Karşıyaka bu hafta alıştığımızın dışında bir onbirle sahadaydı. Daha çok zorunluluktan ortaya çıkan bu kadronun artıları olduğu kadar eksileri de vardı. Kadrodaki en çok katkı veren oyuncu hiç şüphesiz ki kaleci Ersin’di. Agayev’in yokluğunda kaleyi devralan Ersin adeta devleşti. Bir kalecinin bu kadar öne çıktığı bir maçta takımın iyi olduğunu söyleyen gülünecek duruma düşer. Kalenizde bu şekilde bir çok pozisyon veriyorsanız, takım savunmasında ciddi sıkıntılarınız var demektir.
Kemal Özdeş’in maça geçtiğimiz hafta sakatlık yaşayarak oyundan çıkan Mehmet Akgün’le başlamasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Mehmet, Karşıyaka’ya geldiğinden beri sık sık sakatlanıyor. Belli ki kronik bir sakatlığı var. Böyle bir sakatlığı bulunan bir futbolcunun transferine yönetim nasıl onay verdi, Mehmet hangi şartlar altında, kimin isteği üzerine takıma alındı bunu çok iyi sorgulamak gerekiyor. Onu hepimiz geçmişteki kariyerinden tanıyor ve belki de Karşıyaka’ya katkı verebileceğini düşünüyorduk ama kimse böyle bir sakatlığı olduğunu bilmiyordu. Kulüplerin bir oyuncu alırken yaptığı sağlık testleri bir formalite olarak kalmamalı. Karşıyaka, şu an bulunduğu yerlerden kurtularak bir Süper Lig kulübü olmak istiyorsa, öncelikle kulübe bu tarz oyuncuları doldurarak aslında takıma ciddi zararlar veren kişilerden kurtulması gerek. Birkaç oyuncuyu hedef tahtasına koymak, takımın düzelmesine katkı sağlamaz. Kulübün güzel günler görmesi için köklü bir zihniyet değişikliği şart. Umarım kongrede yeni gelecek yönetim, kulüpte oluşmuş bu zihniyeti değiştirecek ciddi adımlar atar.
Kemal Özdeş, en doğru tabirle “garantici” bir teknik direktör. Ali Kemal’e güvenmek yerine maça sakat Mehmet’le başlaması, inatla Necati’yi tek forvet oynatması, kafasındaki oyunculara güvenmekten kolay kolay vazgeçmediğini gösteriyor. Bu durum maalesef kulübe ciddi zararlar veriyor. Cüneyt Dumlupınar döneminde de yazmıştım, formanın adaletli dağıtılması bir teknik adamın en büyük kozlarından birisidir. Formayı arkasında yazan isimlere göre değil, üzerindeki tere göre dağıtmazsanız, asla bir “takım” olamazsınız. Kemal hocanın formayı dağıtırken kendini mevkisindeki iki oyuncu da sakatken ilk sırada tercih edilmeyen Ali Kemal’in, hocası kendisine forma şansı vermek yerine Necati’yi hiç verimli olmadığı bir mevkide oynatmakta ısrar eden Taha’nın yerine koyması gerekiyor. Bu oyuncular, hak ettikleri bu şansları bulamazlarsa, o forma için çabalamaktan vazgeçerler. Seçilen bu “garantici” yol, en son hocanın elinde bir avuç morali iyi futbolcu ve psikolojik açıdan çökmüş, mücadele etmek istemeyen bir futbolcu yığınından başka bir şey bırakmaz. Eğer oyuncular hak ettikleri şansı hak ettikleri zamanda bulamazsa, ihtiyacınız olduğunda onlardan performans alamazsınız.
Karşıyaka’nın geleceği, Berkaycan, Ali Kemal, Taha, Tugay, Ersin gibi yüreğini ortaya koyan, forma için savaş veren genç oyunculardadır. Tecrübeli oyuncularla bu gençler doğru şekilde bir araya gelirse, o takımın önünde hiç kimse duramaz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!