ANA SAYFA > Yazarlar > Sevgi Molva > Uygarlık

Uygarlık

SevgiMolva
Sosyal Medya :
07 Ocak 2019, Pazartesi 17:53
4416 kez okundu

Uygarlık, “bir toplumun maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tümünün toplamıdır” deniyor genelde.

Günümüz uygarlığını ise, “çağdaş insan düşüncesinin ve duyarlılığının, yaşam, doğa ve evren bağlamında ulaştığı düzeydir” diye tanımlıyoruz.

“Uygar” sözcüğü, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavimi olan Uygurlardan gelmektedir. Kent dediğimiz yerleşmelerde ortak yaşam gereği oluşan düzene “uygarlık” dendi.

Uygarlığın gelişmesinde; buzul devirlerinin sona ermesi, iklim koşullarının düzelmesi, ateşin bulunması, verimli tarım alanlarının keşfi, yerleşik hayata geçiş, önemli su kaynakları, farklı toplumların etkisi, yer şekilleri, korunaklı limanlar gibi etmenler etkili olmuş. Geçmişte Kuzey Afrika’da “Mısır”,  Anadolu Yarımadasında “Akdeniz”, Asya Kıtasında “Hindistan, Çin, Mezopotamya”,Orta Amerika’da “Aztek, Maya” ve Güney Amerika’da “İnka” uygarlıkları oluşmuştu. Aztek, Maya ve İnka uygarlıklarının etkisi günümüze kadar gelemedi. Günümüze kadar geldi demek için, toplumların özgün gelişmelerinin, insanlığın ortak kazanımlarına katkısı gerekiyor.

Çağdaşlık ise;  zamandaş, asri, muasır, modern olmak ve aynı zaman diliminde yaşamaktır ve şimdiki zamana uygunluğu anlatır. Çağdaşlık kavramı; 19.yüzyıldan itibaren bizimle(Osmanlı) Batı(Avrupa) arasındaki ilerilik-gerilik farkları, kıyaslamaları bağlamında düşünce ve politik hayatımıza yerleşmiş.

Türk toplumu Batı ile olan ilişkilerini (özellikle sosyokültürel bakımdan) bir türlü gerçekçi, sağlıklı bir zemine oturtamadığı ve Batı’yı yanlış algıladığı için “çağdaşlık” kavramı da yanlış anlaşılmış, bu konuda “amaç”la “araç” da birbirine karıştırılmış.

Çağdaşlık öncelikle bir üretim ve yöntem konusu, tüketim meselesi değil. Bu temel yanlışlık, Türkiye’deki bütün çağdaşlaşma süreci boyunca devam etmiş. Entelektüel kavgalarının, kültürel ikiliklerin, halk ile devleti yöneten kadrolar arasındaki gerilimlerin temelinde bu yanlışlık bulunmakta.

Son yüzyıllarda “Batı uygarlığı” dediğimiz uygarlık; düşünsel, bilimsel, teknolojik, ekonomik, siyasal özellikleri, olanakları bakımından açık ve net olarak üstün duruma gelmiştir. Her toplum, uygarlığın yarattığı düşünsel ve teknolojik birikimi, yöntem ve araçları kendi ülkesine taşımaya, bu değerlerin yaratıcı bir ortağı olmaya çaba göstermeli tabii ki.

Çağdaş olmak, öncelikle biçimsel bir değişme değil, özde, içerik bakımından bir değişmeyi ifade eder. Yani çağdaş bir hayat ve anlayış, yeni bir yöntem değişikliği demek. Bu da öncelikle, kullanılan teknolojide, üretimde, dolayısıyla zihniyetteki değişmeleri kapsıyor. Örneğin kullandığımız üretim araç ve teknikleri ve bunları yaratan zihniyetimizi değiştirmediğiniz sürece, günlük yaşantınızı, tüketim davranışlarımızı değiştirmekle çağdaş olamayız.

