumluluk projelerine de büyük önem veren, yepyeni başarılara imza atmaya hazır olan Bostanlıspor 2021 Yılında Uluslararası Fair Play Konseyi tarafından “Dünya Fair Play Ödülü”ne layık görüldü…
Türkiye’de bu ödülü alan ilk ve tek amatör spor kulübü olan Bostanlıspor bugün bini aşkın insana spor yaptırmaya devam ediyor.
Walt Disney’in sözü ne kadar güzel: "Başarının yolu, konuşmayı bırakmak ve yapmaya başlamaktır."
O nedenle de Bostanlıspor’un antrenörleri; Behiç Basatuğrul (Futbol Takımlarının Teknik Sorumlusu), Ebru Dıvrak (Koordinatör- Masa Tenisi), Büşra Altun (Oryantiring), Harun Altun(Oryantiring-hentbol), Ceren Cannar (Pilates-Fizyoterapist), Kahraman Alemdarlar (Atletizm), Aytaç Uyanıker (Vücut Geliştirme, Boks, Muaythai, Kickboks), Esra Çimen (Cimnastik), Mizgin Şeker (Tenis), Seda Soylu (Seramik-Psikolog), Yiğit Basatuğrul (Futbol), Ataberk Çeviksoy (Futbol), Gürhan Gülmaya (Aikido), Serhan Ekecan (Tesisler Sorumlusu-Tenis), Tolga Aktan (Kadın Futbolu) işlerini en güzel şekilde yapıyor… Bir de; futbolun emekçisi Taner Çınar’ı da unutmamak gerekli…
18 yıl önce kapanmasın diye aldığımız, tek branşlı kulübümüzde yola çıkarken Eflatun’un sözünü mırıldamıştık: “Her şeyin mühim noktası, başlangıçtır.”
Başladık ve yola devam ettik…
Türkiye Futbol Adamları Derneği (TÜRFAD) İzmir Şubesi tarafından “2022 Yılının Spor Kulübü” ödülünü alırken, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü bir kez daha hatırladık ve tekrarladık: “Ben hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir tanımadım.”
Sağlıklı, huzurlu, mutlu, başarılı, neşeli, güler yüzlü, sporun güzellikleri ve fair play dolu yıllara...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!