Yedi yılı aşkındır tanımakla gurur duyduğum hak ve hukuku gözeten herkese eşit mesafede duran Karşıyaka Başsavcımız Kazım Arapoğlu’un Karşıyaka’dan ayrılmasının burukluğunu yaşıyorum/yaşıyoruz.
Yedi yılı aşkın süredir Karşıyaka Adliye Sarayı’na her gittiğimde başsavcımı ziyaret ederken, girişte duvardaki yazıyı hep okumuşumdur. Duvara asılı panoda Mustafa Kemal Atatürk ‘ün Cumhuriyet savcılarına söylediği şu sözleri yer almaktadır. “Türkiye Cumhuriyeti’nde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesinin yükselmesini bir onur meselesi saydıklarından hiç kuşku duymadığım çalışma arkadaşlarıma bu onurlu görev alanında mutlak ve muhakkak olan başarılarını coşkuyla dilerim efendim.”
Savcılara Cumhuriyet savcısı denmesinin nedeni cumhuriyeti korumakla görevlendirilmeleridir. Lozan'da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından “Hukuk Reformu” yapmakla görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılara verilen “Cumhuriyet Savcısı” unvanının isim babasıdır. Bozkurt, bildiğim kadarı ile bunu Atatürk’e şöyle açıklamış “Çünkü öyle zaman olur ki, Cumhuriyeti korumak için Başbakandan, Bakandan, Müsteşardan, Validen, Büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı'dır.”
“Her zaman haklı olanların yanında”
Karşıyakalının gönlünde taht kuran, adaletin temsilcisi başsavcımı tanıyıp da bugüne kadar sevmeyene rastlamadım. Görüştüklerimin ortak düşüncesi ve sözü her zaman şu olmuştur. “Her zaman haklı olanların yanında”
Birkaç yıl önce Başsavcımın yardımseverliğine tanık olmuş ve bunu köşeme taşımıştım. Başsavcım okuduktan sonra keşke yazmasaydın demişti. Çünkü yaptıkları iyilikleri dillendirilmesini istemiyordu. İnsani bir görev olarak sayıyordu. Tanık olup yazdığım olay şöyle gerçekleşmişti. Beni bilenler bilir kendimi “Halkın Hizmetkarlığına” adadığımı, iyiliğe adanmış bir yaşamı seçtiğimi. Karşıyaka Hükümet Konağı bahçesinde bazen oturur, gariban gördüğüm insanlara yanaşır onlara nasıl yardımcı olabileceğimi sorarım. Sağ olsunlar Karşıyaka’da bulunan tüm yöneticiler de bugüne kadar beni kırmayarak vatandaşa yardımcı oldular/oluyorlar.
Bir gün bahçede yaşlı bir amcanın bekleyip durduğunu gördüm. Ona yanaşıp “Amca bir işin mi var? Sana nasıl yardımcı olabilirim” dedim. “Hastaneden çıktım, başsavcımın çıkmasını bekliyorum. Hastane masraflarımı ödemiş teşekkür edecektim” O melek gibi hukuk insanı, sadece haklının yanında olmadığını, garibanın da yardımcısı olduğunu öğrenmiştim. O garibanı özel hastanede tedavi ettirmiş, ücretini de kendi ödemişti. Bende bu olayı köşeme taşımıştım.
Karşıyaka’nın ekonomisini düşünerek yeni adliye sarayı için verdiği mücadele takdire şayandır. Karşıyaka’nın gelişimi için ellinden geleni yapmaya çalışan bir Adalet adamıydı.
Karşıyaka’da birlik ve beraberliğin öncülerindendi. Sohbetlerde hiçbir zaman bizleri yalnız bırakmazdı, törenlere mutlaka katılır iyi sohbet ederdik.
Yedi yılı aşkın alıştığımız gerçek bir hukuk insanından uzak kalmak sadece bana değil çok kişiye zor gelecek. Yine de bir tesellimiz var ki İzmir’de olması. Sık olmasa da görüşebileceğimiz için, kendilerinden yeni şeyler öğrenebileceğimiz için şanslıyız.
Bundan sonra diyebileceğimiz Karşıyaka’dan bir başsavcı geçti.
Siz Karşıyaka’da iz bıraktınız. Yolunuz açık olsun Sayın Başsavcım Kazım Arapoğlu.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!