Derviş suya düşen akrebi kurtarmak ister, elini uzatınca akrep sokar. Derviş tekrar dener, akrep yine sokar. Bunu görenler dayanamaz, dervişe: "İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye iyilik edersin" der. Derviş, "Akrebin fıtratında sokmak var, benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek; o fıtratının gereğini yapıyor diye ben niye fıtratımı değiştireyim."
Derviş misali yaşamak için direnmek lazım. Bu ülkenin insanlarının buna ihtiyacı var. Yardım etmemiz gereken o kadar çok kişi var ki. Yardımcı olmak isterken de birileri akrep gibi davranabilir. Sizin fıtratınızda yardım etme duygusu var ise buna aldırış etmezsiniz. Ruhsal yapısı bozuk bir iki kişi ile her zaman karşılaşılabilir. Otobüste yer verdiğiniz bir bayan size “Ben yaşlı mıyım” diye başlayarak hakaretler yağdırabilir. O insanın sorunlar yaşadığını düşünerek gerekirse “bu durakta inecektim ondan kalktım” diyerek bir sonraki trene, otobüse binmek size bir şey kaybettirmez. Sorunlu insanların yanı sıra insanlık dersi verilecek o kadar çok insan var ki!
Etrafımızda adam gibi adamlar çok. Bu guruba katılmak için çok uğraşmak gerekmiyor, hatta bu sorunlu insanları! da adam gibi adamlar gurubuna çekme şansını da yakalayabiliriz.
Çok değer verdiğim bir insanın subliminal mesajlar ile ilgili tezine katılıyorum. Beynimizin birileri tarafından gönderilen mesajlar ile yönetildiğine/yönetmeye çalıştıklarına inanıyorum. Bu toplumun bazı bireylerinin bozulan davranışlarını da buna bağlamaktan kendimi alamıyorum. Her geçen gün davranış bozukluğu gösterenlerin sayısı artıyor gibi. Birileri beynimize hâkim mi oldu? Bunu düşünmek bile ürküyor insanı.
Nankörlük, bencillik, neme lazımcılık, gerginliğin artığını görmek için sokağa çıkmanız yeter. Son zamanlarda kapitalist düşünceye yenik düşenlerin, bir anda köşe dönmeciliği düşünenlerin, sizin cebinizden çaldıklarını kefenlerinin cebine koyarak öbür tarafa götürebileceklerini düşünenlerin de sayısı çoğalıyor. Yaptığınız fedakarlıkları sizin görevinizmiş gibi gören, yaptıklarınızı takdir etmeyen insanlar ile karşılaşmamak da mümkün değil. Bu ürkütücü tablonun ve “Komşumun evi yansa da kahvemi pişirsem” diye düşünenlerin sayısını artırmak istemiyorsak, derviş gibi davranılmalı.
Bardağın dolu kısmına bakmaya devam etmeli. Bardağın boş kısmını nasıl dolduracağımıza bakmalı, boş kısmına kızıp bardağı kırdığımızda, dolu kısmını da kaybedeceğimizi hesaba katmalı. Kötüleri değil, iyileri örnek almalı.
Sosyal medyada okuduğum Temel ile Azrail’in fıkrasını paylaşmak istedim.
Azrail temelin yanına gelir ve “kardeş vaktin tamam hadi gidelim” der.
Temel de uyanık ya yalvarır, bana 5 yıl süre ver ondan sonra gel al canımı. Azrail tamam der. Temel de “kendi kendine pilot olursam beni havada yakalayamaz” derken 5 yılsonunda Azrail, pilot Temel’in yanına gelir ve vakit doldu gidelim der.
Temel’de “şimdi canımı alsan arkada 300 yolcu var” onlar ne olacak der;
Azrail, “Oğlum hepinizi bir araya getirene kadar anam ağladı zaten!!!”
Son söz “Her canlı ölümü tadacaktır”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!