"Harp; zaruri ve hayati olmalıdır. Hayat-ı millet tehlikeye maruz kalmayınca, harp bir cinayettir."
(Mustafa Kemal ATATÜRK)
Mustafa Kemal Atatürk'ün bir Zafer Bayramı kutlamasında söylediği bu sözler ne kadar değerli...
"Gençler! Geleceğe güvenimizi güçlendiren ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitimle, bilgi ile, insanlıkta üstünlüğün, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Cumhuriyeti biz kurduk, O'nu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz."
Bir başka kutlamada ise böyle seslenmiş gençlere. Ne kadar doğru...
...............................
Doğan Kuban Hoca'mız, Bilim Teknoloji Dergisi'ndeki yazılarında durumu özetliyor aslında.
İkinci dünya savaşına kadar Türkiye eşsiz bir atılım yaptı. Akıl almaz bir devrim olan Alfabe; Türkiye'nin kurtarıcısı olmuştur. Anadolu; 1922-1938 yılları arasında dünyanın çağdaşlaşan tek Müslüman ülkesi oldu. Bu yıllar, devlet programının "sanayileşme" olduğu yıllardır.
Bugünü de o yıllara borçluyuz.
Yerleşik düzene geçtikten sonra pek çok şeyi ithal edip yaşamışız ama Uygarlık Çağı; taklitle yaşamaya elverişli değil artık. Köle olmadan yaşamak istiyorsak, yaratıcı olmak zorundayız.
Şimdi ileriye yeni bir atılım daha yapmamız gerekirken, geriye dönmeye çalışıyoruz.
Politik amaçlarla ne yapılırsa yapılsın, ders programlarıyla, öğrencilerin yaşıyla ya da okulların düzenlenmesiyle nasıl oynanırsa oynansın, artık dünyanın her köşesinde herkes çağdaş yaşam araçlarına sahip olmak istiyor ve sonucunda dünya parmak uçlarımızda. Bilgi son hızla akıyor, yaratıcılık gelişiyor.
Enerji, iklim, tarım, sağlık, bunların tümü; fizik, kimya, biyoloji ve onlara ilişkin teknolojilerin üzerine oturuyor. Yaşamın strüktürü bu, gelecek de bunun üzerine kurulu artık. Süreç içinde toplumun yaşayıp yaşamaması, bilim insanının özgürlüğüne bağlı. Başka koşul yok. Tek amaç; bilgi toplumu. Bunun içeriğini; enerjide, üretimde çalışan ve iklimsel değişimleri öngörebilecek bilim insanları saptayacak.
Politikacıların rolü ise, bu çabaların arkasında duracak iradeyi toplayıp doğru yöne yönlendirmek olmalı. Bu da ancak bilime özgürlük tanıyan bir demokraside gerçekleşebilir. Bunu da elde etmenin tek yolu, toplumun bilinçlenmesinden geçiyor, çünkü, politik iradeyi toplum saptıyor. Yarın; eğer varsa, garantisi sadece budur.
Türk toplumu, gereği kadar eğitilememiş bir toplum olabilir. Fakat toplumun fakir, zengin, cahil, okumuş bütün katlarıyla, genç çocuklarının değerini öğrenmiş bir bilgeliği var. En geç on yıl içinde ülkeyi bu gençler yönetecekler. Türkiye'nin geleceğini sağlayacak temel hazine, bu yaratıcı gençliktir.
30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun.
Büyük zaferden 91yıl sonra coşkuyla, sevgiyle ve umutla, hoşgörü ve barışın en güzel şarkılarını hep birlikte söyleyelim.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!