“Senin için ne yapabilirim”, sözünü duydunuz mu hiç? Duymuşsanız eminim ki çok ama çok sevinmişsinizdir. Birileri için yıllarca koşuşturursunuz, birçok fedakarlıklarda bulunursunuz. Bir gün de ondan/onlardan “Senin için ne yapabilirim? sözünü duymak istersiniz. Bana “Senin için ne yapabilirim?” diyen olmadı. Beklemedim de. Beklentilerimin esiri olmadığındandır. Karşılık beklemediğimdendir. Hani bir söz vardır “Beklentilerinin esiri olma. Herkesi olduğu gibi kabul et ve kimseyi değiştirmek için çabalama. Hak eden yanında olsun, etmeyen uzak dursun...” Hak etmeyenlere de inadına uzak durmadım, belki değişirler diye. Tabi ki nankörler hariç. Nankörlerin değişeceğine inanmadığımdan.
İnsanlar ne yazık ki anı yaşar oldular. Yıllarca tanıdığım, bir yerlere gelmesi için uğraştığım insanların beni, geldikleri yeri unutmalarını yadırgamıyorum bile. Benden yararlanmak yerine, kullanmaya çalıştıklarını anladığım an, onları yaşamımdan silmiyor, kazıyorum, çünkü silince izleri kalıyor.
Siyaset adamlarına, bürokratlara, ihtiyacı olan herkese, “Sizin için ne yapabilirim?” diye sormuşumdur. Belediye başkanı, milletvekili, bürokratlara ve hatta iyi kötü bir iş sahibi kişiler ile bir araya geldiğimde, onlardan isteklerde bulunanlar çoğunlukta oluyor. Ben de inadına onlara “Sizin için ne yapabilirim?” diye sorarım.
16 Nisan’da Anayasa değişikliği referandumu yapılacak. Bana göre ise “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” oylanacak. Ve akabinde erken seçim bekliyorum. Evet çıkarsa o yetkilerin kullanılması için iki yıl beklenmeyecek, hayır çıkarsa hükümet güven tazelemek için erken seçime gidecek diye düşünüyorum.
“Ülkem için hayırlısı ne ise, o olsun” demeye bile hayırcı mı diye algılanmamamdan, tarafsızlığı yitirmişim gibi anlaşılmasından çekinir oldum. Sosyal medyada her perşembe gecesi “Hayırlı Cumalar” diye mesaj yazanların bile hayır kelimesini kullanmamalarını da yadırgıyorum tabi. 16 Nisan gecesi evet veya hayır sayısı, ülkemiz insanının gerçeğini gösterecek.
Birilerinin beni taraf olmaya zorlamalarına karşın köşemde taraf olmamaya direniyorum. Benim kim, ne düşündüğümü bilen bilir zaten. Halkı aydınlatmak için ayrılan bu köşede, taraflı yazı yazmayı etik görmüyorum. Yaşam felsefem Hak ve halktır. Her düşüncede insanlar ile görüştüğüm için, Karşıyaka’da sokağın nabzını en iyi bilenlerden olduğumu iddia ediyorum, İnsana, özgür düşünceye saygım olduğu için. Nemalanamadıkları siyasilerin, yöneticilerin sözlerinden cımbızla kelimeleri ayıklayıp onları kötülemelerinden, kalemini silah olarak kullananlardan, satılık kalemlerden yaşamım boyunca nefret ettim.
Maalesef güzel ülkemi karıştırmak, birlik ve beraberliği bozmaya çalışan, çok uluslu bir saldırının ve ne yazık ki onların maşası olan içerde ve dışarda bir takım yerli unsurların olduğu bir dönemde, gerilmiş olan insanlarımızı, siyasilerden söylemleri ile daha çok germemelerini bekliyorum.
Kazanmak veya kaybettirmek için (Evetçiler ve Hayırcılar) algı operasyonları yapılarak, insanların mutsuzluğu üzerine kurulacak mutluluğun, uzun sürmeyeceğini herkesin bilmesi de iyi olur.
7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinde Karşıyaka Türkiye’de örnek bir davranış göstermiştir. Siyasi parti temsilcileri Kaymakam Sadettin Yücel, Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ile toplanmış, centilmence davranmışlardı. 16 Nisan’da da bunun gerçekleşmesi için yapılan çalışmalara tanık oluyorum.
Bu ülke hepimizi bağrına basmaya yetecek kadar büyük ve insaflı! Bu güzel ülkeye sahip çıkmak, düşlerinde kurdukları bir dünyada, başkalarını yaşatmaya zorlamak, hiç kimsenin de hakkı olmamalı.
Son söz “Önemli olan İNSAN kalmayı başarabilmektir.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!