Cumhurbaşkanlığı Seçimi, bir biçimde sona erdi.
İstenilen sonuca ulaşılamadı. Sonucu belirleyen; tatildi, boykottu, oy kaymasıydı, anket şirketlerinin kandırmasıydı gibi nedenler sıraya dizildi.
Çok farklı partilerin bir araya gelerek bir adayı desteklemesi bir umut oldu ve koalisyon yapılabileceğinin bir deneyi gibi görüldü kimilerince.
Bu yazıyı yazarken Cumhurbaşkanlığı seçim sonucu resmi gazetede yayınlatılmadığı için, hala “üçü bir arada” gibi bir durum var Erdoğan için.. Anayasaya aykırı olduğu söylense de bu durumun, konu ile ilgili hala hiçbir şey yapılamaması, ses çıkmaması oldukça enteresan.
Kurbağa deneyi uygulanıyor bir süredir üzerimizde sanki, çoğumuz, bizce olumsuz olan konulara, alıştıra alıştıra kabul ettirilip uyutuluyoruz. Kalan halkın büyük kısmı geçim derdinde zaten, diğer bir kısmı oldukça korkutulmuş durumda, bir kısmı da menfaat dünyasına dalarak, bencil hayatını azimle korumakta!
Uyumayan, korkmayan, az-çok hayatını sürdürebilen, menfaat için özgürlüğünü satmayan geriye kalanlar için, önümüzdeki “Genel Seçimler”; adeta seferberlik ilan edilerek çalışılması gereken bir önem arz ediyor.
Son dönemdeki bir kaç seçim için bu lafı söylemiş olsak da, bu sefer üstüne basarak söylüyoruz. 2015 Haziran’ında olacağı varsayılan bu seçimler gerçekten çok önemli. Başkanlık sistemini resmen getirebilmek için anayasa değişikliği gerekmekte çünkü. Anayasayı istedikleri gibi değiştirebilmek için ise, iktidardaki partinin 330 Milletvekilini çıkartması şart.
Ekonomi uzmanları, Türkiye için yakın gelecekte çok parlak senaryolar çizmiyorlar, komşularımızla ilişkilerimizi anlatmak için “felaket” sözcüğü bile yetersiz kalıyor.
Rüzgar aslında bu olumsuz gidişi görerek düzeltmek isteyenlerden yana. Bu şartlarda çalışmalara son hızla başlayıp adeta koşmak gerek.
Yeni bir ruh ve heyecanla, yeni bir stratejiyle, emekten, halktan, ezilenden, barıştan yana projeler üretmeli hızla. Var olanları geliştirip yayabilmeli. Son zamanlarda çok kötü durumda olan dış politika ve ekonomi için yeni çözüm önerileri getirmeli ortaya.
Bu ülkede baştan beri en büyük hata, sosyal ve siyasal olayları sadece ideolojilerle ele almak oldu. Ülkeye has kültürel ve yerel olguları hep dışarıda tuttuk. “Mutlu gelecek” tablosu çizmek yerine, halkın gündelik sorunlarında yardımcı olmak, kötü günlerinde destek vermek, çocukların eğitimine ve ailelerin ekonomilerine katkı sağlamak çok daha geçerli bir yöntem halbuki.
Bir ekonomik ve sosyal dayanışmanın yapılanmasını oluşturmak ve geliştirmek, en önemli olan. Ekonomik kaynaklarımızı kurmak ve bu kaynaklardan elde edilecek kazançları halk ile paylaşmak. Halkçı ekonominin en önemli ayağı da bu değil midir? Özde devrimci ve dönüşümcü olduğunu iddia eden sol, pratikte de devrimci olmak zorundadır.
Sonuç olarak; önümüzdeki seçimler için CHP içinde dinamik, bilgili, konusuna hakim, halktan, özgürlükten, emekten, adaletten, hukuktan ve insan haklarından yana olan, üretecek, çalışacak ve projeler oluşturabilecek tüm partililerimize çok önemli görevler düşmektedir.
Önümüzdeki genel seçimlerde, layık olmadığımız bu yönetimi değiştirmek için çok çalışmak ve elinden geleni yapmak, sağduyu sahibi her partilimizin görevi olmalıdır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!