Teknoloji gibi maddi kültür değerleri; kolay ve hızlı değişmektedir. Din, zihniyet, gelenek ve görenekler gibi manevi kültür değerleri ise çok zor ve ağır değişmekte, kuşakları kapsayabilmektedir. Somut, rasyonel, nesnel, evrensel ve herkes için pratik fayda sağlayan unsurlardan oluşan teknik değerlerde geriye dönüş söz konusu olamaz. Her yeni teknik, eskisini siler süpürür doğal olarak. Ancak sosyal değerler alanında bu ilke geçerli değil. Burada “yeni” ve “eski” kavramları farklı biçimde değerlendirilir ve bunlar uzun süre birlikte olurlar.

Çağdaş insanı ve toplumu şekillendiren ana öğeler, düşünsel, bilimsel, teknolojik, ekonomik değişmelerdir. Bunlar da mevcut ideolojik yapıyı, siyasi düşünce ve kurumları, tüm sosyal yaşantıyı, insan ilişkilerini baştan aşağıya değiştirmiştir.

Bir kişinin yönetim bakımından demokrasiyi savunması, bilimsel ve teknolojik gelişmelere buluşları uygulaması, çağdaş üretim tekniklerini kabul etmesi, her türlü bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yönünde tavır alması, eğitimde fırsat eşitliğini onaylamasını çağdaş davranışlar olarak ifade etmek mümkün.

İnsanların ne ve kim olduğuna, etnik, cinsel, dinsel vs. doğuştan kazandığı özelliklere değil, ne yaptığına, işlevselliğine, yarattığı katma değere bakılmalı.

Çağdaşlaşma sürecin siyasi boyutunda, bireysel hak ve özgürlüklerin, eşitlik anlayışının gelişmesi, her türlü demokratik örgütlenmeler, uygulamalar var.

Bu çerçevede din ile devlet ve diğer sosyal kurumlar arasındaki ilişkiler yeniden düzenlenmiş ve sonuçta “laiklik” ilkesi geçerli olmuş. Kanun devleti yerine, hukukun üstünlüğü esas alınmış. Her türlü sosyal-sivil örgütlenmelerin teşvik edilmesi, bunları kısıtlayan engellerin ortadan kaldırılması da bunun içinde.

Kentleşme başarıldığında, sanayi ve üretim arttıkça, insanların eğitim düzeyi yükseldikçe, yani toplum dönüştükçe, zararlı hâle gelmiş bazı gelenekler de değişecektir.  Bu durum bize şunu da göstermektedir: Toplumun sosyoekonomik yapısı, ona uygun insan ilişkileri değişmedikçe, “haydi çağdaşlaşalım, örneğin kan davasını ve evlilikle ilgili törelerimizi değiştirelim, bundan böyle şu şekilde yaşayalım” demenin sosyolojik açıdan faydası yok.

Sonuçta, uygarlığın öğeleri bugünün sınırsız iletişim ortamında herkese sunuluyor. Eşyalar, maddi şeyler uygarlığı tanımlamıyorlar tabi ki.

Günümüzde uygarlığın en ilk aşamasında yasayan, çağdaş olamamış hala milyonlar var, bu da çağımızın utancı galiba.


PAYLAŞ

Yazara Ait Diğer Makaleler

08.09.2024 Biz ne yapıyoruz?

29.07.2024 Yeni Dünya

17.05.2024 ''Aslında her şey kurtuluşun başlangıcıydı''

