Aynı kenti paylaşıyoruz. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, kardeşlik; ortak arzumuz. Sağlıklı kentlerde yaşamak için ise öncelikle kentlerde yaşanan toplumsal eşitsizlikleri, sınıfsal farklılıkları azaltacak çözümlerin gelişmesi gerekmekte. Her kentin kendi coğrafyası, tarihi, kültürel birikimi, sosyal ve insan ilişkileri çok değişik ve de önemli. Kentlerin de bir ruhu var veya mutlaka olmalı. Kentlerde insanların etkileşimleri, çeşitliliği, ilişkilerin derinliği, özgünlüğü ve de çelişkileri farklı farklı.
Teknolojinin ise kentler için her zaman en uygun çözümleri bulduğunu söyleyemeyiz. Kenti yalnızca alt yapı boyutu ile gören akıllı şehir uygulamaları her zaman en doğru çözüm olmayabiliyor. Kentler aslında yaşayan organizmalar ve içinde yaşayan insanlarıyla uygarlık odakları. Buradan hareketle kentlerde vatandaşların, gerçek gereksinimleri öncelikli olmalıdır diyebiliriz. Tabii ki sağlıklı kentler için ortak bir payda yine de bulunabilir. Kolay olmasa da sağlıklı kentleri oluşturabiliriz. Dünyada pek çok örneği bulunmakta zira. Kentlerimizde yaşayan tüm insanlarımız, insana layık olan tüm kentli haklarını hak etmektedir. Yaşadığımız kentlerde haklarımıza sahip olmak istemek; ne düş, ne düşünce, ne de ütopyadır. Kentli hakları, kent içindeki insanı temel aldığı için de somuttur, zaten.
Şehirlerimizde yaşayan insanlarımızın ‘’Kentli Hakları”nın neler olduğuna baktığımızda, dünya genelinde kentli hakları için 1992’de “Avrupa Konseyi”nin kabul ettiği şartların başlangıç olarak kabul edildiğini görüyoruz.
Bu şartların en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:
Liste daha uzayıp gidebilir, tabii. Önceliklerin belirlenmesi, kaynakların dağılımında kentlilerin karar sahibi olması, kaynak harcamalarının denetlenmesi, demokratik katılım ve şeffaflıkla, kentlerin yağmaya açık bir meta olmasına engel olmak, kentin aklının, aslında “kentlinin aklı” olması gerektiğini ortaya çıkarmak, kenti, kentlilerin yararına geliştirmek ve olağanüstü durumlarda da kentlinin zorluklara dayanımını arttırmak öne alınmalı ve yenilikçi çözümler de kentlilerce bulunmalıdır.
Tüm bunlar ise bilgiyle, akılla, yaratarak, üreterek ve esas sevgiyle üretileni birlikte paylaşarak başarılacaktır. “Kentler öldüğünde geride yaşayan bir şey kalmaz” demişler. Kentleri yaşatmak ve ona sahip çıkmak da kentlinin görevi olmalıdır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!