Eşim Ayla Maruflu’yu kaybetmiş olmanın telafisiz, tesellisiz ve tarifsiz acısı içindeyim. 45 yıllık hayat arkadaşım Ayla Maruflu, yüreği insan sevgisiyle dopdolu, gerçek doğa ve hayvan dostu, bilimsel habitatçı, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin l972 yılı “lisans üstü” mezunlarından ve “ilk peyzaj eğitimi” almış bir Ziraat Yüksek Mühendisiydi. Kültürpark merkezli olarak, “İzmir Belediyesi’nin Park ve Bahçeler Amiriydi. Kültürpark’ın efsanevi sera ve fidanlıklarını bizzat Dr. Behçet Uz’dan feyz ve Prof. Dr. Kazım Bayraktar’dan fikir alarak geliştirmiş ve İzmir’in binlerce park alanının bitki ihtiyaçlarını karşılar hale gelmesini sağlamıştı. Gerçek Kültürpark tutkunuydu. Kültürpark içindeki tüm nebatat dokusunu, enternasyonal botanik özellikleriyle bilir, korur ve kollardı. Ben; Fuar ve Kültürpark Müdür Muaviniydim. 45 yıl önce Onunla Kültürpark’ta tanıştık. İlk yemeğimizi Kültürpark’ın göl’ü üzerinde ki Ada Gazinosu’nda yedik. Akasyalar Çay Bahçesinde Semaverde ilk çaylarımızı içtik. Menekşe Halk Bahçesinde birbirimizin söz yüzüklerini taktık. Sonra; Manolya Bahçesinde Zeki Müren’i dinledik. Yıldırım Gürses’in halk konserinde onun güzel şarkılarıyla nişanlandık. Nikahımızı İzmir’in efsane Başkanı İhsan Alyanak, muhteşem bir konuşma yaparak kıydı. Şahitlerimiz; Dr. Behçet Uz ile Osman Kibar’dı. Ard arda iki oğlumuz oldu. Oğullarımızı da Kültürpark’ta ki Belediye’nin kreş ve ana okullarında büyüttük. Eşim Ayla Maruflu, çok yoğun bir iş yaşantısı olmasına rağmen her şeye yetişti. Asla çalışmaktan pes etmedi. Mükemmel bir eş, olağanüstü bir Anne idi. 45 yıl süreyle bir dediğimi iki etmedi. Biz hiç birbirimize küsmedik. Kızmadık. Kavga etmedik. Birbirimizi asla üzmedik. Birbirimize yalan söylemedik. Ev işlerini hep kendisi yaptı. Çocuklarının yemeklerini, pastalarını hep kendisi yapardı. Hep tasarruflu yaşadık. Müsriflik, lüks bilmezdi. Kendisine yakışanın en iyisini giyerdi. Çocukları için hiçbir masraftan kaçınmadı. Çünkü çocukları Onun her şeyleriydi. Beni sosyal hayatımdan hiç koparmadı. Sorumlulukları olan, zorlu ve çok yorucu bir işim verdı. 45 yıl süreyle hayatımın yükünü hep o hafifletti. Moralimin ve sağlığımın iyi olmasını sağladı. Başarılı olmamda, en büyük rolün sahibiydi. İşim siyasetle bağlantılıydı. Darbeler, sarsıntılar yaşadık. Kamu görevlisi olarak çok zor günlerim oldu. İşsiz kaldım. Beni kimselere muhtaç bırakmadı. Daima yanımda oldu. Türkiye için çok yeni bir iş düzeninin öncüsü oldum. Profesyonel iletişim ve halkla ilişkiler sektörünün de öncülerinden olmuştum. Bu sektörde ki “duayenlik sıfatı” kazanmamı da Ben Ayla’ma borçluyum. Evet; Benim Sancar Maruflu olmamı sağlayan, Bana yaşama gücü veren hayatımın kadınını kaybettim. Aslında Benim 22 yıldan beri çektiğim, bu nedenle uzun süre hastanelerde kaldığım oldukça ciddi kronik rahatsızlıklarım vardı. Eşim Ayla’nın ise; son 5 yıldır sağlık önlemleri ilaçlarla alınmış, kontrol altında seyreden bir parkinson rahatsızlığı vardı. Birbirimizi çok güzel idare ediyorduk. Ancak; kontrol için sürekli hastanelere gidiyorduk. Mart ayı başında her yerde başlayan ve 