Kurumsal yapı içinde neden “devamlılık esas” derler bilir misiniz?
Kurulan düzenin değişmemesi ve yapının zarar görmemesi önceliktir.
Bunun için de, “sistem” kurulur ve çarklar dönmeye başlar. Sistemin başarıyla çalışmaya başladığında da, dişlilerin arasına giren ne olursa olsun parçalanır gider… Sonuca ulaştığın an, mutluluk senin olur. Amacına ulaşmışsındır…
Uzun yıllar (o dönemi yaşayanlar çok iyi bilir) içinde bulunduğum, soyadımı gururla taşıyan akrabalarımın; kurucu, futbolcu, yönetici, şube başkanı olarak hizmet verdiği ve vermeye de 3. Kuşak olarak devam ettiği Altay’ın bendeki yeri başkadır. Siyah beyazlı camiayı bugünlerde gerçek yerine adımlarını sağlam atarak yükselmeye devam ettiğini görmek mutluluk verici.
Üst üste 2 yıl Şampiyonlukla 7 yıl sonra 1. Lige yükselmek… Elbette büyük başarı…
Bir başarı öyküsü Altay’dan gelelim, başarısızlıklar zinciriyle kahrolan Bucaspor’a… 28 yıl sonra 3. Lige düştü. 40 yıldır oturduğum semtin kulübü Karşıyaka’nın futbol takımına ne demeli?..
Derler ya; “Zengin ve fakir” diye… Bir de züğürt tesellisidir: “Gönlü zengin…” lafı!...
Ama bunlar geçicidir. Önemli olan değerdir. Kim söylemişse söylemiş. Doğru söylemiş. Altın çamura bulansa da yine değerini kaybetmez… Altın her zaman altındır…
Bu laf Karşıyaka Spor Kulübü için her zaman söylenecektir. Çünkü “marka değeri” bir yana, tarihi geçmişi, taraftarının sevgisi, Ulu önderine olan bağlılığı, kentiyle bütünleşmesi tek kelime ile günümüzdeki Karşıyaka Spor Kulübü, çamura bulanmış altından başka hiçbir şey değildir…
Bugün; onun borç batağında olması, zenginlerden destek istemesi değerinden hiçbir şeyi kaybettirmeyecektir. Asla da kaybetmez…
İnanıyorum, bu günler de “gelip geçici” olacak. Ancak “tarihi ders” alınması gerektirecek yıllar olarak da anılması şart!.. Bu tabloyu yaratanlar asla unutulmamalı!..
Kim ne derse desin KSK bu ülke sporunun temel taşlarından birisidir. Taşın yerinden oynaması bile şiddetli deprem etkisini gerçekleştirir…
Bu böyle biline!..
“Zengin ve fakir…” edebiyatını yapanlar çok!
Bugün yapılması gereken, belki de yıllardır söyleye söyleye dilimde tüy biten, yazdığımızda da eleştiri oklarını üzerimize çektiğimiz “Birlik, beraberlik” olgusudur…
Dışarıda kalanın dedikodu yaptığı, başarısız olması için adeta; bırakın duaları, yurt dışı gezilerinde “kiliseye mum diktiği” gerçeğini hiçbir zaman unutmayın!..
Bunlar kimdir, kimlerdir, eskiler mi, yeniler mi?..
Hiç biri önemli değil. Önemli olan olgudur. Olduğudur. Bu gerçeklerin her dönemde yaşamasıdır!..
Yaşanmıştır ki; böyle bir sonuç ortaya çıkmıştır?..
Siz önce bunun cevabını verin. Sonra “Hadi sen de…” derseniz de deyin…
Unutmayın; ne ekerseniz, onu biçersiniz…
Gerçekler ortada…
Bugün borç ne kadardır?
Futbol takımı neden bu noktadadır?
Basketboldaki son fotoğrafı sponsor dahil hangimiz keyifle seyretmekteyiz?
Denizdeki yelkenciler hangi sıradadır?
Kortta kaç şampiyon çıkmıştır?
Bırakın tüm bu sportif manzarayı da, şu soruya cevap verin: “Çalışanlar evine ekmek götürebilmekte midir?”
Karşıyaka Spor Kulübü’nün kurtuluşu diye bir soru sormayacağım. Çünkü ortada “yangında ilk kurtarılacak” diye bir yazı görmüyorum. Yangın da yok!..
Ama yangından mal kaçırmaya çalışanlar çok!..
Kusura bakmayın ama uçaklardaki anonstan aklıma geldi: “Beyler… Bayanlar… Sevgili çocuklar… Uçak havada sağ salım yere indirmemiz için gelin el ele verelim…”
Bugün için gerçek mali tablo ortaya dökülmeli.
Bunu tüm Karşıyaka Spor Kulübü Derneği üyelerinin bilmeye hakkı var.
Geçmişte olduğu gibi “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” sözünü aklımıza getirelim…
Bu kulübün bir takımı tarihinde ilk kez düşmemektedir ama tarihinde ilk kez mahkemeye taşınmıştır…
“Kara tablo” işte budur!
Sanki “Kol kırılır, yen içinde kalır” sözü Karşıyaka Spor Kulübü için söylenmemiş… Son yıllarda, yönetimlerde alınan en gizli karar bile asrın teknolojisi akıllı telefonlar aracılığıyla toplantı anında medyaya servis yapılmaktadır.
Acı olan da budur!
Bizim için haber ve kaynağı kutsaldır ama, eğri oturup doğru konuşmalıyız yapılan kulüp için hainlikten başka bir şey değildir…
Bırakın “benden olmayanın canı çıksın” edebiyatını da, aynaya bakarak kendinizle yüzleşip “Ben canımdan çok sevdiğim Karşıyakam için neden bunları yapıyorum” deyin veya itiraf edin: “Karşıyaka’yı yönetici olduğum zaman seviyorum…”
Sevmek… O kadar kolay mı?.. İçerideyken “seviyorum”, dışarı çıkınca “sevmiyorum…”
Yok ya!...
Bugünün de kıymetini bilelim. Yönetime ve yöneticilere sahip çıkalım… İyi yaptıklarını alkışlayalım. Yapamadıklarında da yanlarında olup, yapabilecek gücü yaratalım…
Maden başka Karşıyaka yok…
Eğri oturalım ama doğru düşünelim…
Uzun lafın kısası…
Sözüm meclisten dışarı değil, bu tablonun içinde yer alan kişi ve kişiler içindir… Bugünkü yönetim veya geçmişteki yöneticiler… Herkes “yüreğindeki sevgi”yi ortaya koyarak göreve geldiğini söylüyor ama bir de gerçek var ki; güneş balçıkla sıvanmaz…
Anlayana saz, anlamayana davul zurna az…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!