Mayısın birinci günü, dünyanın her köşesinde, ücretli tatil günü olarak, barışcıl gösteri ve yürüyüşlerle kutlandı. 1 Mayıs'ın, bir meydanda kutlanması için mücadele veren sadece biziz. Ne acı. Yine engel, yine mücadele, yine şiddet, dayaklar, göz altıları, emekçiler çığlık çığlığa.
Son günlerde de tekrar anladığımız gibi 100 yıl gerideyiz çağdaş dünyadan. Bir Alman vakfı tarafından yapılan araştırmada demokrasi sıralamasında 41 ülkenin sonuncusu olmuşuz. Bu araştırmada sosyal, çevre ve ekonomi politikaları verileri değerlendirilmiş. Toplantı ve İfade özgürlüğünün kısıtlanması, hakların ihlali, medya yozlaşması, hukukun işlemesi konularında eski komünist ülkelerin bile gerisindeyiz. "Freedom House" adlı kuruluşun son raporunda ise,15 yıldır kısmen özgür sayılan ülkeler arasından, artık özgür olmayan ülkeler arasına girdik. Sudan ve Libya ile aynı kümedeyiz. Yazık bu güzel ülkeye, kültürel ve ahlaksal olarak içi boşaltılıyor ülkenin. Alacakaranlık kuşağındayız sanki. Ortada oynanan trajediyi seyrediyoruz hep birlikte. İnsan olmanın değeri unutturulmuş toplumumuzda artık, birey olamamanın sıkıntıları yaşanıyor çığlık çığlığa.
Mayıs ayında da sadece kim bilir kaç kadın şiddet mağduru oldu? Kaç kadın hunharca öldürüldü? Kaç çocuk kaçırıldı? Kaçı tecavüze uğradı? Olayların sonucunda, bakan hanım "çığlık atmayı" çocuklarımıza öğretmemiz gerektiğini söyledi. Oysa çoğu, yakınları tarafından kaçırılıyor, şiddet görüyor, öldürülüyorlar. Olayların ardından mağdurların yakınları; çığlık çığlığa.
13 Mayıs günü ise çok büyük bir felaket yaşadık Soma'da. ‘99 yılındaki depremden sonra yaşadığımız en büyük acıydı. Maden işçilerimiz yer altında gazla boğuldular. Bu acı ile ruhlarımız kanadı. Yer üstünde bu acıya dayanamayıp isyan edenler de yine gazla boğuldular. Yas da yasaklandı artık. Uygar dünyada bunların örneği yok. O nedenle 100 yıl önceki örnekler veriliyor, faciayı olağanlaştırmak için çabalar sarf ediliyor. İnanmıyoruz. Vahşi kapitalizmin yüzünü bütün çıplaklığı ile görüyoruz. Hala kaybedilen işçilerimizin sayısı belli değil. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO' nun "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni imzalamayan 3 ülke kalmış. Afganistan, Pakistan ve Türkiye. Niye???? Bu sözleşme imzalanmalı ve olayın üstünün örtülmesine asla müsaade edilmemeli.
Ruhlarımız çığlık çığlığa.
Acılar üst üste geldi Mayıs'ta. Sözler de bitti söylenecek. Zorlanıyoruz artık insan kalmakta. Çok sevdiğim Ataol Behramoğlu'nun şiiri geliyor aklıma.
Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek
Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak
Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek
Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak
Toplanıyor ölü arkadaşlar
Her biri bir yerden gelerek
Kiminin boynunda ilmeği
Kimi kanını silerek
Kucaklıyor beni Metin Altıok
"Aldırma" diyor gülerek
"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak"
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!