Dünya Ekonomik Forumu’nun açıkladığı 2018 verilerine göre matematik ve fen eğitimi kalitesinde 137 ülke içinde Türkiye 104. sırada yer alıyormuş. Ağlamak geliyor içimden. Eğitim kalitesinde Singapur, Finlandiya, İsviçre başı çekiyor. Biz Suudi Arabistan, Cezayir ve Pakistan’ın bile ardından geliyoruz. Nasıl çıkacağız bu durumdan? Ülke gündeminde bu konu hiç tartışılmadı bile.
İnsan geçmişte yaşamış ve öğrenmiş olduklarının ürünüdür. Eğitim, insanların değer sistemlerini ve inançlarını etkiler ve her açıdan hayata bakışını belirler, bilgi sağlar. Kişinin mesleğini ve toplumdaki statüsünü, kendi ailesine sağlayacağı imkânı da belirler. Romalı filozof Syrus'un söylediği gibi, "Sadece cahiller eğitimi inkâr eder". Kendileri iyi eğitim görmemiş varlıklı insanların önemli bir bölümünün kendi çocuklarına iyi eğitim imkânları sağlamak için büyük gayret harcadıkları biliriz. İyi bir eğitim, hayat standardının yükselmesini ve hayattan alınan zevkin artmasını da sağlar. Eğitimde sosyal dersler toplum olaylarını, fen dersleri ise tabiat olaylarını kavratmayı amaçlar. Yükseköğretim ise kişinin hayatını kazanabileceği bir meslek edinmesine imkân verir.
Eğitim; hayattaki çeşitli olaylar arasındaki gerçekleri, bağlantıları ve ilkeleri görmek ve anlamak becerisini kazandırır. Kişide yeni ilgi alanlarının gelişmesine yardım ederek hayatı daha zevkli ve ilginç kılar. Eğitim görerek veya görmeyerek bu tür ilgiler geliştiremeyen kişiler için hayat gerçekten sıkıcıdır. Çünkü günlük hayat sadece tekrarlarla doludur. Uzaktan şans veya rastlantı gibi görülen birçok durumun arkasında, kişilerin özverisi, gayreti, durumu kavramak ve problemi çözmek konusunda gösterdikleri yaratıcılık ve eğitim gizlidir. Şans, "doğru zamanda doğru açıda durmaktır sadece. “Öğrendiğimiz her kavram, düşünebileceklerimizin sınırını biraz genişletir” deniyor. Yeni bilgiler belleğimize girdikçe, var olanlarla bağlantılar kuruldukça, sorulara cevapların bulunması kolaylaşacaktır doğal olarak. Yeni bilgilerin edinilmesi, okumakla, tartışmakla, gözlemle olabiliyor. Akılların birleştirilmesi de çok önemli. Neden-sonuç bağlantılarını koparmadan yapabilmek gerekmekte.
Eksikleri biz nasıl gidereceğiz? Kuşku merak ve öğrenmeye odaklanmak için ne yapmalı? Eğitim paydaşlarının hepsi bundan sorumlu. Değişmez doğrulara tutunup yaşamak isteyen insanlardan oluşan toplumları eğitmek oldukça zor. Sorunlarımızın başlıca nedeni, düşünme becerisi düşük insanlar.
Kişinin kendi aklında olan sorulara tutarlı cevaplar bulabilmesi, zihinsel bir süreç. Sorduğu soruya tatmin edici cevaplar alan, alamasa da merak uyandıracak yanıtlar alan çocuklar; ömürleri boyunca bilgi peşinde koşan, mücadeleci bir yapıya dönüşüyor, diğerleri de kendine verilene kanaat eden, en az zarar göreceği pozisyonu arayan pasif kişilikler oluyor. Birinci tip kişiliklerin yaşamın her alanında önemli roller oynamaları kaçınılmaz. Bilim ve sanat, bu alanların başında gelmekte.
Sonuçta, bu şartlarda, eğitimli ve düşünebilen insan olmak için, kişisel gelişim kavramının toplumda her birey tarafından yaşamının önemli bir ilkesi haline getirilmesi gerekmekte. Eğitimin niteliğine yönelik sonuç almak için bireye ve aileye büyük görev düşmektedir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!