Bir Ingilizce deyim var; "less is more"
Dilimizdeki karsiligi olarak, "daha az; daha çoktur " diyebiliriz.
Mimarlik meslegimi yaparken bu sözü zamanla çok daha iyi anladim. En yalin binalari yapabilenler hep en iyi, en büyük mimarlardi.
Ayni sekilde, çok az sözcük kullanilarak, çok fazla seyin anlatilabildigini de bazen görürüz. Mustafa Kemal Atatürk de asagidaki ünlü deyisinde barisin önemini ve felsefesini çok az sözcükle, çok derin anlatmistir.
"Yurtta Baris, Dünyada Baris"
................................
Baris kelimesinin genel anlami; düsmanligin olmamasi olarak kabul ediliyor. Baska bir anlatimla kötülükten, kavgalardan, savaslardan kurtulus, uyum, birlik, bütünlük, sükunet, sessizlik, huzur içinde yasamak olarak da tanimlanabiliyor.
2.Dünya savasi; 1 Eylül1939 günü Nazilerin Polonya'yi isgali ile basladi. Acimasiz, kirli ve kanli savasin basladigi bu gün; daha sonra dünya baris günü olarak kabul edilip kutlandi.
Özgürlük ve demokrasi kavraminin arkasina gizlenen egemen güçler, enerji kaynaklarini veya stratejik noktalari ele geçirmek gibi birtakim emellerle, savasi hep öne çikardilar.
Bir grup insan bunu kismen engellemeye çalisti.
Dünya Baris Konseyi (World Peace Council); kuruldugu 1949 yilindan beri baris, silahsizlanma, küresel güvenlik, ulusal bagimsizlik, ekonomik ve sosyal adalet, gelisim, çevrenin korunmasi, insan haklari, bagimsizlik mücadelesi veren halklarla dayanisma için kurulmus olup, emperyalizme karsi mücadele etmektedir. Dernegin kurucu baskani Frederic Joliot-Curie'nin "Baris herkesin isidir" sözünü kendine ilke edinen Konsey, dünyanin pek çok ülkesinde bulunan baristan yana örgütlerin federasyonudur. Türkiye'de faaliyet gösteren Baris Dernegi; Dünya Baris Konseyi üyesidir.
Norveç asilli ünlü baris aktivisti Johan Galtung; "Esitsizlikler ve adaletsizlikler, toplumda siddete zemin hazirlar. Bunlar sürdükçe, barisi temin etmek çok güçtür, halkin derdini hissiyatini mutlak anlamak gerekir" demis.
Galtung, Baris ve adalet arasindaki iliskiyi çok iyi açiklamis.
Anliyoruz ki adalet yoksa, baris zor.
Bizler biraz da kendimize soralim, hayatimizda barisa ve çatismalari çözmeye ne kadar yer veriyoruz acaba ?
Çatismalar korkuyu besliyor, korku ise siddeti arttiriyor, ardindan güvensizlik ve sonra da umutsuzluk geliyor.... Önce bilgisizligi, iletisimsizligi ve korkularimizi yenmemiz gerek.
Trafikte birbirini yiyen, eglenmeyi saga sola ates ederek ancak beceren, bu arada masumlari katleden, kadina bu kadar çok siddet uygulayabilen bir toplumda ögrenmemiz gereken ne kadar çok sey var.
Barisin, sevginin, hosgörünün bir yasam modeli olarak benimsendigi, huzur içinde yasayan bir Türkiye ve dünya istiyoruz hepimiz aslinda, degil mi?
Çocuklarimizin mutlu, saglikli, umutlu olmasini arzuluyoruz degil mi?
Umutlarimizi bu yönde yesertmek istiyoruz degil mi?
Öyleyse baris konusunda kendimizi egitmekten baslayalim ise.
Nasil bir dil ve söylemle konusmamiz gerektigini ögrenelim.
Nasil davranmanin çözüme yönelik oldugunu kesfedelim.
Intikamci duygulari yenip, gerçege odaklanalim.
Bertol Brecht demis ki;
"Bir doga yasasi degildir savas, barissa bir armagan olarak verilmez insana. Savasa karsi baris için, savasanin önünde dikilmek gerek, "biz yasamayi seçiyoruz" demek gerek".
Biz de o zaman kendimizden baslayalim önce.
Yasamayi seçelim haydi gelin her birimiz ,
"silahsizlanalim"
"Daha az; daha çoktur " demistik ya hani...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!