Her Türk Gencinin yüreğindeki “Atatürk Sevgisi” zaman zaman tuvallere, duvarlara, panolara, neonlara yansıyor… Bugünkü hayatımız ve yaşamımızı ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz… Onun sevgisi kalplerimizin derinliklerinde gizli…
Ulu Önderimiz için Selanik dendiğinde akla gelen söz şu oluyor: “Bizim maviye olan düşkünlüğümüz Selanik’te açılan bir çift gözle başladı.”
Saygıdan söz ederken hep düşünüyoruz: “Çağımızda hiçbir isim Atatürk’ün adı kadar büyük saygı yaratmamıştır.”
Çoğu zaman hizmetten laf açılır. “O bunu yaptı, şu şöyleydi.” Ama “Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk’tür” sözü bir ülkeye yapılan hizmeti özetlemekle kalmıyor her şeyin önüne geçiyor…
İzin verirseniz, unutamayacağım bir anımı anlatmak istiyorum.
Köyceğiz Ekincik Koyunu yeğenim Onur keşfetti… Yanlış anlamayın İtalyan kâşif Kristof Kolomb misali değil… İş için çekimlere gittiği bu koyun güzelliklerini görünce kız kardeşim olan annesi ve babasına balbaldıra ballandıra anlatınca gezmeye meraklı kardeşim de ilk sıcaklarda arabaya atladıkları gibi ver elini Ekincik…
Ekincik bakir bir sahil köyü... Köy dağın tepesinde ama sahili harika… Uzun bir araştırma sonucu kalacakları yer olarak en iyi ve ilk tercihleri Ekincik Green House oldu… Onlar da tatilden memnun kalınca bize önerdiler… Kalktık gittik. Orada Bornovalı Ozan Sümer ile tanıştık. Ozan, Köyceğiz Ekincik Green House Pansiyonun sahibi… Cıvıl cıvıl, yerinde durmayan, hareketli bir genç… Bir bakıyorsunuz karşınızda, “Ozan…” diyecek olsanız, kaybolmuş…
Bir şey istediğinde “otel sizin, girin mutfağa halledin” diyecek kadar da açık yürekli… Bir, iki, üç… Sürekli gittiğimiz yer oldu… Küçük sevimli ama inanılmaz güzel olan koydaki sahilin en iyisi…
Ozan’a internet şifresini sorduğumda “Ulu önderimizin doğum ve ölüm yılı” dedi… “Tamam, bizim için sorun yok da; yabancılar ne yapacak?” der demez “Öğrensinler ağabey. Kendileri bilir. Ya öğrenirler, ya da internetsiz kalırlar” cevabını verdi…
İşte içimizdeki Atatürk sevgisi böyle bir şey… Atatürk’ü öğreneceksiniz…
“Öğreneceksiniz” diyenlerden birisi de bizim Altar… Kusura bakmayın, bizim diyorum. Çocukluğunu bildiğimdendir. Karşıyaka’ya geldiğim gün tanıdım… “Keşke de tanımışım” dediklerimin ilk sırasında Altar Toker…
Özellikle siyaset, toplumsal özgürlük, haklar, eğitim, din üstüne yazılarında geliştirdiği düşüncelerle tanınan İsviçre doğumlu Fransız filozof, denemeci, müzikbilimci ve romancı olan Jean Jacques Rousseau “Dünyanın en mert erkekleri az söz verir, ancak verdiği sözü mutlaka yerine getirir” demiş…
İşte Altar böyle birisi. Az söz verir ama sözünü de yerine getirir… Sen ne düşünürsen düşün; benim için delikanlıdır… Merttir… Sözünün eridir… Altar için senin ne düşündüğün beni ilgilendirmez. Asla düşüncen de benim için geçerli değildir…
Ülkesini, şehrini ve özellikle de doğduğu ilçesi için ölümü göze alacak kadar da kahramandır. Karşıyaka sevdalısı, Kaf Sin Kaf hastası… Ama hepsinden de önemlisi Atatürk aşığıdır… İşlettiği restoranını da Atatürk fotoğrafları ve sözleriyle süslemiş, Atatürk sevgisini yüreğinden Karşıyaka sokaklarına taşırmıştır… Bu sevgiyle ölüp ölüp, dirilir…
Bostanlı’da Aralık Sonu Ocakbaşı…
Hiç gittiniz mi? Gitmenizi öneriyorum. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün size bakışları arasında ağız tadıyla kebap yiyebileceksiniz ve bir daha gitmek için gece olmasını sabırsızlıkla bekleyeceksiniz…
Sakın bu yazıyı bir reklam olarak kabul etmeyin. Mekânın reklama ihtiyacı yok. “Haydi, bu akşam Altar’ın yerine gidelim” derseniz, boşuna gitmeyin yer bulamazsınız… Günün erken saatlerinde veya bir gün önceden rezervasyonunu yapacaksınız, yaptırmalısınız…
Her kesimden insanın uğrak yeri olan restoranda televizyonlarda görüp ulaşamadığınız ünlüleri de görebilirsiniz… Müzisyenler, ressamlar, teknik direktörler, başkanlar, iş adamları… Kimi saysam ki!..
En önemlisi de burada spor konuşulur. Takım konuşulur… Kulüp konuşulur… Sıkı durun; sadece bir tek kulüpten söz edilir… Diğerleri yasak!
Altar’ın Yerinde Karşıyaka Spor Kulübü’nden başka kulübün sohbetine izin verilmez demeyeceğim. Öyle bir kural yok ama bu kuralı müşteriler kendiliğinden koymuş. Kaf Kaf’tan başka konuyu kesinlikle açmazlar… Açanı da konuşturmazlar, dinlemezler… Laf döner dolaşır Kaf Sin Kaf’a gelir…
Atatürk Sevgisiyle sımsıcak mekânda, koyu sohbet de Karşıyaka’dır…
Atatürkçü, Karşıyaka sevdalısı, teniste şampiyonlukları KSK’ye armağan eden teniste zirveye doğru adım adım ilerleyen Pelin ile Pırıl’ın babaları, dünya iyisi Fulya’nın cesur eşi, manevi oğlum gibi sevdiğim Altar’a neden “Adam gibi adam” diyorum biliyor musunuz?
“Adam dediğin sözünün eri olmalıdır ama sözünü insanın arkasından değil, yüzüne karşı söylemelidir” İşte bunu yaptığından...
Bir de; her zaman söylediği şu sözden: “Atam sen rahat uyu, yolcusuyuz biz hürriyetin. Atam sen rahat uyu, bekçisiyiz Cumhuriyetin….”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!