Ağustos’un son haftası içinde Manisa, Karşıyaka, Çeşme, Didim, Aydın, Bodrum ziyaretlerini tamamladım. Manisa dışındakiler ağırlıklı olarak taziye amaçlı idiler.
Manisa, kırk yıllık dostluğumun bulunduğu bir ailenin açmış oldukları mekanı görme ve tatlarını test etme amaçlı idi. Ali ve Salih kardeşlerim olağanüstü biçimde ağırladılar. Harika bir iş çıkarmışlar. Kuzu şiş, köfte, ve kuzu antrikot; fava, çoban salata derken finalde t-bone ile lezzet doruklarına ulaştık. Ustaların elleri dert görmesin. Organize Sanayi Bölgesi içindeki bu mekâna eğer Manisa’ya yolunuz düşerse ziyaret edin. Memnun kalacaksınız.
Karşıyaka (İzmir), Beden Eğitimi Öğretmenleri Derneklerinin Federasyonlaşma çabası içindeki ikinci olağan genel kuruluna ev sahipliği yaptı. Toplantı oradaki Öğretmenevinde yapılacağı için orada kalmayı daha önceden planlamıştık. İlk şoku resepsiyonda yaşadık. Rezervasyonun iptal edildiğini söylediler. Beraber gittiğimiz hocamız konuya ağırlığını koydu ve ardından iki oda tarafımıza verildi. Suite denilen(!) odada kaldık.
Görmeyeli süite oda kavramı değişmiş. İki adet klima ile odaları zor serinlettik. Ertesi gün sabah kahvaltısı ve ardından genel kurul çalışması tamamlandı. Bu oluşum hakkında daha sonra ayrıntılı bir yazım olacak. Küçük bir ip ucu almak isteyenler için hemen belirteyim; işimiz zor, hem de çok zor!..
Aynı gün Karşıyaka, Konak, İnciraltı, Güzelbahçe istikametinden Çeşme’ye yöneldim. Eski mandalin bahçelerinin nerdeyse tamamı evlerle dolup taşmış. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinin önünden geçerken kaybettiğim bazı dostlarım aklıma geldi: Rüştü Şardağ, Ragıp Yenici, Serdar Yereli... Nur içinde yatsınlar...
Germiyan Köyü civarındaki arkadaşımı sevgili eşi ve kızı ile birlikte görme fırsatım oldu. Serde kırk yıllık kasaplık olunca mangalın çoktan yakılmış olduğunu gördüm. Köfte ve kaşarlı köfte, sivri acı biber, harika yoğurtla şenlenen bu akşam yemeği o bölgenin enfes kavunları ile bezendi. Eski anılar gözden geçirildi. Ardından kısa bir akşam yürüyüşü... Sahilden gelen bir düğün alayı sesleri, denizden gelen serinlikle geceyi tamamladık.
Germiyan’dan Didim’e doğru hareketlendik. Otoyolu kullandık. Limontepe civarından geçerken İzmir’de yapılan Universiade (Dünya Üniversiteler Yaz Spor Oyunları) aklıma geldi. Sporcular ve diğer görevliler bu bölgede yapılan evlerde konaklamışlardı. Bu evleri İzmirliler satın almış, katılıcılar bu faaliyet esnasında kullanmış ve daha sonra tekrar gözden geçirilerek sahiplerine teslim edilmişlerdi. Bu vesile ile Ahmet Piriştina’yı da anmış olduk sanırım...
Didim’e vardık. Her taraf ev ve site... Kaçınılmaz bir tablo. Yıllarca önceye gidiyorum: Didim Altınkum civarındayız. Yalnızca bir otel var. Çadırda kamp yapıyorum. Burası bir jeneratörle elektrik enerjisi kullanabiliyor. Geceleyin kasnak sesleri bizi uyutmazdı. Deniz harika ve kumu gerçekten altın gibi. Fransız arkadaşlarımla, joker botlarla açılıp dipten büyük istiridye kabukları çıkarıyoruz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!