Havaların sıcaklığını göz önünde bulundurduğumuzda, liglerin yeni güne kadar sarkması olağan diye düşünüyoruz. Elbette iklimlerin değişmesi ve futbol takvimi, ne soğuk ne de sıcak hava dinliyor… Tek engel korona virüs. Onu da aşılar ile çözmeye ve aşılı seyirciyi tribünlere almakla çözeceklerine inananları biz de destekliyoruz.
Futbolda en üst iki lig başladı. İlk haftalardaki neticeleri anımsayın bakalım sürpriz var mı? Veya beklediğiniz, beklemediğiniz sonuçlar nelerdir?
Bunların soruları için belki de yanıt erken olacak ama oynanan futbolu soracak olursak vereceğiniz cevap aynıdır diye düşünüyorum: “Eski tas, eski hamam…”
Yanılıyor da olabilirim.
Ne var ki, yanılgı duymadığımız dünyanın hangi ülkesinde daha birinci maçtan sonra teknik adam değişikliği olacak!
Bizim futbolumuzda “oyuna” değil de, “sonuca” odaklı teknik adamlar göreve geliyor veya gidiyor… Oynanan futbol, geleceğe yatırım, gençlerin kazanılması… Bazı “günü kurtaran yönetici” modeline uymadığı için onların kafasına göre tek şey söyleniyor: “Geçin bunları…”
Her dönemde revaçta olan “Sallayın gitsin…” mantığı, değişimlerde en önemli rolü oynadığı için “Türk Futbolu” yerinde sayıp duruyor. Bazen de geriye gidiyor. Buna en güzel yakıştırma, “Mehter Takımı” modeli olacak. Bir ileri, iki geriye…
Bakın bakalım ilk iki hafta sonuç odaklı kaç teknik adam değişti?
Rakamlar bizi ne yazık ki haklı çıkarıyor.
İzmir’in iki güzide en üst lig takımının lige başlangıcına bakacak olursak, Altay için “Şahane” kelimesinde tüm futbolseverler hemfikir olacak. Göztepe için de “Beklenmedik…”
Alanya gibi son yılların flaş ekibini deplasmanda farklı yenerek sükse yapan Altay da en büyük silah, camianın öz evladı, teknik direktör Mustafa Denizli…
Sessiz transferleriyle iyi bir ekip oluşturduklarını belirten Altay’ın 2. Haftada yıllar sonra yükseldiği Süper Ligin zirvesinde yer alması, averajla da olsa “Liderlik Koltuğu”na oturması sadece Altaylıları değil, İzmir hatta Egeli taraflı-tarafsız futbolseverleri de mutlu kılıyor…
Herkesin temennisi böyle devam etmesi…
Eder mi? Kesinlikle etmeli…
Göztepe de engel AŞ yönetiminde olsa gerek. Başkanın talihsiz “bırakacağım” açıklamaları güven sarsılmasına neden olduğu gibi, huzursuzluk da yarattığını; camianın ileri gelenleri ile İzmir ekibine yakın futbolseverlerin öncelikli düşüncesi…
Başkan Mehmet Serpil’in istifası ve “Kulübümüzü çok daha iyi noktalara getireceğine inandığım bu adımla yönetimde üstlenmiş olduğum tüm görevler bir İcra Kurulu tarafından yürütülecek olup, yeni bir yapı bayrağı devralana kadar yönetim sistemimiz bu şekilde devam edecektir” açıklaması sonuçlar üzerinde etkisi ne derece oldu ve gelecekte olacak mı? Sorusunun cevabı şu anda bilinmez ama ilk iki haftalık skora bakarak “Böyle olacağı belliydi” demekten de kimse kendini alamıyor. Ancak bu son derece yanlış da olabilir... Burada bilinmeyen denklemler devreye girer!
TFF 1. Ligin ilk iki haftasına baktığımızda, Ege takımlarından bu yıl ilk kez bu ligde oynayan ve alt ligden taşıdığı yenilmezlik unvanını 40. Maça çıkaran Manisa FK’nin “ikide iki” yapması, geçen sezon Süper Ligden düşen Denizlispor’un “ikide sıfır” çekmesi dikkatlerden kaçmadı.
İkinci hafta sonunda Menemenspor ve Balıkesirspor 3 puanı dağarcığına attı. Gözlerin her zaman üzerinde olduğu, tamamen “Türk Oyuncu” ile oynayan Altınordu'nun 1 puan almasından çok, ilk hafta deplasmandan getirdiği puanın moraliyle kendi evinde favori çıktığı karşılaşmadan 3-1’lik yenilgi ile ayrılması oldukça yadırgandı.
