Tam 11 yıldır yok.
Yaşamımın en büyük eksikliğidir, “Anneler Günü’nde” arayıp da gününü kutlayacağım bir Annemin olmayışı.
Hani derler ya “Elleri öpülesi bir anne”. Annem öyle bir anneydi. Babam 46 yaşında yakalandığı akciğer kanserinden yaşama veda etti. Annem buğday hasatlarında toprakta kalan buğday tanelerini parmak uçları ile topladı, un değirmenlerine götürüp öğüttürdü, bizlere tandırda ekmek yaptı, karınlarımızı doyurdu. Berivanların arkasından gittiği yerlerde hayvanlarının gübresini toplayıp tezek yaptı, üşümeyelim diye sobada yaktı...
Kahvaltı soframızda mercimek çorbasının yanında, yumruklanarak kırılan kuru soğan vardı. Bazen soframızın en lüksü "murtaga" denilen yağda kavrulmuş undu. Bal, peynir, zeytin hiç olmadı yıllarca.
Çalışan kadınların evlerinde çocuklarına dadılık yaptı. Annesi ortaokulda matematik öğretmenim olan Ayşe Özçalışkan’ın çocuklardan biri olan Esra Özçalışkan kardeşim şimdi Bornova Ağız Diş Sağlığı Başhekimi. Baktığı çocukların yemediklerini eve getirdi, yedirdi. Giymediklerini bize giydirdi.
Kozluklular onu “Dade Güle” diye bilir, sever, sayardı. Yıllarca düğünlerde düğün yemeklerinin baş aşçısıydı. Kimseden para almazdı. Sağ olsunlar o yemeklerden de bize verirlerdi. Bayramlarda varlıklı birkaç aileye baklava, su böreği, içli köfte yapar, artan malzemelerle bizim bayram soframızı da eksik bırakmazdı. Yemek konusunda onun eline su döken olmaz derlerdi.
Nereden nereye?
Kozluk’ta araba yoktu. Çok kişinin tavuğu bile yokken Babamın 8 katırı vardı. Katırlarla yük ve yolcu taşınırdı. Kıtlık zamanlarında insanlar arpa bile zor bulurken bizim evde peynir bile eksilmezmiş. Katırların yedisi telef olunca, belediyeye çöpçü olarak işe başladı. Kalan katıra bağladığı tekerlekli araba ile çöpleri taşırmış.
Babam 46 yaşında yakalandığı akciğer kanserinden yaşama veda etti. Babam genç yaşında Müslüman olmak için Samsun’da Rum olan çok varlıklı olan ailesini terk etmiş, Müslümanlığı seçmişti. Ailesinin mirasını ret etmişti. Annem de babamın kararına saygılı davrandı. Onca yoksulluğa rağmen, babamın mirasının peşine koşmadığı gibi çocuklarını da koşturmadı. Koşmadık da.
Annem belediyede çöpçü olan babamın ölümünden 2 ay sonra 8. Çocuğunu Dünya'ya getirdi. Babamın belediyede sosyal güvencesi var sanılıyordu. Kayıtlarda bulunamadı. Aslında nasıl maaş bağlanılacağı mı bilinmemişti, anlaşılamadı bir türlü. Maaş bağlanamadığı için oldukça yoksulluk yaşadık, Annem ve yedi kardeşim ile birlikte. Soğuklarda aç yatmanın ne zor olduğunu küçücük yaşımda öğrendim. Dayılarım ve Kozluklular Zekât ve yardımlarından çok şefkatlerini hiçbir zaman esirgemediler. İnsana sevgiyi, karşılıksız yardımseverliği o yaşlarda onlardan öğrendim.
Babamdan maaş bağlanılmadı ama belediyeye çöpçü kadrosuna alındı. Belediye başkanlığı başka aşirete geçince işten atılma korkusu ile hizmetli olarak kız yatılı bölge okuluna geçişi yapıldı. Orada kız çocuklarının üstlerini, başlarını yıkadı. Yoksul, kimsesiz çocuklara annelik yaptı. Annem, acımasız dünya düzenine başkaldıran bir kadındı. Ona “Dade Güle” derlerdi.
Eğitime çok değer verirdi. 7. Çocuğunu okula kayıt etmek için mahallede çocukları okula yazan öğretmenlerin peşine koşturmuştu. Yeni bir önlük alamamıştı ama oğluna. Ablasından kalan önlüğü küçültüp oğluna uydurmuştu. Yedinci çocuğunu onurlu, insanlığa hizmet için yetiştirmiş, 3 fakülte bitirtmişti. O ablasının önlüğü ile okula başlayan çocuk ta bendim.
Çocukları ile mutlu yaşayan, binlerce kilometre uzaklıktaki çocuklarına yanındaymış gibi hissettiren bir annem vardı.
İzmir’den Batman Kozluk’taki sesi, telefondan da olsa duymak, beni mutlu ediyordu. Sesini duymak için neler vermezdim neler. Yaşama gözlerini yumduğunda kimine göre yüz yaşında, kimine göre yüzden belki de fazlaydı. Benim için yine de erken gelen bir ölümdü.
Vefatından altı ay önceydi, telefondaki sesini hiç beğenmemiştim. O ses yüreğimde bir yara açmıştı. O yara hala yüreğimde. Karlı bir kış gününde Konya Ovasında buz pateninde kayan sporcular gibi yol alan otobüsle Kozluk’a gidip, kendisini İzmir’e getirdim. Eşim “Anne yorgunsun banyoyu, Helin’in odasını hazırladım biraz dinlen” sözüne “Kızım yürüyerek gelmedim ki otobüste oturarak geldim, yorgun değilim” sözü Anneme çok yakıştı dedim. O yaşında bile çok sevdiğim içli köfte ve su böreğini yaptı.
Annem On bir yıldır yok …
Anneler gününde varlığını çocuklarına adayan tüm annelerin gününü kutluyor, yaşamını yitirenlere Yüce Rabbim ’den rahmet diliyorum.
Sonsöz “Annen giderse yarım da yarınsız da kalırsın”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!