Karşıyaka Spor Kulübü… Türkiye’nin gâzi kurumlarından, İzmir’imizin ilk spor kulübü, geçmişi ve geleceği ile bu toprakların yüz akı “Kaf Sin Kaf”’ımızın 110., Milli Mücadele’mizin 100. ve Cumhuriyet’imizin 99.Yılı Kutlu olsun!
1 KASIM: SEVDAMIZIN KURULUŞ ÖYKÜSÜ
İzmir’in ilk Türk kulübü, 1 Kasım 1912’de, zamanının çağdaş stadlarından Omiro Tarlası adı verilen, Ferik Osman Paşa Camii yanındaki meydanda, İzmir’in karşı yakasının en kuvvetli oyuncuları tarafından kuruldu.
Kurucuları arasında Karşıyaka’nın önde gelen ailelerinin büyükleri olduğu gibi, toprak sahalarda top peşinde koşan, İngiliz ve levantenlerden öğrendikleri futbolu hayatının tam ortasına yerleştiren gençler, zamanın ortaokul ve lise öğrencileri de vardı.
İzmirli Türk sporcular ki çoğunlukla; mekteblerini tamamlamış, İzmirli gençlerdi. İttihad ve Terakki Mektebi öğrencileri ile İzmir Sultanisi öğrencilerinden zaman zaman takviye alıp, Karşıyakalılar ile maç yapmak için Cuma günleri Karşıyaka’ya gelirlerdi.
1914 yılında Altay Spor Kulübü, İzmir Türk Ocağı himayesinde kurulunca, Müdafaa-yi Milliye Cemiyeti’nin Karşıyaka şubesi himayesinde “Türk Mümarese-i Bedeniyye Terakki Kulübü” nâmıyla teşkilatlanıp, resmen çalışmaya başlamışlardı.
Burayı özellikle açmak istiyorum, Müdafaa-yi Milliye Cemiyeti; Balkan Savaşları’nı kaybettikten sonra iktidara gelen İttihad ve Terakki mensubu Türk aydınları tarafından kurulmuştu.
II. Meşrutiyet’ten itibaren faaliyete başlayan Türk Ocağı, Donanma Cemiyeti, Müdafaa-yi Milliye Cemiyeti gibi milliyetçi örgütlerin İzmir’de, İstanbul’da ve tüm Anadolu’da sporun gelişimi açısından önemli etkisi olmuştur.
Müdafaa-yi Milliye Cemiyeti merkezi, dönemin başkenti olan İstanbul’du. Kısa sürede ülke genelinde teşkilatlanan cemiyetin, İzmir’in de bulunduğu Aydın Vilayeti’nde örgütlenmesi bu birkaç yıl içerisinde olmuştu.
1916 yıllarına kadar olan bu süreçten sonra mütareke dönemine kadar, kulüplerin kurucu sporcuları, çok sevdikleri futbol ve kulüplerini, askerlik nedeniyle bırakmak zorunda kalmışlardı.
Mütareke dönemi ise Karşıyaka yeniden teşkilatlandı. Faaliyetlerini 15 Mayıs 1919 tarihine kadar devam ettirdi. İşgâl ile birlikte, kapısına kilit vurmak zorunda kaldı.
9 Eylül 1922 büyük kurtuluştan sonra, ilk defa küllerinden doğarak kurulan kulüp yine Karşıyaka’ydı.
Bu aktardıklarım, kulübümüz tarihçesini, kurucularından, Türk Kurtuluş Savaşı Malûl Gâzilerinden Mustafa Cemal(Ahmed) Umar’ın, 1926 yılında, Spor Alemi Dergisi’ne ilk kez gönderilen tarihçesinden alınmış olup, benim arşivimde bulunan belge ve bilgilerle de sabittir.
Osmanlı Devleti’nden, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan süreçte, topraklarımıza ilk kez II.Meşrutiyet döneminde gelen sportif faaliyetler, Türkler tarafından çoğunlukla araç olarak kullanılmış ve içinde bulunduğumuz savaşlarda bu sporcular aktif rol oynamışlardır.