07.03.2024 Kadınlar

12.01.2024 2023-2024

27.12.2023 Yeni yıl

14.12.2023 Yerel Seçimler - Halkçı Belediyeler - Yaşanabilir Kentler

09.11.2023 10 Kasım

27.10.2023 100.Yıl

18.05.2023 19 Mayıs

24.02.2023 Hüzün

30.12.2022 2023

29.06.2022 Anları yaşamak

24.04.2022 Umut

06.03.2022 Kadınlar

13.02.2022 Haklarımız

31.01.2022 Selam olsun

26.12.2021 Bir tohum yeşeriyorsa

11.11.2021 Kayıplarımız

19.05.2021 Şu an ya da hiçbir zaman

23.04.2021 Akıl ve düşünce

09.03.2021 8 Mart

14.02.2021 5 Sorun

30.12.2020 Umut da umut

30.11.2020 Yüzleşme

29.10.2020 Günden kalanlar

09.09.2020 Bilgi çağı

29.08.2020 30 Ağustos Zafer Bayramımız

30.07.2020 İstanbul Sözleşmesi

30.06.2020 Nefes alamıyoruz!

19.05.2020 Sorumluluk

23.04.2020 Yeniden başlamak

03.03.2020 Kadınlar

31.01.2020 Başarı

30.10.2019 Yaşamak

09.09.2019 Zorba

30.07.2019 Can Yücel "Şiir insan"

23.04.2019 İnsan mıyız, değil miyiz? İşte bütün mesele bu

08.03.2019 Biz; Her birimiz İzmir’iz

21.01.2019 Vizyon ve başkan

07.01.2019 Yılbaşı

07.01.2019 Sosyal Demokrat Belediyeler

07.01.2019 Eğitim ve düşünme

07.01.2019 Sanat

07.01.2019 Seçim

07.01.2019 Kadın

07.01.2019 Yapay zeka

07.01.2019 Bir yılı daha devirdik

07.01.2019 Demokrasi ve Cumhuriyet

07.01.2019 ''Ahlak'' kavramı

07.01.2019 Cumhuriyet kadını

07.01.2019 Sanat

07.01.2019 Kitap üzerine...

07.01.2019 Canımı yakma

07.01.2019 Sevgi üzerine

07.01.2019 Mutluluk üzerine

07.01.2019 Yavaş intihar

07.01.2019 Gidiyor

07.01.2019 Cumhuriyet!..

07.01.2019 Barış Barış Barış

07.01.2019 Kaos

07.01.2019 Yaşanabilir kentler...

07.01.2019 Büyük insanlık

07.01.2019 Kent ve Dönüşüm - çözüm

07.01.2019 Kent ve dönüşüm

07.01.2019 62'den tavşan yapardık...

07.01.2019 Seçim

07.01.2019 Direniş!..

07.01.2019 Hep beraber

07.01.2019 İzmir'in vizyonu ne olmalı -4-

07.01.2019 İzmir’in Vizyonu ne olmalı-3

07.01.2019 İzmir'in vizyonu ne olmalı -2-

07.01.2019 İZMİR’in VİZYON PLANI

07.01.2019 Seçim...

07.01.2019 Doğrusu...

07.01.2019 ZOR!

07.01.2019 NE OLUYOR?

07.01.2019 ENGELLERİ KALDIRMAK (ENGELSİZ MİMARLIK)

07.01.2019 NEREYE ARKADAŞ?..

07.01.2019 KARŞIYAKA BULUŞMASI

07.01.2019 SİMGE KENT

07.01.2019 30 AĞUSTOS 1922

07.01.2019 HAYDİ!..

07.01.2019 ''AKLA ZARAR''

07.01.2019 ŞU SON GÜNLERDE...

07.01.2019 KARŞIYAKA'DAN BALKANLAR'A BİR "MERHABA"

07.01.2019 ZAMAN DARALIYOR

07.01.2019 GÜVENLİĞİMİZ

07.01.2019 POLİTİKA

07.01.2019 CİNSİYET EŞİTLİĞİ

07.01.2019 BİLİM ve AKIL

07.01.2019 ULAŞIM

07.01.2019 BARIŞ

07.01.2019 DÖNÜŞÜM KAÇINILMAZ

07.01.2019 EXPO (Dünya Sergisi)

07.01.2019 AYAK İZİ

07.01.2019 EN YAKIN CENNET...

07.01.2019 SÖZ KONUSU KARŞIYAKA İSE...

07.01.2019 MAYIS ÇIĞLIĞI

07.01.2019 DOĞRU, YANLIŞ


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

Köşe Yazarları

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?