Ülkelerin ve kişilerin kaderini “Seçen ve seçilen”ler tayin eder. Demokrasilerde bu kaçınılmaz!
Birisi oyunu kullanır, diğeri o kullanılan oylar sayesinde koltuğun sahibi olur… Türkçesi: Halk isterse seçer ve makama oturtur. İstemezse seçmez…
Neden seçer?
Nedenleri çok. En önemlisi ve tek kelime ile ülkesine ve dolayısıyla da insanlığa, neticede kendisine hizmet etsin diye…
Mutlaka beklentisi çoktur. Tek nedeni de budur… Böyle olmalıdır. Aksini düşünemiyorum.
Senin, benim “tek oyumun ne önemi var” diye sakın düşünmeyin. Bunların pırlantadan fazla değerli olduğunu kabul edin... Gerçek de budur!
Elbette “İstisnalar, kaideyi bozmaz” diye bir söz vardır.
Sen tertemiz duygular içindesin ama bazıları da “şeytanlık” peşinde olup, oyların ranta dönüşmesi için çabalar. Onun veya onların düşünceleri toptancılığıdır… Bu tip bazı uyanık STK’cılar “ufak olsun benim olsun” misali bir şey kapmak için her yolu dener… “Arkamızda şu kadar kitle, bu kadar oy var” derler ama baktığınızda geldikleri yerin nüfusunda o kadar doğan insan yoktur…
Siyaset bu, her şey mubah derler ya… At atabildiğin kadar… Nasıl olsa sazanlar çok. Hemen üzerine üşüşecekler…
Bazıları da gerçekleri görür ama onları yön verenler “bakar kör” olmasını sağlar… Ya onu dinleyeceksin veya istediğin yere gelemeyeceksin. Tercih senin… Seç, hangisini istersen?
Sizce hangisini seçiyorlar?
Yukarıdaki modelleri mi, yoksa cesur yönetecekleri mi düşlersiniz?
Gerçek politikacılar ve vatan sevdalıları bunların tamamen dışındadır… Bu ülkede “Cesur yöneticiler” çoğalmalıdır. Doğrudan, haktan, halktan yana olanlar artık prim yapmalıdır!
Şu siyasetin kıyısından bile geçmeyeyim, bu yaştan sonra siyasi yazı yazmayayım diyorum demesine de, ne kadar kaçarsanız kaçın, kovalıyorlar… Sporumuzu rahat bırakın diyoruz ama nerede?
Bir bakıyorsunuz Bornova’dan bomba patlıyor: Belediye Başkanı çok sevdiğim Dr. Mustafa İduğ İzmir Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu’na başkan adayı belirlemekle kalmıyor, destek protokolü yapıyor!..
Hoppala!.. Bayram değil, seyran değil. Eniştem beni neden öptü…
Konak Belediye Başkanı Abdül Batur’a söylenecek söz yok. O zaten tescilli Göztepeli… Resmen yıllardır sporun içinde.
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın “Kaf Sin Kaf aşkı” dillerde… “Hep destek, tam destek” sloganıyla hareket ediyor…
Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu, Akhisarspor formasının önüne “Akhisar Belediyesi” göğüs reklamı vererek play off öncesi destek oldu. Basketbolda da yeni kulüp kurarak, Akhisarspor’un yarışmacı haklarını alarak, belediye takımını TBL’de oynattı…
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün için söylenecek tek kelime: Spor onun gıdası… Futbol sevdalısı, Manisaspor’un efsane başkanı… O futbolsuz durur mu? Manisa Futbol Kulübü yarattı… Kim ne derse desin, tek kelimeyle eseri… Sevgili Ertuğrul Aytaç… Manisa senden soruluyor. Onaylıyorsun değil mi?