TÜRK İSTİKLÂL HARBİ MÂLÛL GÂZİSİ, KARŞIYAKA SPOR KULÜBÜ KURUCULARINDAN:
MUSTAFA CEMAL(AHMED) UMAR
1 Temmuz 1899’da Karşıyaka’da doğan Ahmet Oğlu Mustafa Cemal, çocuk yaştan itibaren kale arkasından, Kadızade Raşid’i, İplikçizade Süreyya’yı, Sakızlı Muharrem’i, İsmail Zühtü’yü, Omiro’nun Tarlası’nda izleyerek büyüdü.
Ancak öyle bir zaman geldi ki, memleket işgal altında kalmış, zulüm artmıştı.
Engellemeler, taşla sahadan kovalamalar…
Spor artık Türkler açısından yapılamayacak duruma gelmişti, çünkü yaşları 18’den küçük binlerce genç, vatanı kurtarmak için direniş başlatmışlardı.
Devamını, Mustafa Cemal’in oğlu hukuk profesörü Bilge Umar’ın 1974 yılında bastığı, “İzmir’de Yunanlıların Son Günleri” isimli eserinin 209-210. Sayfalarına gidelim, ondan dinleyelim.
“Uzun boylu, siyah saçlı, yakışıklı bir delikanlıydı yedek topçu Asteğmeni Mustafa Cemal. Büyük savaş içinde, 1917 yılında, daha 16 yaşında bir lise öğrencisi iken iki dostunun yalancı tanıklığı ile nüfustaki yaş kaydını iki yaş büyütüp kendini 18 yaşında göstererek orduya katılmış; yedek subay eğitimini bitirdikten sonra, cepheye gönderilmeden savaşın bir büyük felaketle sona erdiğini, doğup yetiştiği toprakların, baba ocağı İzmir’in Yunanlılarca işgal edildiğini görmüş ve Anadolu’ya kaçıp halk direniş kuvvetlerine katılmıştı.
Yurdunun bağrına giden yolu Yunanlılara kapamak için Akhisar’ı tutan bir avuç Türk gencinden biriydi Mustafa Cemal, o 22 Haziran 1920 gününe kadar.”
Acı hatıraları aktarmaya devam ediyor yazısında Bilge hocamız;
“İzmirli mahkeme başkâtibi Ahmed Nuri Efendi’nin 19 yaşındaki oğlu Mustafa Cemal, o günden bu yana kaç gün yaşamış olduğunu bilmiyordu. Zaten, yaralı bacağının acısından başka bir şey bilmiyordu artık. Yunanlının 22 Haziran 1920 günü Akhisar üzerine yaptığı saldırıda mavzer kurşunu ile dizinden yaralanmış, kendinden geçmişti.
Yaralı Türk esirlerini taşıyan bir hayvan vagonunda, samanların üstünde yatıyor, sarsıntının etkisiyle ara sıra kendine gelip, bacağının acısını dinliyordu.
Tren bir istasyonda durdu. Çok geçmeden vagonun kapısı açılıp içeriye birkaç baş uzandı; yerli Rumlar yaralı Türk esirlerini seyretmeğe gelmişlerdi. İçlerinden biri Mustafa Cemal’e sordu:
Türk sesini çıkarmadı. Rum sinirlendi, yaralı bacağı saran kanlı bezlere eliyle vurarak “söyle” diye bağırdı.
Türk’ün ağzından ismi döküldü:
Çılgına dönen Rum, Türk’ün yarasına bir daha vurdu, ağzındaki bütün tükürüğü onun yüzüne boşalttı; Mustafa Cemal kendini kaybetti.
Ömrünün geri kalan 38 yılını tek bacakla tamamlayan bu yaralı Türk, benim babamdı.”
