"Son yıllarda bazı kişilerin ortaya attığı, Karşıyaka Spor Kulübü (KSK) kurucularından merhum Zühtü Işıl’ın 15 yaşında Kurucu Başkan olduğu iddiasında ısrar etmelerine karşı çıkıp bilgilendirme yapmamın sonucunda konuyu araştırmak yerine işin kolayına kaçıp bana KINAMA cezası verdiler… Halbuki ben, KSK’nin kuruluş yılı 1912 ‘de İzmir ve Osmanlı’da yaşananları gündeme taşıyarak neden 15 yaşında bir çocuğun KURUCU BAŞKAN OLAMAYACAĞINI anlatmaya çalıştım. Sanki suç işlemişim gibi benden savunma isteyen; KSK Disiplin Kurulu ve Yönetim Kurulu Başkanı’na gönderdiğim bilgilendirme yazısını sizlerle de paylaşıp yorum ve takdirlerinize sunuyorum. Göstereceğiniz ilgiye şimdiden teşekkür ederim.
Tufan Atakişi
KSK Divan Kurulu Üyesi
Araştırmacı-Yazar"
KSK Disiplin Kurulu Başkanlığı’na
Sayın üyeler;
Bu bir savunma değil, bilgilendirme yazısıdır.
Öncelikle bunu belirtmek isterim. Çünkü ben savunma yapacak bir suç işlemedim. Aksine bazı kişiler tarafından herhangi belgeye dayanmadan ortaya atılan tarihi yanlışlara bir Karşıyaka Sevdalısı ve Araştırmacı- Yazar kimliğimle karşı durdum. Bu güne kadar hep araştırdım, ciddi belgelere dayanan doğru bilgileri Karşıyakalılarla da her zaman paylaştım. İşin özüne gelecek olursak, hakkımda uygulanmak istenen tüzüğümüzün 11. ve 57. Maddelerinin, beni suçlayan ve Kurucu Başkan iddiasını hiç bir belgeye dayandırmadan bu ve buna benzer yanlış bilgileri iddia edenlere uygulanması gerekir. Kulübe bu kadar katkı koymuş biri olarak, beni Yönetim Kuruluna şikayet edip, ardından Disiplin Kuruluna sevk eden kişi veya kişilerin bu güne kadar KSK için ne yaptığını bilmek de en doğal hakkımdır.
***
Şimdi KSK’nin kuruluş yıllarına gelelim. 1912 yılında Osmanlı’nın durumunu inceleyip, dönemin şartlarını değerlendirdiğinizde kendinden 5-6 yaş büyük olan ağabeyi Kadızade Raşit, teyzeoğlu İplikçizade Süreyya’nın da bulunduğu kurucular arasında, grubun en küçüğü 1897 doğumlu Zühtü Işıl’ın 1912 yılında, yani 15 yaşında KURUCU BAŞKAN olamayacağını siz de kabul edeceksiniz.
1911-1912 Yıllarında Osmanlı'nın Yaşadığı Kaos
24 Temmuz 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet ve kabul edilen Kanun-i Esasi, Osmanlı İmparatorluğu’nu yepyeni ufuklara yönlendirmiştir. Avrupa’da başlayan; Hürriyet, Adalet, Eşitlik ve Kardeşlik akımının yanı sıra İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC)'nin Müslümancılık, Türkçülük ve Batıcılık kavramları KSK’nin kuruluşunu etkileyen en büyük etkenleri oluşturmuştur. Özellikle 1912 yılına bakacak olursak Osmanlı İmparatorluğu'nun büyük toprak kayıplarının olduğu, siyasal, askeri ve ideolojik kaoslar yaşadığı sıkıntılı bir dönemdir. 30 Eylül 1911 Trablusgarp savaşının başlaması İngiltere'nin de desteği ile İtalyanların Trablus'u bombalamaları, 18 Ocak 1912 I. Meclis-i Mebusan'ın feshi, 4 Nisan 1912 İTC’nin Siyasi tarihimize “Sopalı Seçimler” olarak geçen terör ve yılgınlık yaratılarak yaptığı mebus seçimlerinin İzmir’de de tüm şiddeti ile uygulanması, 17 Nisan 1912 II. Meclis-i Mebusan'ın toplanması, 18 Nisan 1912 İtalyanların Rodos, Oniki Ada ve Çanakkale Boğazı'na saldırmaları, 5 Ağustos 1912 - II. Dönem Meclis-i Meb'usan'ın feshi 25 Eylül 1912 (12 Eylül 1328 ) Cemal Ahmed Bey'e (1) göre KSK'nin kurulması 8 Ekim 1912 Balkan devletlerinin Osmanlı-İtalya savaşından istifade edip Osmanlıya savaş açmaları ve 29 Eylül 1913'de büyük yenilgi ile bitecek olan I. Balkan Savaşı'nın başlaması, 15 Ekim 1912 Trablus ve Bingazi'nin İtalya'ya bırakılması, Uşi Antlaşması, Rodos ve Oniki Adalar'ın İtalya’ya verilmesi, 1 Kasım 1912 halen kutlanmakta olan KSK'nin kuruluş tarihi, 29 Kasım 1912 - Arnavutluk'un bağımsızlığını ilan etmesi…
KSK'nin Kuruluş Yılında İzmir
O yıllarda İzmir’de yaşayan Müslüman Türkler, Levanten, yabancı ve gayr-ı müslimler tarafından ezilen yoksul bir azınlık durumundadır. Kentte dönemin en önemli aktörü ise İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) dir.
