Hep hata. Hep hata!..
Bir türlü kurtulamadık!...
Hani, istikrar kelimesini sevimli kabul ederiz, değil mi?
Kalıcı, sağlıklı ve yararlı biliriz.
Ama, gelin görün ki;
Bu sevimli kelimeyi bile, olumsuz yönde kullanabildik!...
Yani, hataların devamlılığını, başarabildik!...
Problemlerin istikrarını, sağlayabildik!...
Özellikle;
Siyaset ve hukuk sistemlerinde, yarattığımız sorunlar,
öylesine ivme kazandı ki.
Bu konuda, maşallah, hiç bir ülke, elimize su dökemiyor!...
Neye benziyor, biliyor musunuz?
Nasıl ki;
Bir beden, veya vücuttaki organlar,
ya da bağışıklık sistemi zayıflayınca,
zararlı virüsler (mikroplar), kolaylıkla girip,
faaliyetine ve tahribatına başlıyorsa,
bizim ülkemizdeki son gelişmeler de,
ayni buna benziyor.
Yani;
Türkiye'nin tamamını, milletiyle, topraklarıyla,
devletiyle, rejimiyle ve sistemleriyle,
insan vücuduna benzetirsek,
zayıflıklar ve dengesizlikler olduğu anda,
problemler başlıyor. Hastalıklar oluşuyor.
"Hataların boyutu", giderek büyüyor.
Hem de, her konuda.
Bakın;
Son durumumuza. Hem siyasette, hem hukukta.
Herkes, kendini haklı görüyor. Çatışıp duruyoruz.
Bir türlü, sağlıklı ve huzurlu sonuca ulaşamıyoruz.
İki tarafı pislenmiş değnek gibi.
Hangi tarafı tutsak, elimiz kirleniyor.
Yolsuzluk, hırsızlık, soygun ve yalanlar manzumeleri,
almış başını, son sürat, gidiyor.
Kamu oyu ve tüm siyaset alanları,
Başbakan'a kilitlenmiş durumda.
Her türlü sorunun yaratıcısı olarak, gösteriliyor.
Adeta, tek suçlu ve olayların yaratıcısı kabul ediliyor.
Pek tabii ki, muhalefet cephesinden söz ediyorum.
Sanki;
Sadece bir kişi, elinde sihirli değnek varmış gibi,
tüm milletle ve devletle, adeta oynuyor.
Kendi isteklerine göre, biçim veriyor.
Hırsını, kinini, öfkesini ve ihtirasını tatmin edercesine,
inançlarını ve çıkarlarını kuruyor.
Gücünü, kendisini seçen kitlelerden değil de,
yalnızca kendisinden alıyormuş gibi!...
Muhalefet ise;
Sadece, Başbakan'ı hedef alarak,
mücadelesini sürdürmeye çalışıyor.
Böylece de, "HATALARIN BOYUTU", gelişiyor.
Siyasi yanlışlar yüzünden, ülkemiz, zarar görüyor.
Oysa;
Türkiye'nin son 53 yıllık siyasi geçmişine bakarsak,
hataların, aşamalarla, bu günlere kadar büyüyerek geldiğini,
kolaylıkla, tespit edebiliriz.
Geçmiş hükümetlerin, koalisyonların dönemlerinde,
yoklukların, kuyrukların, kavgaların, gereksiz darbelerin,
uygulanan hukuksal, eğitimsel, siyasal ve ekonomik haksızlıkların,
sinsi biçimde, yaşayıp yeşeren,
parçalanma ve nefret duygularının, farklı ideolojilerin,
yaratıcılarının unutulmaması gerektiğini, düşünebiliriz.
Doğal olarak da;
Toplumsal yapımızın, bu günkü idare sistemine,
siyasi ve hukuk çizgisine ve anlayışına, görüne görüne,
yerleştiğini. söyleyebiliriz.
Milletçe;
Son yaşadığımız sorunlarda, dikkate alamadığımız,
ya da, gözümüzden kaçan, o kadar çok neden var ki!...
Sayılamayacak ölçüde.
Devleti yönetenler ile yönetilen toplum içerisinde,
çürümeler ve bozulmalar, öylesine boyut kazandı ki!...
Adeta, içten içe küflendi. Seçilenler, seçenlerin aynası oldu.
Seçilenlerin kalitesini ve icraatını beğenmeyenler,
mücadeleyi, seçenleri devre dışı bırakarak, yapmaya çalıştı.
Yani, hataları, yine yanlış yerde aradı.
Pek tabii ki, sonucunda da, muhalefet,
bir türlü, iktidar olmak şansını yakalayamadı.
Haklı olsa bile!...
"HATALARIN BOYUTU" nu büyüterek!...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!