Kapitalizmin oyuncağı olan, bilim ve teknolojiyi dışlamaya çalışan, insana saygıyı yitiren, birbirini yiyen toplumların yaptığı bu olsa gerek, “yavaşça intihar”.
Bu tip toplumlara yabancı değiliz pek ! 12.YY’da bilimde en ileri düzeyde olan İslam ülkeleri, 15.YY’da Rönesansı dışlayarak 19.YY’da sömürgeye dönüştüler. Ekonomik egemenliğini yitirmiş, en büyük enerji kaynaklarına sahip ama fakir, eğitimi, bilimi, üretimi gelişememiş 1,5 milyarlık bir grup, şimdi birbirlerini kesiyorlar.
20.YY’da İslam dünyası sömürge, Osmanlı ise işgal altındayken bir özgürlük savaşıyla emperyalist güçlere karşı mücadele ederek kuruldu Cumhuriyetimiz.
Özgürlük ve Demokrasi, bu devletin kuruluşunda var.
Nedir bu 21.YY’da geldiğimiz noktadaki bezginliğimiz, o zaman?
Nereden nereye ne de çabuk geldik. Çok yakınımızda savaş, içimize girmiş terör, cinayetler, kazalar, eşitsizlikler, haksızlıklar, işsizler, ülkesini terk eden milyonlar, yaşanan binlerce insanlık dramı, ölen çocuklar, eğitilemeyen çocuklar, çok kötü büyüyen şehirler, bozulan çevre, yok edilen doğa, su kaynakları, ormanlar.
Yavaşca intihar ediyoruz.
Demokratik bir ortamda, özgürce mi yaşıyoruz? Soru bu.
Kişiye göre değişiyor galiba. Problem de bu. Paraya kilitlenmiş insanlar, modern kapitalizm, tüketim çılgınlığının yarattığı kaos, az gelişmiş veya az geliştirilmiş çoğunluk. Savruluyoruz.
Bezgin ve de hüzünlü olmakta haksız değiliz. Ne yapacağız o halde? Nasıl dayanacağız?
Artık sanayi çağında değil, iletişim çağındayız. Bu bir şans olabilir. Bir grup insan, kendi olanaklarıyla çok ilgilenmeden, çağdaş dünyanın kendilerine sağlayacağı güzellikleri öğreniyor, istiyor ve süreç içinde bilinçleniyorlar. Enerji dolu pek çok genç, daha insancıl, daha bilimsel düşünüyorlar ve sonuç vermeyen kavgaların anlamsızlığına inanıyor, aydınlık günlerde huzurla yaşamak istiyorlar.
Belki de buradan başlayabiliriz. Kuruluşumuzda genlerimize işleyen özgürlük ve demokrasiyi yeniden hayata geçirebiliriz. Hayat, hesaplanamayan pek çok olasılık içeriyor, pek çok şeyin yanıtını bilmiyoruz ama bir şeyi kesin biliyoruz;
Hayal etmek gerekiyor, çalışmak gerekiyor, sevmek gerekiyor ve de tabii; umut etmek gerekiyor. Umut, en büyük güç kaynağı, çünkü.
Yeni yılda umudunuzu kaybetmeyin. Kaybetmeyelim.
Ahmet Arif’in dediği gibi;
“Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile, diş ile
Umut ile, sevda ile, düş ile”…..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!