Sonunda beklenen yağmur geldi…
Barajları doldurmasa bile, binaları yıkayan, ağaçları ve bitkileri sulayan yağmur, zaman zaman sağanak olarak yağdı.
Elbette planlamalarda yanlış yapılan yerlerdeki su baskınları, Antalya, Muğla ve diğer şehirlerde devam eden hortum, fırtına ve sağanaklardan söz etmiyorum…
İzmir’e düşen son yağmuru seyre dalmışken aklıma geliverdi…
Mecburiyetten işine gücüne yaya gidenler, mecburi alış verişe çıkanlar ile yağışlı havaları sevenler ve eline aldığı şemsiyeyle ıslanmaktan korunarak gezinti yapanlar, havadan çok, yerden gelen kirli suyun tehlikesiyle adeta kanguruya döndü!..
Yanında hanımı, annesi, babası, çocuğu ile yolda yürürken de sık sık tekrarlamak zorunda kaldı: “Aman önünüze bakın!..”
Yazın yakıcı sıcaklarında saçak altındaki klima sularının tehlikesine benziyordu, bu uyarıların ardındaki gerçek!
Yaz aylarında güneşten korunmak için gölgeye sığınıp da, üzerine gelen klimanın sularından kaçarken havaya bakanlar, bu kez yerden gözünü ayırt edemedi… Nedeni de; en az yağan yağmurda bile sokaklardaki taşların oynamasıyla pantolonuna, eteğine, paltosuna sıçrayan kirli sular, çukurlarda biriken çamur, inanın modern kentlerdeki en büyük tehlike!..
Üzerinin batmasından (kirlenmesi) daha da sıkıntılı olanı nedir biliyor musunuz? Ayağının burkulması… Ötesi de var; yerinden oynayan taşa takılıp da tepetaklak düşme riski!..
İnanın bunların hepsi şehirdeki potansiyel tehlike!..
Arabaların üzerinize su sıçratmalarının burada söz edilmesine hiç gerek bile yok… Biriken suyun içinden süratle geçerek suları iki yana fırlatan sürücüyü uyarmaya kalksanız bir de laf işiteceksiniz: “Kaldırımdan git!..”
Sanki yürüyecek yaya kaldırımı kaldı memlekette?..
Nasıl olduğunu bile anlatacak sözleri bulamadığımız yaşam tarzının içinde dönüp dolaşır hale gelmedik mi?
Gülerek gezinecek kentinde, sinir ve stresle hasta olmak bedava!
İnsan buna daha çok üzülüyor. Diyor ki; biz böyle yaşamı hak ediyor muyuz?
Bazen insanoğlu hiç ummadığı taşın baş yardığına da şahit oluyor.
Geride bıraktığımız haftada Alanyaspor’un son şampiyon Trabzonspor’u 5-0 yenmesi gibi… Galatasaray’ın Kadıköy’de Fenerbahçe’yi 3-0 gibi net skorla sürklase etmesini (açık farkla üstün gelmek) söz konusu bile yapmıyorum…
Futbol bu; yenmek kadar yenilmenin de şerefli bir sonuç olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yok, etmiyorsak da; bu fanatizmdir…
Her maçı kazanacak veya her karşılaşmada kaybedecek gibi bir kuralın olduğunu hatırlamıyorum ama her maçını kazanan veya kaybeden takım olduğunu da bilmiyor değilim…
Bazen de kazanacağın maçı kaybediyorsun. Kaybettiğin dediğin an da, kazanıyorsun… Bu genelde tüm spor branşları için söz konusu ancak basketbolda çok daha fazla görmek de olası…
Pınar Karşıyaka’ya bakarsan “Bu maç gitti” dediğin anda kazanan ekip, bir bakıyorsun “Oh be… Kazandık!” derken kaybediyor!
Kazanırken elde edilen puanların getirdiği avantajlar ve sevinç sürekliliği olduğu an, hedefe daha kolay ulaşılabiliyorsun. Sonu zafere kadar gidiyor…
Kaydettiğin her maçın sonrasındaki hüzün bir yana, uçup giden dolarlar, avrolar, TL’ler oluyor ki; bunun telafisi çok zor. Hem puan sıralamasında hem de ekonomik sıkıntı senin sonunu bile hazırlıyor… Onun için kazanmaya bak! Veya kaybetme!..
