~~Seçim zamanı geldi çattı.
Başlıktaki iki sözcükten biri hayatımızı belirleyecek.
Ümitli, heyecanlı bir bekleyiş içindeyim ben kendi adıma. Bu kez, ortaya çil yavrusu gibi saçılmış olan iddialar, sanırım çoğunluğa tehlikeyi gösterdi. Yanlıştan uzaklaşıp doğruya yanaştılar. "Tehlikenin Farkındayız " biraz geç de olsa. Üç maymunu oynayanlar bile ayıldılar. Göstergeler o şekilde en azından. Umarım, yanılmıyorum.
Adaletin kalmadığı, demokrasinin tam anlamıyla yok edildiği, özgürlüklerin kısıtlandığı, kentlerimizin talan edildiği, yağmalandığı bu kara dönem, tarihin içinde bir leke gibi yerini alacaktır sanırım.
Bu bir yerel seçim ama tüm yurtta bir genel seçim havası görülüyor. Kıyasıya mücadele yürütülüyor adaylar tarafından, yine de sokakta konuştuğumuz çoğu insanımız, ağırlıklı olarak "partilere göre" oy vereceklerini, adayları beğenseler de beğenmeseler de ülkenin, vatandaşın ve çocuklarımızın geleceği için umut vaat eden, güvendikleri, inandıkları ve kazanacağını umdukları partilerin adaylarını oylayacaklarını söylüyorlar.
Bu seçimin bir "rejim tercihi" olduğunda hemfikir olanların sayısının hiç de az olmadığı görülmekte.
Bu yargıya ulaşılmış olması yabana atılmamalı. Yaşamadan anlayamıyoruz biz, önce deniyoruz, olmadığını görünce doğruyu arıyoruz. Gerçi bu da önemlidir, tabii.
"Zararın neresinden dönersek kardır".
Kentlerimizin geleceğini oylayacağız bu seçimde. Kentlerimizin gelişimi konusunda da artık bilinçlendik.
Nasıl bir kent istediğini tanımlıyor halkımız;
Güvenliği olan, doğaya, çevreye, tüm canlılara değer verilen, yeşilin, ağacın, çiçeğin, böceğin korunduğu veya yeşili arttırma yolunda çaba harcanan, ulaşım sorunu çözülmüş veya o konuda sağlıklı proje geliştirilen, planlı gelişen, tarihi, turistik, kültürel ve sanatsal değerlerin korunup gözetildiği, insana yaraşır bir kent. Akarsularımızın, göllerimizin, denizlerimizin, tüm su kaynaklarımızın korunduğu, tüm zenginliklerin halkla paylaşıldığı bir kent .....
Sonuçta; var olan tüm değerlerinin geliştirildiği ve bunların sürdürülebilir olduğu bir kent tanımlanıyor.
Bazen bilgisizlikten veya uzmanlara danışılmadan yapılan işler, -kötü niyetle yapılmamış olsa da- can yakıyor ve affedilemiyor. Bunlar da bir " Şehir Cinayeti" olarak kayda geçiyor. Zevksiz binalar, berbat kaldırımlar, ucube parklar, beceriksizce yapılmış meydanlar oluşabiliyor.
Kentlerimizin kimliğini korumak en büyük sorumluluğumuz.
Her kentin her bölgesinin farklı değerleri var tabii ki. O değerleri yok etmeden kenti korumak önemli. Başka kentlere öykünmeden, insanca, planlı, programlı gelişmek ve tüm bunlar olurken uçuk projelerden uzak, akılcı,ayağı yere basan, konu ile ilgili bilimsel yöntemlere dayanan projeleri, mimarlarla, kent plancılarıyla uzmanlarla birlikte oluşturup, sonra halka danışmak ve sonuçta katılımcı, akılcı, şeffaf kararları alabilmek işin özü galiba..
Seçim konusuna geri dönersek;
Ülkece, ihale odaklı niceliksel büyümeyi değil, çevre odaklı niteliksel büyümeyi seçmek zorundayız.
Bunun için" doğru" dan yana olan tercihlerimiz ve kararlarımız çok önemli.
"İnsanlar layık oldukları şekilde yönetilir" diye bir söz var ama "Kurunun yanında yaş da yanar "diye bir söz daha var.
O halde sevgili dostlar,
30 Mart 2014 günü sandığa gidip hep birlikte doğruyu seçiyoruz.
Bunu başaracağımıza ben gönülden inanıyorum.
Ancak zamanın şu anında en çok da, yanlışları dayatanlar için söylenen "etme bulma dünyası"nın varlığına gönülden inanmak istiyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!