1889 yılında kurulan , 24 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilânına önayak olup, 1908-1918 yılları arasında kısa kesintilerle devlet yönetimine egemen olmuş ideoloji olarak Türkçülüğün yanı sıra Müslümanlığı da benimseyip halkı Batıya dönük örgütlemeye çalışan siyasal bir cemiyettir İTC. Bu yüzden “İttihat ve Terakki”, bir siyasi örgütün olduğu kadar bir devrin ve bir kuşağın da adı olarak kabul edilir. İttihatçılar, kendinden önce gelen Genç Osmanlılar kuşağının devamıdır ve kendilerinden "Jön Türkler" diye de bahsedilir. Başlangıçta devletin anayasal bir düzene kavuşmasını amaçlayan gizli bir dernek olarak kurulan örgüt; Anayasanın (Kanuni Esasi) kabul edilip II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen ve yöneten bir siyası parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini almış; 1912'de de iktidar olmuştur. İTC, nufüsunun büyük bir çoğunluğu yabancılardan oluşan Türklerin azınlıkta olduğu İzmir'i örgütlemek için Cemiyetin önemli adamlarından olan Mahmut Celal'i (Bayar) Galip hoca kod adıyla 1911 yılında kente gönderilmiş, kurulan cemiyetler sportif ve kültürel faaliyetler görüntüsü altında İttihat ve Terakki poltikalarının yayılması, propaganda ve örgütlenme çalışmaları yürütülmüştür.
Bu arada İttihat ve Terakki'nin İzmir “Katib-i mes'ulü” (Genel Sekreteri) olan ve aslen Muşkara'lı (Nevşehir) olan Talat (Muşkara) (1880 -1959) 'ın da katkısıyla 1912 yılında Karşıyaka Mumaresei Bedeniye Cemiyeti kurulmuştur. Daha sonra Celal Bayar, Alsancaklı sporcu gençleri İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ilkelerinin yayılabilmesi ve Punta'da (Alsancak) yabancıların da çok olması nedeniyle Türkçülük tarafı ağır basan ve logosunda Altay dağlarını da sembolize eden Altay Spor Kulübü'nün 16 Ocak 1914 tarihinde kurulmasına da öncülük etmiştir. Böylece İTC, spor kulüpleri çatısı altında propaganda yapma şansını yakalamıştır.
Sonuç
Osmanlı'da böylesine karışık, isyanlarla çalkalanan ve Rumeli topraklarının büyük bir bölümünün kaybedildiği, Balkan Savaşı'nın yaşandığı, Rumların Batı Ege ve İzmir üzerinde toprak taleplerinin başladığı bir dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidarını sürdürebilmek, Türklük ve Müslümanlık ilkelerini yaymak için kültürel ve sportif amaçla kuruluşuna öncülük ettiği bir cemiyetin KSK’nin başına, böylesine çok kritik bir zamanda 15 yaşında bir çocuğun getirilmesi olası değildir. Bunu iddia edenler de komik duruma düşmektedirler. Hiç bir belgeye dayandırılmadan, son 3-4 senedir ortaya atılan bu iddiayı yazan ve yayanların, 103 yıllık KSK'nin tarihi kimliğine zarar verdiklerini de bilmelidirler.
Kulübe bu güne kadar emeği geçmiş biri olarak, “Çamur at izi kalsın.” benzeri benim Disiplin Kurulu’na gitmeme neden olan kişi veya kişiler için de gereken cezanın verilmesi en büyük dileğimdir.
KSK Yönetim Kurulu olarak bu yanlışın düzeltilerek deklare edilmesinin de Kulübümüzün tarihi gerçekleri açısından büyük yarar görmekteyim.
Bilgilerinize sunarım.
TUFAN ATAKİŞİ
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!