İlk iki hafta ne getirir ne götürür? Genelde, puan kaybedenlerin gerekçesi lige alışma, takımı oturtma, düzeni kurma olarak aktarılmaya çalışılır. Ancak gerçek olan hazırlık dönemini iyi geçiren ekiplerin bu söylemleri hazırlıkta aştığı için lige başarılı giriş yapmasıdır. Onlar bahanelerin arkasına sığınmazlar. Aksine “Çok iyi hazırlandık” havasını yaratırlar…
Profesyonel futboldaki heyecanda Süper ve 1. Ligin ardından 2. Ve 3. Ligler önümüzdeki ay start alacak… En çok merak edilen Karşıyaka’nın “transfer yasağı”nı kaldırıp kaldıramayacağı… Belki siz yazıyı okurken, Kaf Sin Kaf’lılar böyle bir müjdeyi de alabilirler… İşte o zaman stadı olmadığı için Tire’de oynamaya mahkûm olan taraftar, davul zurna eşliğinde göbek havası atacak, tribünlerde galibiyet sonrası “İzmir Marşı”nı söylemeye hazırlanacak! Allah'tan son anda Atatürk Stadı'nda yıkım tehlikesi ortadan kaktı da, deplasman sancısı sona erdi...
Profesyonellerin heyecanının ardından adı amatör ancak işlevleriyle profesyonel olan, amatörlükten profesyonelliğe geçiş sınırı BAL (Bölgesel Amatör Ligi) Ligi şu anki planlamaya göre Ekim ayında başlayacak.
Yaklaşık 1,5 yıldır futbola hasret kalan amatörlerde uzun ara sonrasındaki ilk heyecan 2 Ekimde U 14 maçlarıyla başlayacak. Ardından 24 Ekimde İzmir Amatör Süper Ligde ilk düdük çalacak. Büyük bir heyecanla beklenen İzmir 1. Amatör Lig maçları ise, gelecek yıla sarktı. Onun da başlama tarihi 20 Şubat 2022.
Demek ki gerçek amatörler 2020 ve 2021 yıllarını “Boş yıllar” olarak tarihlerine not edecek!
Elbette Covit-19 vakalarının artma olasılığı maçların tarihleriyle otomatikman oynayabilir. Bugünkü planlamalar değişime uğrar. Sizin anlayacağınız sağlık varsa amatör futbol olacak. Doğrusu da bu…
Profesyonel futbola etkisi az olan korona virüs ve varyantları ne yazık ki amatör futbolu adeta tuş etti…
Müjde verildi, verilmesine de… Herkesin kafasındaki soru hep aynı: “Acaba amatör lig maçları oynanacak mı?”
Şimdilik sorunun cevabı açıklanan maç takvimi ile verildi. Ancak bizler önümüzü görebiliyor muyuz? Kesinlikle hayır!
Buna en büyük gerekçe de önlemlerin nasıl alınacağı. Bu halen büyük tartışma konusu…
Bu konuda haklı gerekçeler çok.
Öncelikle amatör maçların oynanacağı futbol sahaları yetersiz ve çoğu elverişsiz…
Seyirci tribünleri ilkel, üstelik de çoğunda yok…
Soyunma Odaları yetersiz olduğu gibi, sağlıksız…
Maçlara ambulans hiçbir zaman için gelmez. Sakatlıklarda yöneticiler ya bir taksi çevirip veya özel aracına futbolcusunu “karga-tulumba” atar ve hastaneye götürür…
Buradaki tek gerçek; oyun alanında sağlık için elinde çantası, içinde ne olduğu bilinmeyen sağlık malzemesiyle futbol aşığı sağlık görevlisinin bulunmasıdır… Onlar da; sevdalı oldukları için görev kabul eder! Alkışı hak eden onlardır… Çünkü maddi getirisi de yoktur!
Hakem, bir tek polis (veya güvenlik) olmadan maçı başlatmaz ama; sağlıksız maç başlar…
Haydi, böylesine bir ortamda, hep beraber Korona Virüsü kovalayalım…
İnanıyor musunuz?
Kim “evet” derse kendini kandırır…
Gelin hep birlikte oynanacak ortamı sağlayalım ve ondan sonra karşılaşmayı başlatalım...
Böyle “sağlıklı” mı yapalım. Yoksa bugünkü ortam bize yeterli mi diyelim?
Gençlerin sağlığı mı, yoksa maçların başlaması mı önemli?
Ne dersiniz? Düdüğü çalalım mı “Düüüüt” diye!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!