7 aydan beri devam eden “pandemi sağlık önlemleri” nedeniyle maalesef Eşim gibi kronik sıkıntısı olan hastaların normal kontrol ve bakımları ciddi anlamda aksadı, ya da pek çok sağlık kurumunda yapılamadı. Yapılamıyor. Eşim Ayla’nın 25 gün önce sağlığıyla ilgili oluşan bazı olumsuzluklarını maalesef hiç kimseye anlatamadık. Çözümletemedik. Çareyi hep “112 Acil Yardım” Ambülans Servislerinde ve Hastanelerin kısa süreli müdahaleler yapabilen “Acil Servisleri”nde bulduk. Bunu ciddiyetle ifade ediyorum; Genel olarak alınmış yoğun pandemi önlemleri nedeniyle normal ve muhtaç hastaların güncel ve sürekli tedavileri, sağlık kurumlarının normal performanslı çalışamamaları nedeniyle aksamakta, ya da hiç yapılamamaktadır. Ben Bu gerçeği; Başsağlığı dilemek için arayan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da telefonda anlattım. Araştıracaklarını, üzerinde duracaklarını ve gereğini yapacaklarını ifade ettiler. Beni arayıp ta; telefonlarını cevaplandıramadığım vefakar ve fedakar dostlarımıza ailece çok teşekkürler ediyoruz. Maalesef yükselen tansiyonum ve doktorumun engellemesi nedeniyle telefonlarımı kapatmak zorunda kaldım. Hayatımın en hüzünlü olayını yaşadım. Çok üzgünüm. Bu çok farklı bir durum. 45 yıllık Eşimi, Aşkımı, Sevgilimi kaybettim. Esas hasta olan Bendim. Maalesef sıramı Canım Eşim Ayla’m kaptı. Işıklar hep yoldaşı olsun. Allah rahmet eylesin. Mekanı herhalde cennetlerdedir. Zaten son 25 gündür şaşkın vaziyetteyiz. Her şey çok çabuk gelişti ve bir anda sonlandı. Çok üzgün ve perişanım. 15 Eylül 2020 Salı günü, bir tören bile yapamadan Ayla’mı Işıkkent’te Annesinin yanında toprağa verdik. Geleneksel otantik, örf ve adetlerimizi bile uygulayamadık. Uygulattırmadılar. Arayan herkese, tüm dostlarıma, özellikle okuyucularıma teşekkür ediyorum. Sevilmek çok güzel bir duygu. Bu zor günlerimizde manevi yükümüzü hafifleten herkese minnettarız. Sürekli yanımızda olan Konak Belediye Başkanımız Mimar Abdül Batur’a ve Karşıyaka Belediye Başkanı Opr. Dr. Cemil Tugay’a, Esnaf-Sanatkar Birlikleri Başkanı Zekeriya Mutlu’ya, Hepinize, herkese teşekkürler ediyorum. Müstesna ve emsalsiz Ege’li değerlerimizden, eski Tariş Genel Müdürü ve Manisa Milletvekili, eski Göztepe Başkanı Orhan Daut Ağabeyimizi üç yıl önce 22 Eylül 20l7 günü kaybetmiştik. Mekanı cennet olsun. İzmir’de sayısız yeniliğin öncüsü, İzmir’in ilk self restoranı “Fil Kafeterya” ile “Şişko Gıda zincirinin” kurucusu, iyiliksever, vefakar İzmir’li ve Karşıyakalı Enis Elagöz de ölüm yıl günü olan l7 Eylül Perşembe akşamı; Pasaport Kordon Otel’de anıldı Ölüm Yıldönümlerinde; Müstesna Eğitimci Abdürrahim Sercan’ı, Prof. Dr. Ahmet Tuna Taner Hocamızı, İzmir Sevdalısı, Edebiyat ve Tiyatro Adamı Dinçer Sümer’i, Milli Futbol Efsanemiz Diş Hekimi Hasan Elidemir Kardeşimi, birlikte tiyatro sahneleri paylaştığımız Süleyman Turan’ı ve kadim dostum, “çok sevdiğim”, duayen, “müstesna gazeteci – yazar” “insanlık ustası” Nahit Duru’yu yıldönümlerinde rahmetle anıyoruz. Bu arada her ikisi de farklı saflarda antiemperyalist mücadele vermiş olan; 69 yıl önce eceliyle yitirdiğimiz Aydın Yeni Pazar’lı Milli Kahraman Gazi Yörük Ali Efe ile 5l yıl önce İstanbul Beyazıt Meydanı’nda faili mechul bir cinayetle katledilen 68’li öğrenci liderlerinden Taylan Özgür’ü ölüm yıl günlerinde anıyoruz. Allah, hepsinden rahmetini esirgemesin. 