Çaresizlik tavan yaptı...
Haklılar, masum ve mağdurlar, HAKSIZ oldu.
Haksız, kurnaz ve uyanıklar, HAKLI duruma geldi...
Gerçek anlamda haklı olan mağdurlar, haklarını aradıkları hukuk sisteminde, ezildi ve üzüntüleriyle başbaşa kaldı...
Bu kötü gidişe, bir türlü çare bulunamadı. Nasıl bulunsun ki?..
Hak aranması gereken alanlar, korku üreten engel duvarı haline dönüştü...
Mağdurları anlayamayan, gerçekleri arayıp öğrenmek yerine, esastan değil, usulden hata yapılmasını bekleyen ve böylece kolay karar yolunu seçen, kurumlar haline dönüştü...
Haklı ve mağdurların durumu, umurları bile olmadı...
Vatandaşların büyük bölümü, kurnaz ve mevcut yasaların, vital (zayıf) noktalarını iyi kullanabilen bazı avukatların, meslek ahlakına ve ilkelerine uymayan uygulamalarıyla, daha da mağdur oldu...
Evet...
Ben de, Lisans Diplomamı, Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden (Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünden) almıştım... O nedenle de, ülkemizdeki "HUKUK SİSTEMİ" nin çökme noktasına geldiğini ve zararlı yapıya dönüştüğünü, o kadar net görebiliyorum ki.. Hem de, yüreğim eriyerek...
Öyle ki...
Kolluk kuvvetlerinden tutun da, adliye, vilayet ve diğer devlet kurumlarından korkan, ürken, çekinen bir millet yaratıldığını hissederek...
Açıkçası: Bu milletin çoğunluğunu teşkil eden, haksızlığa uğrayan ve hakları korunamayan, mağdurlar, "HUKUK" sistemimizin ve "YARGI". erkimizin kurbanları noktasına getirilmişlerdir...
Olumsuz konuları yaşadığımız bu noktada, birinci derecede sorumlu kurum, yargı ve adalet sistemidir... Barışın bozulmasının, huzur ve mutsuzluğun, yegane müsebbibi, "HUKUK" sisteminin kendisidir...
Bu yaşıma kadar, yasalara saygılı ve hiç suç işlemeden, ama, zaman zaman haksızlığa uğrayan 76 yaşıma gelmiş, tecrübelerle eğitilen bir vatandaş olarak, ne yazık ki, tespitlerim böyledir.
Kaldı ki: TÜRKİYE'NİN 1960-70'li yıllarda, Ağır Ceza Savcısı olarak görev yapan, İzmir Savcılığı döneminde, emekli olan, ceza hukukçusu bir babanın evladıyım. Ailemde ve sülalemde, Yargıtay Ceza Dairesi Başkanlığı yapmış olan kuzenlerim olduğu halde, "HUKUK" sistemimizin adalet dağıtamadığını ve çöküş noktasına geldiğini, çok açık biçimde görüyorum...
Bakınız size çarpıcı bir örnek vereyim...
Hukuk sisteminin kişisel mağduriyetlere sebep olması bir yana, toplumsal mağduriyetlere de, seyirci kaldığını, üzülerek görüyorum...
Peki: Kimlerdir bu mağdur toplum?.
Ekmeğimizi pişirenler... Soframıza getirenler. Fırıncılar ve aileleri...
Sayıları, milyonlarla ifade edilen topluluk...
Hemen hemen hepsi mutsuz...
Çünkü, haklı isteklerini ve çırpınışlarını, yediğimiz ekmekte emeği olan fırın çalışanlarını, işverenlerini, mevcut adalet sistemimiz, sadece seyretmektedir...
Mülki ve mahalli idare yetkilileri de seyretmektedir. Anadoluda bir ata sözü vardır. "Yırtılan yaka, tüfekçi Bekir'in" derler...
Yani, ateş düştüğü yeri yakıyor. Diğerlerinin umurunda mı?...Nasıl olsa, "EKMEK ELDEN, SU GÖLDEN!.." deyimine uygun, boş vermişlik, her tarafı sarmış, kanser gibi, toplumu eritiyor...
Oysa: Ekmeğin önemini ve emeği geçenlerin değerini, 1941-45 arası dönemde (ikinci dünya savaşı) sırasında, Almanya Nazi Kamplarında'ki olaylar sonucu öğrenmişti, insanoğlu.. Tek bir somun ekmek karşılığı, esir olan bir Yahudinin, on bin Alman markı para ödediğini, tarihi belgelerden okuyup öğrenmiş idik...
Şimdi: Bütün yargı mensuplarına, avukatlara, mülki ve mahalli idare amirlerine, hükümet üyelerine, TBMM'si üyesi Millet Vekillerine, soruyorum!..
Sayıları milyonları bulan ve çalışma koşulları nedeniyle, mağdur ve mutsuz olan insanlarımızı, huzura kavuşturmak, bu kadar zor mu?...
Yıllardan beri kanayan yarayı kapatmak, mümkün değil mi?
Kan akışını sona erdirmek, imkansız mı?
EMPATİ kurup, kendi hayatınızdan ve aile yaşamınızdan pay biçin. Fırın çalışanlarının da kendi ve aile yaşamlarını, insana yakışır biçimde düzenleme hakları yok mu?
Neden, kangrene dönüşmüş bu yarayı, kesip atmıyor sunuz?. Tedavisi için çare üretmiyor sunuz?
Neden, yıllardan beri, sadece seyir ediyor sunuz?
Hani, "HUKUK ve ADALET" olgusu, uygulandığı alanlarda, hak ve mağduriyetlerin, koruyucu ve güvenli limanıydı?... ".
Hani?.... Nerede?..
Kaldı ki, TBMM'nde, halen, 123 avukatlık mesleğinden gelen milletvekili var. 68'i AKP'li. Diğerleri MHP ve muhalif partilerden. oluşuyor. Hani?..... Neredeler?...Ayda 20 bin TL. maaş alanlar... Tuzları kuru olanlar.. Devletin özlük haklarından, dibine kadar yararlanan menfaatçiler... Hani?.. Neredesiniz?...
Şimdi: Diğer taraftan...
Bu makalemi okuyup yorum yapmasını istediğim, Yargıtay Ceza Dairesi Başkanı olarak görev yapmış olan (emekli) kuzenimin görüşünü aldım. Fikir ve düşüncelerimi değerlendirmesini istedim. Karşılığında, bana, tamamen ayni görüşte olduğunu söyleyerek, tebrik etti.
Bu çerçevede: Birisi çıksın ve bana, haksız olduğumu söylesin. Karşılığında, haklı olduğumu, somut kanıtlarıyla, bir daha ve bir daha anlatayım. Taa ki, anlamayanlar, anlayana kadar!..
Daha başka, nasıl söyleyebilirim ki?
NOKTA...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!