Akpınar şöyle dedi:
“İzmir’i bilmeyen, Karşıyaka’da doğmuş olabilir ama sokaklarını gezmemiş, sadece geldiklerinde Bostanlı’da Mavişehir’de zaman geçirmiş, Anadolu Caddesi’ni, Şemikler’in durumu nedir bilmeyen, Aksoy Mahallesi’ndeki güzellikleri görmeyen insanlar konuşabiliyor. Ve bunlar siyasi partiler tarafından vekil adayı olarak gösterilebiliyor. Bunlardan bir tanesi eski futbolcu arkadaşımız. ‘Karşıyaka Belediyesi’nin stada niye ruhsat vermediğini hiç anlamış değilim. İzmir hiç değişmemiş, bırakıp gittiğimiz gibi’ demiş. ‘İzmir’deki icraatlar hükümetimiz tarafından yapılıyor’ demiş. Demek ki değişmiş. Kendisiyle çelişiyor. Siyaset başka bir şeydir. Siyaset insanların, güzel konuşması, bazı insanların gönlünü fethetmek için uğraşmak demek değildir. Doğruları söylemektir. Biz 4 yıldan beri doğruları söylemeye devam ediyoruz. Devam edeceğiz. Bir kez daha neden ruhsat vermediğimizi mecliste anlatmak istiyorum. Karşıyaka’mızın stadı geçmiş yıllarda bir kütlenin olduğu bir stadyum değil. Portatif tribünü olan, bin 500 kişilik bir saha. Bizim itirazımız ne oldu? Bin 500 kişilik sahanın getirip de apartmanların arasında Karşıyaka’nın anlı şanlı tarihine yakışmayacak bir proje olduğunu biz söyledik. 15 bin kişilik dendi. Projenin eksiklikleri vardı. Yangın çıksa nasıl müdahale edilecek, yok. Ambulans giriyor yaya yoluna bağlanıyor. Buna itiraz ettik. Bir itirazımız da Karşıyakalılar 15 bin kişilik oturma kapasiteli stat istiyor. Sen 7 bin 223 kişilik oturma kapasiteli 6 bin 800 kişi ayakta seyirciyi Karşıyaka layık görüyorsun. Ben layık görmüyorum. Sen görebilirsin ben görmüyorum. Takım otobüsleri girecek, nasıl çıkacağını göstermiyorsun. Nasıl güvenlik önemelim alacağını göstermiyorsun. Sırf gönüllere güzel bir eda bırakmak için diyorsun ki ‘ben buraya stadı yapacağım. Kulübün kurtuluşu diyorsun. Kulübün kurtuluşu 65 milyonluk borcu yapanlara hesap sorup, onların da bunu açıklamasıyla olur ki bembeyaz bir sayfa açacaksın tekrardan aynı hatalar yapılmasın. Sevgili futbolcu kardeşim… Senin futbol oynadığın zamanlarda, 1990’lı yıllarda bile gittiğin oynadığın stadyumların giriş çıkışları rahat. Takım otobüslerinin girip de manevra yapabileceği, güvenlik önemlerinin alınıp futbolcu ve taraftarlarının hiç karşılaşmadığı statlardı. Bu stadyumda aynı şeyi gerçekleştirmek mümkün değil. Bizim itirazımız buna oldu. Ama bir taraftan da şu var. Ben bir söz verdim. Biz bu stadyuma inşaat ruhsatını vermeyiz. Milletvekilimiz Kerem Ali Sürekli dedi ki, ‘sayın başkanım hemen inceleyin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ruhsat izni alacağız’ dedi. Hay hay dedim. İkinci gün gerekçeli kararı Karşıyaka halkı adına hemen verdik. Reddettik. Bir yayın organı 2 ay bekleyemedi 2 günde ret verdi diyor. Bir an önce işlemleri başlatın. Bu vebali ben taşımam. Taşıyacak olan alır o ruhsatı verir, yıllar sonra da tarihte bugün bu duruş alkışlanır. Bunu herkes de görecek. Eğer biz oraya ruhsatı verdiğimizde orada olağanüstü bir durum yaşanırsa vatandaşlarımızın bir tanesinin kılına zarar gelse ben vicdan azabı çekerim. Şunu da biliyorum; bugün büyük bir coşkuyla isteyenler de dönüp ‘vermeseydin’ der. ‘Sen bunları göremedin mi?’ derler. Onu da biliyorum. Her zaman söylüyorum. Stadyumların daha ferah, insanların rahat girip çıkabileceği olması lazım. UEFA standartları var. Balkondan adam ayağını uzatsa çek ayağını orası boş olacak diyorlar. O kriterler var sen ayakta seyrettireceksin. İnsanlar rahat rahat oturacaklar. Aileleriyle birlikte sadece futbol maçı değil, konser de dinleyecekler. Elimden tutup maça gitmek istiyorum diyen yurttaşlarımıza şunu söylüyorum, çocuklarınızın elinden tutun o tarihi alana spor yapmaya götürün. Niye bin 500 kişilik sahamız olsun. O alana tenis kortları, yüzme havuzu, kapalı spor salonu olsun. Alt yapının çalışabileceği tesisler olsun.
Milletvekili adayı da bir gün uğrarsa neyin ne olduğunu anlatırım. Şuna da eminim, geldiğinde herkes gibi ‘ya haklısınız’ diyecek. ‘Ama söz verildi yapılması gerekir’ diyecek. Her zaman söyledim. Beni ikna edin ben vereceğim. Ama gerekçe gösterin. Neden bunu istiyorsunuz? Biz kulüp yönetmiyoruz, biz kenti yönetiyoruz. Kent yöneticileri duygusal davranmaz. Ben de futbol oynadım, futbolun içinden geldim. Sporu seviyorum. Ben de istiyorum, Karşıyaka’mızın stadı olsun, kendi stadımızda maç seyredelim ama böyle laf olsun beri gelsin işiyle yapılmış bir projenin içinde değil. Daha güzel bir stadyumda diyorum. ‘Başkan sen niye yapmıyorsun? Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener orada. Milletvekili adayı giderse Sayın Özgener de anlatır. Sayın Aziz Kocaoğlu’nun Karşıyaka’yla ilgili 30 bin kişilik spor kompleksi yapma ve yaptıktan sonra Gençlik Spor’a verme sözünü anlatır. Gelip bakanların bu konuda Karşıyaka’la ilgili neler dediklerini de anlatır. Belediye başkanı olduktan sonra ‘bırakın ben yaparım’ dedim. Şu andaki Karşıyaka Spor Kulübü Efsaneleri Spor Tesisimizin olduğu yere 15 bin oturma kapasiteli stadyumu ben yaparım, para da istemiyorum dedim. Öyle 70-80 milyona da değil. Koltuk başı bedeli bellidir. Taş çatlasın 25 milyona 15 bin kişilik stadı yaparım. Sen 70 milyona yetmez diyorsun. Kente çok yazık oluyor. Bu tür sığ tartışmalarla hiçbir yere de gidilmez. Ama seçim gelince herkesin konuşma hevesi, yerel yönetimleri kötüleme durumu oluyor. Şamar oğlan derler… “
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!