24 yıl önce 24 Eylül l996 günü, çok sevdiği Kültürpark’ta, “anılarının ve yaşam simgesi “Manolya Ağacı”nın yanında” ki “TRT Televizyon Binasında”, ölümünden 4l yıl önce ilk kullandığı mikrofonun önünde vefat eden müstesna ve emsalsiz kültür değerlerimizden, “Sanat Güneşimiz Zeki Müren”i, 24’ncü hasret yıldönümünde hasret ve minnetle anacağız. Ben, 24 yıl önce, 24 Eylül 1996 günü, puslu bir İzmir Eylül’ünün akşam üstünde, Dr. Behçet Uz’un adıyla yaşattığımız; “efsanevi Kültürpark’ın içinde ki, şu anda yıkılmış olan tarihi TRT Televizyon binasında ki” canlı yayın sırasında; ölümünden 4l yıl önce İzmir Radyoevi’nde ve Fuar Gazinosu’nda şarkı söylerken kullandığı mikrofonunun önünde hayata veda etmiş, “emsalsiz Sanat Güneşimiz ve eşsiz ses sanatçımız Zeki Müren’in”, çok sevdiği Kültürpark’ının şimdiki ıssız ve sessiz, “insansız”, “yürekler acısı” halini görememiş olmasından bir burukluk içinde memnunum. Hayattayken oldukça yakından tanıdığım Zeki Müren, Bodrum’dan bile en çok, “Kültürpark’ı ve Fuar’ı” severdi. Her fuar dönemi, el ayak çekildikten sonra gün ışıyana değin, ayakkabılarını çıkartarak, Kültürpark içinde ki toprak zemin üzerinde yürüyüşler yapardı. Şayet Zeki Müren, şimdiki Kültürpark’ın bu ıssız halini teneffüs etseydi, herhalde kahrından ve üzüntüsünden bir kez daha ölürdü. Zeki Müren, ölümünden 4l yıl önce 26 Mayıs 1955 günü, şimdiki kaskatlı havuzun yanında bulunan, o zamanki Fuar Şehir Gazinosu’nda ilk kez geniş kitleler önünde sahneye çıkıp, şarkı söylemiştir. Tesadüfe bakınız; Zeki Müren’in ilk sahneye çıktığı o şimdilerde yıkılmış bulunan efsanevi “Fuar Gazinosu” da 4l yıl sonra öldüğü TRT binasının hemen yanında bulunmaktaydı. Ayrıca; Manolyam şarkısının güftelerini yazıp bestesini yaptığı “manolya ağacı” da şu anda sapasağlam yerinde duruyor. Biz “İzmir’i Sevenler Platformu, Kültür ve Sanat Dernekleri” Mensupları ve sanatçıları olarak Bu yıl da; “24’ncü kez İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden ve “Dr. Behçet Uz Kültürparkı”nın yetkililerinden Zeki Müren’in hayata veda ettiği Kültürpark’ta ki öldüğü noktaya bir kitabe veya bir anıt yaptırmalarını” ısrarla ve inatla isteyeceğiz. Bir kez daha yineliyorum ki; İzmir B.B.B. Sn. Tunç Soyer ve C.H.P. Yönetimi, Şayet; Zeki Müren gibi bir değerimizi, İzmir’de ve Kültürpark’ta yaşatırlarsa, bu gelişme; “İzmir’in de tanıtım ve iletişim değerlerine katkı sağlayacaktır.” Zeki Müren’in her yıl anma etkinliklerini “demokratik sivil kitle örgütçülüğü ve kültür Dostu” anlayışı ile düzenleyen; Bendeniz Sancar Maruflu ve Arkadaşlarım; Müzikoloğ Hüseyin Çebi, Sanatçı Göksenin Çakmak, Sanatçı Maraş Nacaroğlu, T.S.M. Şef Eğitimcisi Çiğdem Sabuncuoğlu ile Duayenimiz Okan Yüksel olarak tüm “Zeki Müren Sevdalılarına” Saygılarımızı sunuyoruz… Tüm okuyucularımıza sağlıklı ve afiyetli bir haftasonu diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!