Karşıyaka’dan devam edecek olursak, basketbolda bu yıl Avrupa hayali yine sonlandı… Hem de kazandığını, turu üçüncü maça taşıyacağını tribünlere kabul ettirdiği, taraftarın sevinç çığlığını atmaya hazırlandığı an kaybetti… Beklenmedik skor ile de, veda ederek sonunu hazırladı…
Yüksek bütçeyle “Avrupa Şampiyonluğu” hayaliyle kurduğun 6 yabancılı kadro ile “Yurt dışı Macerası” bitti, kala kaldı Türkiye’de lig ve kupa…
Bu her takım için geçerlidir ancak Pınar Karşıyaka için daha da net: Attığı zaman kazanıyor… Atamadığı an; potasını iyi koruyamadığından kaybediyor. Ufuk Sarıca’nın da buna karşı aldığı tüm önlemlere, çizdiği oyunlara karşın bugüne kadar çözümü bulamadığını görmemek için kör olmak gerekir…
Yıldızlarla kurulu bir takımda herkesin asker olmasını beklemek hayaldir ama hayallerini gerçekleştirebilmek için de, herkesin asker ruhuyla mücadele etmesi gerekir…
Ligde 14 maçta 10 galibiyet alarak, lider Fenerbahçe Beko ile arasında 2 galibiyet farkı bulunan yeşil kırmızılılar sıralamada dördüncü sırada olmasıyla da, “başarısız” damgasının vurulması büyük haksızlık olur.
Potada “Avrupa Sancısı” inşallah kolay atlatılır. Lige yansımaz…
Filede son yıllarda destan yazan Karşıyaka Voleybol Şubesi şimdilik sportif başarının altında kaldı. Son yıllarda kazandırdığı prestijin yanı sıra yaptığı tesisleriyle de taçlanan yönetimin ısrarı alt yapıdan oyuncunun yetiştirilmesi ve şampiyonluğun kendi çocuklarınla kazanılmasıydı.
Bu düşünceyi dün alkışladık. Bugün de alkışlamalıyız…
Şu anda puan sıralamasındaki görüntüsüyle belki de play offa bile kalamayacak tablonun içinde olması asla içinizi karatmasın… Karşıyaka Kadın Voleybol Takımı yarınlara güvenle bakması nedeniyle sportif başarıdan çok attığı sağlam temelle deprem bir yana, çoğu korkunç fırtınalarda bile yıkılmayacak güçte…
Ligde kalan maçlarda nelerin olabileceğine mutlaka yeşil kırmızılı formayı giyen gençler karar verecek yetenek ve inançta. Sahip oldukları “Kaf Kaf Ruhu”nu sahaya yansıttıkları an başaramayacakları, kazanamayacakları maç yok…
Voleybol Şubesinde istikrarını da sağlayan yönetimle birlikte gelen başarının sırrı “Bırakmak istediğinizde neden başladığınızı düşünün” mantığı olmalıdır. Onlar ne zaman bırakma noktasına gelseler; inançlarını neden yola çıktıklarını hatırlamalarıyla yenilenmekte ve en iyisini yapabilmek için kollarını biraz daha sıvamakta ve fedakârlıklarını arttırmaktadırlar…
Bugün A Takımı 1. Ligde mücadelesini sürdürüyor. 2. Yarının ilk maçını da kazandı. Oynadığı 13 maçta 7 galibiyet alan ekibin 6 da yenilgisi bulunuyor ve 5. Sırada. Lider Göztepe ile 5, üstündeki Muratpaşa Belediyespor ile de arasında 2 galibiyet farkı var. Lideri bilemem ama bir üstle fark kapanmaz mı? Kapanır!
Pota, file derken geldik amiral gemisi futbola…
Tepe taklak giderken 3. Ligde duran ve ekonomik kriz, borçların ardından transfer yasağına girip de amatör küme kâbusları gördüğü dönemlerde alt yapısına önem veren ekip, şimdi yasağın yok olmasıyla ikinci kez transfer taarruzuna başladı…
İlk devrenin sonunda 17 maçta 8 galibiyet 5 beraberlik 4 yenilgi ile 29 puan toplayıp 5. Sırada yer alan Karşıyaka, lider ile arasındaki 10 puanlık farkı ikinci 17 maçlık serüvende kapatabilecek ve doğrudan bir üst lige çıkabilecek mi?
Bir olasılık da play offa kalarak, buradan mı yükselme başarısı gösterecek.
Hiç kimsenin aklının ucuna bile getiremediği bir diğer olasılık, başarısızlıkla yine play off dışında kalması mı?
Karşıyaka Spor Kulübü, Karşıyakalıların bir sevdası…
Karşıyaka Spor Kulübü, Karşıyaka’nın ön önemli simgesi…
Karşıyaka Spor Kulübü, ilçesinin vazgeçilmezi…
Futbolu, basketbolu, voleybolu, yelkeni, tenisi… Ve diğerleri…
Hangi branşta ne kadar büyük başarı gelirse gelsin, Karşıyaka Spor Kulübü’nde taraftarı için futbol olmazsa olmazı…
Tüm Kaf Sin Kaf’lılar ikinci yarının başlamasını dört gözle, sabırsızlıkla bekliyor…
Yazıyı Karşıyakalıların çatlamayan sabır taşından yola çıkarak, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir din adamı, Ahi teşkilatı Şeyhi, Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası, Osmanlı Devleti'nin fikir babası Şeyh Edebali’nin şu sözle tamamlayalım: “Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır.“
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!