Prof.Dr.Bilge Umar’ın adı geçen kitabını ve bu bilgileri, Bilge bey’in oğlu, kurucumuz Mustafa Cemal(Ahmed) bey’in torunu, Murat Umar’dan öğrendim. Sağ olsunlar, tüm arşivlerini açtılar, desteklerini esirgemediler.
“KAF SİN KAF BUNDAN SONRA ÖLMEZ!”
Kurtuluş sonrası ise ilk işi, elli sekiz Kaf Sin Kaf sevdalısı ile tek yürek olup, kapısına kilit vurulmuş kulübünü ayağa kaldırmak oldu. Karşıyaka Gençler Birliği ismiyle örgütlenen Karşıyakalılar, 22 Nisan 1925’ten itibaren artık Kaf Sin Kaf’lıydı.
Tek ayağını kaybetmek, onun Karşıyaka sevgisini azaltmadı aksine daha çok sevdi. Kuruluştan, 1930’ların ortasına kadar idare heyetinde görev yaptı. Umumi/genel kaptanlık yaptı.
Futbol dışındaki branşların kuruluşunda büyük rol oynadı. 1930’ların ortalarına kadar yapılmış, sportif organizasyonlarda en büyük pay sahibi Mustafa Cemal bey’dir.
Bununla da yetinmedi; Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı(T.İ.C.İ.), İzmir Mıntıkası’nın uzun süre yönetiminde bulundu. İzmir Mıntıkası onu “Topal Cemal” olarak tanırdı.
Gerçek adı Mustafa Cemal olarak bilinirse de İzmir’de “Cemal Ahmed” olarak bilinirdi. Kemeraltı’nda spor ürünleri, rozet, kupa, madalya gibi ürünlerin satıldığı “Sporting” isminde bir mağazası vardı.
Bir bakmışsın, yüzme takımını İstanbul’a Türkiye Şampiyonası’na götürmüş, Büyükdere’de antrenman yaptırıyor. Bir bakmışsın, Ödemiş’e, Salihli’ye futbol organizasyonu yapmış. Veya Manisa mıntıkasındaki problemleri çözmek için bilirkişi olarak memur edilmiş.
Galatasaray kurucularından, Çanakkale Şehidi Hasnun Galip’in kardeşi Sadun Galip’in, Galatasaray’lı Kamil Ethem bey’e çektiği telgrafında, takip edilmesini istediği yine Cemal Ahmed bey’dir.
Milli Küme’ye İzmir’den 4 takımın ilk kez girmesini kendisi sağlamıştır. Milli Küme’nin gerekliliğini, daha çok erken dönemde defalarca ve ilk dile getirenlerden olmuştur. Türkiye’de Milli Küme’nin tesis edilmesi için, T.İ.C.İ’nin İzmir murahhas üyesi olarak başarılı çalışmalar yapmıştır.
Tüm bu aktardığımız Kaf Sin Kaf ve spor aşkının dışında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası veznedarlığını yapmaktaydı. “Bankacı” lakabı oradan gelir.
Cumhuriyet Halk Fırkası İzmir vilayet kongrelerinde, zabıt katipliği görevleri Cemal Ahmed bey’e tevdi edilmişti.
Anadolu Gazetesi’nin spor muharriri/yazarı idi. Uzunca seneler gazetelerde yazıları yayımlanmıştır. Türkiye spor tarihinde eşi benzeri bulunmaz, on parmağında on marifet dedikleri bir spor adamıydı.
Bir büyük tesadüfü ise vefatı ile ortaya çıkmıştı. Sevdasının kuruluş tarihi olan 1 Kasım 1958’de vefat ederek, hayata gözlerini yumdu. Bu makale vesilesi ile vefatının 64.yılında, anmış olduk. Ruhu şâd olsun.
Umarım, Karşıyaka tarihinin her bir ferdinin bu ülke için, Cumhuriyet için yaptığı fedakarlıklar, bizler gibi Karşıyaka gençleri için örnek teşkil eder.
Cumhuriyet’in kurucusu Gâzi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, Cumhuriyet’in 99. Sene-i devriyesinde saygı ve rahmet ile anıyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!