Uzun lafın kısası… Örnekleri yurdun dört bir yanından çoğaltabiliriz. Ama ne gereği var. Bir iki örnek bile yetiyor; siyasetin sporun ne kadar içinde olduğuna…
“Siyaset sporla iç içe olacak” düşüncesini siyasi partilerde de kabul ediyor ki, spor komiteleri oluşturmuşlar. CHP’nin spor kurulu var? Yıllarımı sporun ve medyanın içinde geçirdim. STK’larda her kademede görev yaptım. Ama bir kez olsun siyasetçilerin sporla ilgilenenlerin ve sporun içinde olanların fikrinin numune de olsa alındığını duymadım, görmedim… Sporla siyaseti birlikte götürenlerin fikirlerini parti içinde aldıysalar da onu bilmiyorum… “Karagöz Perdesi” misali, biz sahnelenenleri görüyoruz. Sahne arkası hep onların…
Aynı şekilde AK Parti, MHP, İYİ Parti ve diğerlerinde de mutlaka spora ilişkin bir şeyler vardır…
Haddim olmadan ve izninizle genel başkanlara soruyorum: Siz bu kurulları hangi amaç için kuruyorsunuz? Kime, ne zaman, nerede, nasıl hizmet ediyor. Hiç sordunuz mu?..
“Biz çalarız, biz oynarız” mı yapıyorlar kapalı kapılar ardında?
Oysa halkla bütünleşse, siyasi gücünü sporun ve sporcunun, amatör spor kulüplerinin lehine kullansa ne kadar güzel olur değil mi? Milyonlarca vatandaşımız sporla tanışır ve haşır neşir olur…
Ne dersin Nevzat Altınkalp başkanım… Ya sen Metin Acaroğlu?..
“Olur, bal gibi olur” dediğinizi duyar gibiyim. Ne var ki, asla böyle olmadığını hepimiz biliyoruz.
Gerçek, inşallah düşüncelerimizin dışına çıkar, “Körler sağırlar, birbirini ağırlar…” olarak kalmaz!
Gelin isterseniz, bu ülkede bir ilki gerçekleştirerek tüm partilerin spor üst kurul başkanları ve sporun akil adamlarıyla genişletilmiş spor çalıştayı düzenleyin… Buna da TSYD önder olsun… TSYD Genel Başkanım, sevgili arkadaşım Oğuz Tongsir moderatörlük yapsın?.. Spor Bilimleri Fakülteleri Dekanları da bilimsel destek versin…
Bazı milletvekillerimiz var. Örnek mi? Kardeşim gibi sevdiğim, meslektaşım Atilla Sertel… Spor muhabirliği de yaptı. Sporu da, sorunlarını da çok iyi bilir… Bence o da TBMM’sin yeni döneminde tüm sporcu milletvekillerini bir araya getirerek bu işe el atabilir… Bugün TBMM Çatısı altında görev yapan dönemin parlak yıldızları, profesyonel futbolcular Saffet Sancaklı, Alpay Özalan ve diğer sporcu çeşitli parti milletvekilleri olarak da “rakibiz, olmaz” demekten çok “destekçiyiz, haydi el ele verelim” diyebilirler. Demeliler… “Türk Sporunun geleceği” için el ele vermeliler…
Onlar bugün milletvekili olarak ülkeye hizmet ediyorlar ama yarın yine sporun içinde olacaklar. İş işten geçmeden ve “Ah milletvekiliyken yapmalıydık” deme şanslarını yitirmemek adına bu dönemde “Türk Sporu”nun geleceği için böyle bir eyleme olumlu imza atmalılar…
Her seçim döneminde partilerin, genel başkanların, başkanların “yapacaklarımız” başlıklı vaat bildirilerinde spor mutlaka oluyor. Bunlar genelde kâğıt üzerinde kalıyor… Bu söylemleri, partilerin üst kademelerinde izleyen, takip eden ve “neden yapmadınız?” diye soran denetleme kurulu var mı? Bu da merakım…
Elbette belediyeler spora destek oluyor. Amatör futbol takımlarına yılda üç beş kuruş vermek, giyilmeyen malzemeleri reklam yaparak dağıtmak sporumuza ne kadar fayda getirecek?
Unutmayın, “İnsanları ayıran da birleştiren de hep menfaat davasıdır.” Biz birlik olalım ve menfaatlerimizi “Türk Sporu” adına kullanalım…
“En temiz ve en gerçekçi sevgiler, içinde hiç menfaat olmayan muhabbetlerdir” sözünü hatırlayıp, Ali Hafız Efendi’nin “Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan unutulmaz” deyişini de asla es geçmeyelim…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!