Bir Kızılderili atasözü der ki; “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Bizleri Covid-19 tehlikesinden daha büyük bir tehlike bekliyor. Bunun farkındayız ama Covid-19’u önemsemediğimiz gibi bunu da önemsemiyoruz. Kısıtlamanın gevşetilmesi rehavetine kapılıp el birliği edercesine İzmir’i de kırmızıya boyadık. Sonra da eyvah! Deyip duruyoruz. Salı akşamı itibari ile vaka sayısı 30 bine yaklaştı. Eyvah ki ne eyvah.
Küresel ısınmanın kapıda bekleyen en büyük tehlike olduğunu söyler, yazarım. Küresel ısınma, iklim krizini yaratacak. Küresel ısınmayı insanlık için en büyük tehlike olarak görüyorum.
İklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris İklim Anlaşması sanırım daha onaylanmadı. İklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanunu Tasarısı üzerinde çalışmalar da sürüyor.
22–23 Mart tarihlerinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde CHP’li büyükşehir ve il belediye başkanlarının katıldığı “Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi” yapıldı. Zirvenin 22 Mart Dünya Su Günü’nde yapılması anlamlı ve harikaydı. Düzenleyenleri kutlamak lazım.
Türkiye’nin su gündeminin tartışıldığı zirve kapsamında iklim krizinin ağır sonuçları dikkate alınarak su yönetiminde beş ilkesel değişiklik ve on somut adım öneren bir manifesto açıklandı.
Manifesto kelimesinin, “yeminli ifade” veya “imzalı bildiri” sözcüğünden alındığını biliyorum. TDK’nın (Türk Dil Kurumu) manifesto açıklamasında da “Toplumsal bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının açık ifadesi” olarak yer alıyor. O halde, İzmir’de “su manifestosu” ilan edenler, altına imza attıkları kuralları inşallah uygularlar. Yoksa o yeminin bir anlamı kalır mı.
Gazetemiz Ege Telgraf, önceki gün Tahtalı Barajı’na yakın bir dereye içlerinde klozetlerin de bulunduğu molozların döküldüğü haberini “İçtiğimiz suya pislik karıştı” manşeti ile verdi. Çok önemli bir uyarıydı bu. İzmir’in en büyük su kaynağı Tahtalı Barajı’nın durumuna dikkat çekiliyordu. Ben bunu İzmir’e hiç yakıştıramadım. Bu molozları buraya dökenleri kınıyorum. Buna izin verenleri de ayıplıyorum. Çok şükür ki molozlar kaldırıldı, suçlular hakkında inceleme başlatıldı. Bu konuda İzmirin yerel yöneticileri bilhassa Büyükşehir Belediyesi daha dikkatli olmalı. Yoksa o manifesto havada kalır.
Bilindiği gibi Tahtalı Barajı toplam 223.700.000 m³ su hacmi ile İzmir’e su sağlayan en büyük barajı. Şu andaki doluluk oranı ise yüzde 71,10, Balçova (6.351.000 doluluk oranı yüzde 81,53), Ürkmez (7.956.000 doluluk oranı yüzde91,89), Güzelhisar (132.386.000 D.O yüzde 83,98), Alaçatı Kutlu Aktaş (12.576.000 D.O 75,48) ve dibi delik denilen Gördes (44.916.000 D.O 6,43) Barajından İzmir’in içme suyu sağlanıyor. Havaların ısınması, pandemi ve İzmir’in temizliğe önem verilişi dikkatte alındığında bu suyun ne kadar yeteceği tartışılır.
Suya dokunmak bana göre ateşe dokunmaya dönüşmüş. Kullanılan su ucuz olsa bile faturaya yansıtılan ek ödemeler ile çiftçinin sütü toptan satış fiyatına yaklaşmış gibi. Su bedeline eklenen ÇTV, ilçe ve büyükşehir belediye payları, atık su bedeli, katı atık bedeli yetmemiş katı atık bertaraf bedeli de eklenmiş. Yetmemiş suya yüzde 8 KDV konulmuş. Suyu özel tüketime koysalar da ÖTV’yi de ekleseler, bir de maazallah 3. Kademe fiyatlandırmaya denk gelsek su niyetine şerbet içeriz.
Korkumda evimdeki bütün musluklara 90-100 liradan aldığım perlatörler taktım. Doğrusu öncelikle faturayı sonra su israfını önlemek için. Çok da yararını gördüm.
Tabi ki bu faturanın kabarık gelmesinden sadece İZSU’yu sorumlu tutmuyorum. Kanunun/yönetmeliğin yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. İZSU Genel Müdür Yardımcısı Ali Hıdır Köseoğlu’nu Karşıyaka Belediye Başkan Yardımcılığından tanırım. Tanıyan herkesin sevdiği/saydığı gibi bende sever/sayarım. Karşıyaka’da gönüllere taht kuran bir teknokrat. Karşıyaka’da bana iletilen ne sorun varsa ona iletme gereği bile duymadım daha. Duymadım çünkü Karşıyaka İZSU Şube Müdürü İlhan Gökdeniz beye iletiyorum ve sorun çözülüyor. Bu konuda içim bayağı rahat.
Son söz: “Su olmadan sürdürülebilir bir gelecekten söz edilemez” y.durmaz
ı
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!