Karşılıksız olarak kentini, insanları sevmeyi ve vefalı olmayı ondan öğrendik.
“İzmir Baba” Sancar Maruflu, karşılıksız sevmeyi, vefayı yaşarken, yaşattı.
Ünlü iş adamı Merhum Sakıp Sabancı onun için “Onu İzmir’in kedileri bile tanır” demişti. Düzenlediği anma etkinlikleri, kent gezileri… Yetmezdi. Fakir fukaranın babası, kimsesizlerin kimsesiydi “İzmir Baba.”
Sevenleri ile onu ebediyete uğurladık. İlk olarak Karşıyaka Belediyesi büyük bir vefa örneği göstererek cenaze töreni öncesinde Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda bir saygı etkinliği düzenledi. Salon; onu sevenler, milletvekilleri, belediye başkanları, siyasetçi ile ekonomi, sanat, spor camiasından isimler ile dolmuştu.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’ndan sonra Sancar Maruflu’nun hayatını anlatan bir kısa filmi izlerken ağlayacak gibiydim.
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay anma töreninde, “Karşılıksız olarak bir kenti sevmeye ve sahip çıkmanın, insanlara saygı duymanın, sevgi göstermenin timsaliydi Sancar abi. Onun yokluğunda eksik olacağımız çok belli olacak” diyordu.
Yazar Okan Yüksel, “İzmir Babayı” öyle güzel bir anlattı ki, öyle güzel konuştuk ki insanın gözlerinin dolmaması mümkün değildi. Okan abi “Bazı insanlar sabah ezanında doğar, akşam ezanında ölürler. Ancak bazı insanlar vardır ki, onlar unutulmazlık şerbeti içmiştir” sözü ile “İzmir Babayı” ne güzel de anlattı.
“İzmir Baba” İzmir’de tüm değerleri anmada en ön saftaydı. Rahatsızlığına rağmen bu anma etkinliklerini düzenlemekten, katılmaktan vaz geçmedi. Hem yaşadı hem yaşattı.
Oğlu Cevat Maruflu “Babam yürüyebilmek adına bacaklarının kesilmesine razı olmadı. Ve bacaklarındaki o enfeksiyonlar yüzünden bugün orada yatıyor…” diyor ve ekliyordu. “Aslında babam, annemi kaybetmemize çok üzüldü.”
Anma etkinliğinden sonra cenaze namazının kılınacağı Beşikçioğlu Camisi’ne gittik. Cenaze arabası daha gelmeden caminin bahçesine taşan bir insan seli vardı. İzmir’de üniversite yıllarından beri yaptığı hizmetleri ile “İzmir Babayı” tanıdığını söyleyen Karşıyaka Müftüsü İsa Gürler cenaze namazını kıldırdı. Adem Uran Hoca’nın o muhteşem sesi ile yaptığı duadan sonra Işıkkent Mezarlığı’nda çok sevdiği Ayla Hanım ile buluşturuldu.
1967 yılında Milliyet Gazetesi’nde merhum Abdi İpekçi ile başlayan gazetecilik yaşamı. Polis ve adliye muhabirliği, magazin yazarı Ümit Deniz’in yanında görevlendirildikten sonra onun yanında İstanbul’da gitmediği mekân, tanışmadığı ünlü neredeyse kalmamıştı.
Abdi İpekçi’nin önerisi ile Güzel Sanatlar Akademisi’nden yatay geçiş yaparak, İ.Ü. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Enstitüsü’nde öğrenim gördü. Ancak babasının rahatsızlanması üzerine İzmir’e dönmek zorunda kalınca öğrenimine E.Ü. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu’nda devam etti. Sonra A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu’nda yüksek lisans yaptı.
Türkiye’de siyasi propaganda çalışmalarında halkla ilişkiler mesleği uygulamasını 1974 yılında ilk kez o başlattı. Bu çalışma ile pek çok siyasi ile yakın çalışmaları oldu.
1967’den bu yana binlerce organizasyon düzenledi. İzmir’de onlarca derneğe başkanlık yaptı.
Belediye otobüsleri ile seyahat ederdi. Sancar Maruflu bir toplum gönüllüsüydü. “Öyle siyah plakalı araçlara binmekle sivil toplum örgütü temsilcisi olunmaz” derdi.
Beklentisiz yaşanılır bir kent için insanları sevmek için, vefayı yaşadı ve yaşattı. Çevresine rehber ve örnek oldu.
“İzmir Baba” çok çalıştı, az uyudu. Şimdi çok sevdiği eşi Ayla Hanım ile ebediyete kadar rahat uyusun. Mekanı cennet bahçesi olsun…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!