Hepimiz, yaşamaktan keyif alarak, güvenlik endişesi duymadan, insanca yaşanılan, haksızlıkların olmadığı, kimsenin korkmadığı bir dünyada yaşamak istiyoruz. Bunun için toplumca sorunlarımızı çözmemiz, olayların derinini görmemiz gerekli.
Güvenlik; 21.Yüzyılın en önemli sorunlarından birisi. Bizler, bazen toplumsal sorunlara, bazen teröre, bazen de -bilinçsizlikle- doğaya yenilerek, güvenliğimizi yitiriyoruz. Bu konu bizi en çok, kendimizi güvende zannedip, olmadığını anladığımız anda rahatsız ediyor.
Birkaç yıl önce, artan hırsızlık olayları uzun süre herkesi tedirgin etmişti. Mahallemizde o dönemde bir hırsızlık olmadan gün geçiremez olmuştuk. Bazı konutlara 2-3 kere bile girilmiş olduğu söyleniyordu. Alarm işiyle uğraşanların iş yoğunluğu artmış durumdaydı. Site türü yerlerde oturanlar da güvenlik şirketleri ile anlaşmalar yaptılar. Bu alandaki işsizlik sorunu da böyle çözülürken, hırsızlık olaylarından biz de nasibimizi aldık o dönem tabii ki. Belki en ilginç olanı değildir ama gerçekten anlatmaya değerdi yaşadığımız.
Şehir dışında olduğum bir gece cep telefonum çaldı. Görünüşe göre eşim arıyordu. Yalnız eşim benimle değil, bir kedi ile(!) sohbet halindeydi, daha doğrusu kavga halindeydi. Psst, çık dışarı, şimdi görürsün, vb....
Kısa bir şaşkınlıktan sonra, son aradığı numarama, yanlışlıkla tekrar bastığını anladım. Mücadele içinde olduğundan, beni duymamıştı...
Bir süre sonra konuşabildik ancak. Evimize hırsız girmiş meğer... Pencere demirini keserek içeriye giren hırsızımız, giderken bahçeye açılan kapımızı kapamayı unutmuş(!). Mahallenin minik kedilerinden birisi de, sıcak bir yuva hasretiyle içeri girmiş, çıkmamak için de direnip, yarım saat kadar evde oradan oraya kaçarak,
eve geldiğinde hırsız girdiğini anlayıp telaşlanan eşimi iyice bir kızdırmış.
Ben de o sırada yanlışlıkla aranmışım meğer.
Evi dağıtan hırsız, biraz seçici olduğundan(!), alınmaya değer pek bir şey bulamayıp, gitmiş olsa da, şimdi bu olaya gülsek de, o sırada ailecek sinir katsayımızı çok yükseltip uzun süre moralimizi bozmuştu.
Güvenliğimiz, bazen biz insanların ihmalleri sonucu da tehlikeye girebiliyor.
Doğayla da örneğin, bir türlü barış içinde yaşamayı başaramadık maalesef.
Bizler deprem kuşağında yaşıyoruz. Ev alırken, "mimarı kim, mühendisi kim, ev sağlam mı" diye soran var mıydı? Seramiklerin kalitesi çok daha önemli idi bazılarınca. "Bina dolgu alanında mı, alt yapısı var mı" merak edilmiyordu. Göz yumuldu uzun yıllar gecekondulara, kaçak, ruhsatsız yapılara. Bazen yıkıldılar, bazen de affedildiler. En ufak sarsıntıda önce bunlar yıkıldı ülkemizde. Büyük acılar yaşadık hep birlikte.
Kentimizin de pek çok bölgesi maalesef dayanaksız yapılarla dolu. Bu yüzden, pek çok bölge dönüşmek ve yenilenmek zorunda.
Bu "dönüşüm" konusunda kafalar oldukça karışık.
Karşıyaka Belediyesi bu konuda uzun süredir çalışmalar yapıyor. Öncelikle Karşıyaka'da dönüşecek bölgeler tespit edilerek bütün bölgelerin projeleri hazırlandı.
Çok yakın zamanda Belediyemiz vatandaşı bilgilendirmek için, Tuna Mahallesi'nde Kentsel Yenileme ve Dönüşüm Merkezini açtı. Merkezin açılışındaki konuşmasında Belediye Başkanımız Sn. Cevat Durak; "Kentsel Dönüşüm"e karar verecek olanın "yurttaş" olduğunu, bu dönüşüm sırasında ucuz şekilde yer kapatmak isteyenlerin olabileceğini ve vatandaşın evini satmamasını, buradaki değere burada yaşayanların sahip olması gerektiğini söyledi.
Bölgedeki evlerin maalesef yarıdan fazlasının depreme dayanıksız olduğu belirlenmiş durumda. Vatandaş dayanıksız olan evini yenilemek isterse eğer, firmalar bu işe talip olacak, vatandaş zarara uğramadan ve evine kavuşuncaya kadar kira yardımı vb. de alarak bir süre sonra yeni, sağlam evine kavuşacak. Başkanımız, konuşmasında, bu işi gerçekleştirmek için çıkan yasada bazı eksikler olduğunu, bazı yetki karmaşaları yaşandığını, onlar da çözülürse sonuca çok çabuk ulaşılacağını söyledi.
İstenirse, bu konular kısa sürede sağlıklı bir şekilde çözülebilir. Yaşanılan yeri en çok o yerin yerel yönetimi ve orada yaşayanlar bilebilir. Uzaktan değil, "yerinden" ve "yerinde" dönüşmek gerek. Karşıyaka'da gördüğümüz bu olumlu örneği, halkın kazanımını öne alan, halkın mutluluğunu hedefleyen çözümler üretebilme alışkanlığını; kentimizin her semtinde, ülkemizin her kentinde her zaman görmek arzusundayız. Biraz akılla, biraz sabırla, plan ve programla, ileri görüşle, iyi niyetle ve de halkın her şekilde katılımı ile, tabii ki.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!